Önümde duran parlak beyaz fincanı, avuçlarımın arasına alıp sıcaklığını hissettim. Önümde uzanan beyaz orkidelerin, yanımdan geçip bina etrafında dolandığını görebiliyordum. Parlak binalardan birinin önünde, yerleştirilmiş işleme beyaz sandalyelerden birinde oturuyorum. Masa da en az sandalye kadar beyazdı. Fincanı dudaklarıma dayayıp, bir yudum aldım ve yeniden masanın yüzeyiyle buluşmasına izin verdim. Ağzımda mayhoş bir tat bırakmıştı, ne olduğunu bilmediğim bir bitki çayıydı.
"Sonra David, bir karpuzu onun kafasında kırdı." Gülerek krem düşkününe bir şeyler anlatan Amora'ya karşın, somurtarak etrafı inceliyordum. Krem düşkünü de en az benim kadar hikayeden sıkılmış görünüyordu, elini çenesine dayamış öylece Amora'nın suratına bakıyordu. Shadow gideli neredeyse bir saat olmuştu, Amora bir ara ortadan kaybolmuş sonra yine yanımıza gelmiş ve bizi buraya sürüklemişti. Durmadan bir şeyler anlatıyordu ve o şirin kız neden şuan ki çenesi düşük insana dönüşmüştü, anlamakta zorlanıyorum.
"Amora, tatlım."dedi sonunda dayanamayarak, krem düşkünü. Iki elini masaya dayayarak, kafasını boynuna eğmiş bir şekilde baktı ona. Surat ifadesi bir kurbanın katiline karşı takındığı o acı ifade gibiydi. "Bu hikayeleri anlatmak için uygun bir zaman mı?"
Amora durup gözlerini kaçırdı ve sandalyesine yaslandı. Birkaç dakika öylece sessizce durduk, benim bakışlarım ise Amora'daydı. Surat ifadesi pek bir şey belli etmese de durgun olduğunu görebiliyordum, durmadan parmaklarıyla oynuyor ve asla benimle göz temasına girmiyordu. Birkaç dakika sonra krem düşkünü bir şey demeden masadan kalktı ve uzaklaştı.
Uzanıp Amora'nın elini tuttum, bu hareketim bakışlarını bana çevirmesini sağlamıştı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sorun ne Amora?"
Kendini toparlayıp, güldü. "Bir sorun yok, neden böyle düşündün?"
Kafamı iki yana salladım. "Bir sorun olduğunu görebiliyorum."
Elini elimden çekti ve kolunu sıvazladı bakışlarını benden kaçırırken. "Fazla mı belli oluyor?"
"Evet. Görebiliyorum. Problem ne?"
Derin bir nefes alıp, üzgün bir ifadeyle bana baktı. Tek kelime. "Annem."
Yüzüne birkaç saniye kaşlarımı çatarak baktım, ama bu ifade sinirden uzaktı. Benim annem de bir yerlerde yaşıyordu, burada bir yerlerdeydi. Ama kim olduğunu bilmiyordum bile. "Tartıştınız mı?"dedim rastgele aklıma gelen şeyi dile getirerek. Annesiyle ne yaşayabilirdi ki? Bir anneyle ne yapılırdı? Annesiyle arasında onu üzecek ne yaşanmış olabilirdi? Ben tüm bunların cevaplarına çok uzaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİRDAP
FantasyHer şey tanrının planıyla başladı. Melek tanrıya ihanet etti, tanrı onu cehenneme hapsederek cezalandırdı. Sonra insan tanrıya ihanet etti, tanrı onları cennetinden kovup, dünyaya gönderdi. Sonra insan oğlunun ilk çocuklarından biri, yer yüzündeki...