"Hatırlamadın mı cidden beni?" Diyerek sordu ama sanki kendine bir güveni vardı. Bu sadece benim uydurmam da olabilirdi. Ayırt edemedim.
"Sen kimsin ki nerden hatırlayacağım ben seni?" Diyerek sordum bende. Aynı zamanda zihnimi sanki sandığı açıp başına oturup karıştırıyormuş gibi karıştırıyordum. Bir ipucu bulma adına.
"Yine konuştuğun bir çocuktur." Dedi Ayça kıkırdayarak.
"Sesimden tanıman gerekiyordu. Sanaldan konuştuğun biri değilim." Dediğinde anlam veremiyordum. Taradım herşeyi ama böyle birini canlandıramadım.
"Neyse ben sonra ararım, sen bu arada düşün biraz daha." Diyerek telefonu kapattı. Bende şaşırıp kalmış dalıp gitmiştim. Kim olabilirdi?
"Kanka müstakbel eniştem kim?" Diyerek takıldı bana. Müstakbel eniştem diyince aklıma Orkun geldi. İkimiz de birbirimize bakıyorduk.
İşte bestlik böyle bir şeydi konuşmadan anlaşabiliyorduk. Hatta bir bakışta aynı şeyi düşünebiliyorduk.
"Orkun mu?" Diyerek sessizce yokladı beni. Bende tam olarak bunu düşünüyordum.
Çağrı devreye girerek "Bir sorun yok değil mi Lina?" Dediğinde dudak bükerek bilmediğimi imâ ettim.
"Yok ya, ne sorunu canım." Diyerek takmıyormuş gibi bir maske takındım, umarım becerebilmişimdir.
Aras'ın bir eli İldem'in belinde donuk bakışlarla bana bakıyordu. Çağrı Aras'ı izliyordu. Ali bana öldürücü bakışlar atıyordu. Ozan kafasını yere eğmiş dalmış gitmişti sanki. Ayça'yla Eylem aynı kaderi paylaşan mahkum edasıyla Aras'ı izliyorlardı. Tanem'e baktığımdaysa yan yana oturan Dila ve Özgür'e bakıyordu, ya da artık bakmak eyleminin tercümesi değildi bu bakışlar. Bir olayın kokusunu saniyede alan bir kızdı ve yine şüpheciydi bakışları.. Aynı bana ilk gün baktığı gibi bakıyordu. Ama bir kırılma noktası vardı ki, Tanem Özgür'ü seviyordu. Belki hep böyle bakıyordu da ben şuan fark etmiştim, bilemeyeceğim.
Ali bana "Bir gelsene." Diyerek yerimden kaldırdı ve topluluktan uzaklaştırdıktan sonra bir abi edasıyla "Noluyo?" Dedi ki sert bir şekilde sormuştu.
"Bilmiyorum." Mırıldanarak söylemiştim.
"Emin misin?" Tek kaşını kaldırdığı sayılı anlardandı. Şüpheci bakışları benim üzerimdeydi ve emin olun, öldürücü bir etkisi vardı. Gizleyen yönümü öldürüyordu.
"Tahmin ettiğiniz kişi kim peki?" Diyerek daha yumuşak bir şekilde sordu.
"Önemsiz ya, boşver. Hadi bizimkilerin yanına gidelim." Dedim yalvaran bakışlarla.
"Önemli olup olmadığına ben karar vereceğim. Anlat bakalım."
"Çocuk zaten İstanbul'da" Ali'nin yükselen ses tonu cümlemi bitirmeme engel olmuştu.
"Senin İstanbul'daki bir çocukla nasıl bir işin olabilir?"
Ali'den böyle bir tepki beklemiyordum. Beni düşündüğü, bana değer verdiği için böyle yapıyordu bunu biliyordum ama bu ton yüzünden herkes bize bakmıştı.
Bu herkesi kapsayan grup Aras'ı da kapsıyordu.
Zaten son zamanlarda saçma sapan şeyler yaparak saçma sapan davranmıştım bu son hamle üzerime çirkin bir imânın etiketlenmesi için müthiş bir zemin olmuştu.
Ali de üzerimizdeki bakışları hissedince sonra konuşuruz diyerek beni gruba doğru yönlendirdi, arkamda da kendisi vardı.
Özellikle gruptaki erkeklerin soru soran bakışlarla arkama baktıklarını fark ettim. Bakışların kime yöneltildiğini tahmin etmek zor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıldayan Çığlıklar
Novela JuvenilYaklaşık bir yıl.. Bir yılda değişen hayat şartlarım..Ve onun getirdiği esinti.. Esintinin savurduğu ruhlar..Ruhlarda oluşan fırtınalar.. Hayatımdan kurguladığım ama sonunu bir türlü getiremediğim hikayem.Davranışlarımla gerçekleştiremediysem de hay...