Aslında tek bölümlük olacak bu hikayeyi, uzatmaya karar verdim. Umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.
Güneşin batarken oluşturduğu turuncu ışık denize vururken kayalıkların üzerinde biraz kıpırdanıp elimde ki viskiden bir yudum daha aldım. Viski boğazımdan kayıp giderken başımın ağrısını dindirmek için şakaklarımı ovuşturdum. Ama başarılı olamamıştım.
Denizin sesinin yerini neşeli bir kız sesi almıştı. "Merhaba."
Kafamı o yöne çevirdiğimde karşılaştığım manzara şöyleydi: siyah kıvırcık saçları dört bir yana dağılmış, sıcacık kahverengi gözleri ve dolgun dudakları vardı kızın. Üzerini incelediğimde krem rengi üzerinde küçük kahverengi çiçekli bir elbise ve onun üzerine giydiği kot ceketi vardı.
Dikkatimi çekense kızın elinde tutuğu tepsideki turuncu renkli şişelerdi. Sanırım bunlar portakal suyuydu.
"Ne var?" diye sordum soğuk bir sesle.
Kız önce kaşlarını çattı, ardından gülümsedi. "Ben Zeynep."
Uzattığı eline bakıp, tekrar viskimden bir yudum aldım. Ardından denize çevirdim gözlerimi.
"Nezaketen elimi sıkar insan."
"Kızım gitsene işine. Uğraşma benle."
"Ben sadece.."
Lafının gerisini getirmesini beklerken o yarıda kesmişti. Ona doğru döndüğümde elindeki şişeyi bana uzattığını gördüm. "Kendi yaptığım portakal sularını dağıtıyordum. Bir tek sana vermediğimi görünce yanına gelmek istedim."
"Anlaşılan pek dağıtamamışsın bunları."
Elindeki şişe dolusu tepsiye bakıp gözlerini devirdi. Sonra kafasını iki yana salladı. "Şu ilerideki kafede çalışıyorum. Bunları orada yapıyorum. Yani bittiklerinde geri depoluyorum."
Gözlerimi devirip iç çektim. "Onların tadına bakmayacağım. Hadi laf kalabalığı yapmada git."
Normalde bana asılan kızlara böyle davranırken bu kız öyle yapmadığı halde sinirimi ondan çıkarıyordum.
Önüne düşen buklesini kulağının arkasına sıkıştırsada o inat edip tekrar Zeynep'in gözlerinin önüne düştü. Zeynep.. Kaşlarını çatıp elindekini bana vermekte diretiyordu. "O elindeki iğrenç şeyden güzel. Denemezsen deneme." deyip ayağa kalktı. Arkasını dönmüş gidecekken tekrar bana baktı.
"Ayrıca çok kaba ve kötüsün!"
***
Eylül ayı ilk yağmurunu yağdırırken, üzerimdeki deri montu ıslatıyordu. Ellerim cebimde nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum.
Sahile vardığımda geçen hafta oturduğum kayalıklara takıldı gözüm. Aklıma ve gözlerimin önüne gelen kıvırcık saçlı kız geldiğinde kendi kendime gülümsedim. O saf hali bir haftadır aklımdan çıkmıyordu ve kendime inanamıyordum. Hayatıma bir sürü kız girip çıkmıştı ama hepsi tek gecelikti. Ama bu kızdan gördüğüm an onda bir farklılık hissetmiştim.
Ayaklarım ister istemez o gün Zeynep'in söylediği kafeye doğru yönlenmişti. Kapıdan girdiğimde çalan zile kafamı kaldırıp yüzümü buruşturdum. Gerçekten mi? Gerçektende yıllar önce olan bu müşteri zili mi vardı?
Tamamen içeri girdiğimde etrafı süzdüm. Kalabalık olmayan bu kafede gözlerim Zeynep'i aramıştı ama o ortalıkta gözükmüyordu. Cam kenarında bir masaya oturup derin bir nefes aldım.
"Hoş geldini-"
Tanıdık gelen sese kafamı kaldırdığımda kahverengi gözler şaşkınlıkla beni inceliyordu. "Hoş geldiniz." diye yineledi yarım kalan cümlesini.
Gülümseyerek kafamı salladım. "Menü var mı?"
Elindeki menü olarak tahmin ettiğim kırmızı defteri bana uzattı. Menüyü incelerken gözlerini üzerimde hissettiğimde ona baktım. Yanakları kızarıp bakışlarını kaçırdı. Gülerek menüye dönüp kararımı verdim.
"Portakal suyu ve karışık pizza."
Menüyü elimden alıp kafasını salladı. "Başka bir şey var mıydı?"
"Portakal suyu sizin dağıttığınızdan olursa sevinirim."
Söylediklerime içten bir gülümsemeyle karşılık verdiğinde yanımdan ayrıldı. İlk defa bana bu kadar sıcak bir şekilde gülümseyen birisi olmuştu. Ve bu garip bir şekilde benim mutlu olmama neden olmuştu.
Biraz sonra Zeynep verdiğim siparişlerle birlikte masama gelip elindekileri bırakmıştı.
"İşin yoksa karşıma otursana."
Kerem Sayer ilk defa bir kızı masasına davet etmişti.
"Mesai saatinde oturamam." dedi omuzlarını silkerek. "Hem.. Hem zaten senin gibi kötü bir adamın masasına oturmam."
Kaşlarım hayretle havaya kalkarken koca bir kahkaha patlattım. "Bak ben sandığın gibi kötü bir adam değilim."
Dil çıkartıp hızlı adımlarla yanımdan ayrıldığında kendi kendime gülmeye devam ettim. Gerçekten diğer bütün kızlardan farklıyı. Bana karşı koyamayan kızlar gibi değildi. Ve ayrıca bana dil çıkartmıştı!
Portakal suyumdan bir yudum aldığımda gerçektende güzel olduğunu fark ettim.
Pizzam bittikten sonra ard arda üç tane portakal suyu sipariş etmiştim. Zeynep her siparişimde gözlerini pörtletip bana bakıyordu. Sonrasınsa portakal suyunu verirken hep gülüyordu.
"Dükkanı kapatıyoruz."
Zeynep'in uyarısına boş bardağımı masaya bırakıp cüzdanımı çıkarttım. Hesabı ödeyip ayağa kalktığımda birisiyle çarpışmam bir olmuştu. Gözlerimi açtığımda elinde sarı bezle, kızarmış burnuyla bana bakan bir adet Zeynep'le karşılaştım.
"Yavaş olsana. Burnum acıdı." dedi acıyla yüzünü buruşturup burnunu ovuştururken.
Onun bu haline gülüp burnundaki elini tuttum. "Üzgünüm."
Gözleri bir an ellerimize kaydığında hızla elini çekip oturduğum masaya yaklaştı. Deri montumu üzerime geçirip Zeynep'in hareketlerini izlemeye başladım. Hesap kutusunu koltuk altına yerleştirmiş masada tahminimce bütün uğraşlarına rağmen geçmeyen lekeye yanaklarını şişiriyordu. Oflayıp doğrulduğunda gözleri beni buldu.
"Orada ne kadar durmayı planlıyorsun?"
Sorduğu sorudan sonra boğazımı temizleyip kaşlarımı havaya kaldırdım. "Aa.. Ben dalmışımda."
"Hayır yani kapatacağızda ondan dedim."
"İyi akşamlar."
Kapıya ulaştığımda açıp gidecekken Zeynep'in sorusunu beni olduğum yere sabitledi. "Adın ne?"
Arkamı döndüğümde dudaklarını birbirine bastırmış kaşlarını havaya kaldırmış bir şekilde bana bakan bir Zeynep gördüm. "Kerem."
Gülümseyip kafeden dışarıya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eksik Parça [ZeyKer]
FanfictionZeynep saf, temiz, yardımsever ve herkese çok çabuk inanan masum bir kızken, Kerem ona karşın kirli, insanları sevmeyen, insanlara güvenmeyen birisi. Eksik parçasını tamamlayan bir kızı gördüğünde bakalım hayatı nasıl olacak?