2 - Same Time, Tomorrow?

400 18 70
                                    

                 
Multideki abimiz Keith oluyo -okuyunca anlayacaksınız dont worry sjkdja- biraz daha incelemek isteyen olursa Jack Falahee kendisi :))))

İyi okumalaar xx

-

Gözlerimi araladığımda ilk gördüğüm şey masanın üzerinde dağılmış bir halde olan dosyalardı. İncelerken uyuyakalmış olmalıydım. Kâğıtların arasındaki telefonumu bulduktan sonra saate baktım. Siktir. Saat dokuza geliyordu ve benim sekizde şirketteki toplantıda olmam gerekiyordu. Aceleyle kâğıtları toplayıp dosyaların içine attım. Üzerimdeki pijamalardan kurtulmalı ve makyaj yapmalıydım. Odama koştuktan sonra dolaptan çıkardığım beyaz dar elbiseyi yatağa atıp hazırlanmaya başladım. Yaklaşık yirmi dakikada hazırlanmamdan sonra şirkete varmam ise on beş dakika sürmüştü.

"Ah ben gerçekten çok üzgünüm." Dedim babamın ofisine adım attığımda. Onun dışında kimse yoktu, toplantı bitmiş olmalıydı.

"Şu gece eğlencelerin işi aksatmaya devam ederse işte o zaman gerçekten üzüleceksin Skylar." Gözlerini önündeki laptoptan bana doğru çevirdi. Bu sert tavırları bazen gerçekten sinir bozucu oluyordu.

"Sadece iki kere geç kaldım. Abartmaya gerek yok diye düşünüyorum baba." Masasının önündeki koltuklardan birine oturup rahat bir nefes aldım.

"Bu şirkete adım attığın an ben senin için Bay Arrington'ım küçük hanım. Bunu artık öğrensen iyi olur. Şimdi işinin başına dön. Saat birde dosyalar için beraber bir değerlendirme yapacağız." Dediğini başımla onaylayıp oturduğum yerden kalktıktan sonra odadan çıktım.

"Alison, bana filtre kahve yollatır mısın? Şuan kafeine gerçekten çok ihtiyacım var." Babamın sekreteri Alison'a bakmış, ona en sevimli ifadelerimden birini yolluyordum. Alison kırklı yaşlarına merdiven dayamış ama yaşına rağmen esmer güzeli olmaktan ödün vermiyordu. İşi ise sadece babamın dediklerini yapmak ve onun istediklerini getirip götürmekti ama bana bu ifadem olduğu zamanlar hayır diyemezdi, onu iyi tanıyordum.

"Gece yine içtin değil mi?" dudaklarımı birbirine bastırıp dediklerini başımla onaylarken başparmağım ile işaret parmağım arasında ufak bir mesafe bıraktım. "Birazcık."

"Ah eminim ki öyledir. Odana geç, kahveni de yollarım." Gözleriyle gitmemi işaret ettiğinde onu başımla onaylamış, ufak adımlarla ilerleyip hızla kapıyı açtıktan sonra sadece onun duyabileceği bir yükseklikte "Seni seviyorum." Demiştim.

Kendimi sandalyeye attığımda seslice nefesimi verdim ve birkaç saniye etrafa boş bir bakış attım ardından sandalyeyi arkamda kalan büyük kitaplığa çevirip bizim şirkette üretilen her ilacın bilgilerinin eksiksiz yazdığı kitabı indirip masaya koydum. Kendimi dosyalara verdiğimde buna kesinlikle ihtiyacım olacaktı. Laptopumu açıp soluma, dosyaları tam karşıma ortaya, kitabı ise sağa yerleştirdiğimde masa düzenimi sağlamıştım. Normalde düzen olayını abartan bir insan olmasam da konu iş olduğunda bu değişiyor ve tamamen farklı bir insana dönüşüyordum.

Odaklanmam için müziğe ihtiyacım vardı. Hızlıca bir liste oluşturup kahvemin gelmesini bekledim. Kapının tıklatılmasını duyduğumda "Gir." Diye seslendim. İçeri adımını atanın elinde kahvemi tutan Keith olduğunu gördüğümde dudaklarımdan ufak bir kıkırtı çıkmıştı. "Senin sabahları laboratuar kısmını kontrol etmen gerekmiyor mu?" yüzüne her zamanki yamuk gülüşünü yerleştirdi.

"Kahveni benim elimden içmeni istedim." Dediğinde kahveyi masama koymuş ve sandalyemi biraz geriye itmemle masanın tam önüme denk gelen kısmına yaslanmıştı.

"Bay Arrington, ortalıkta dolandığını görürse neler olacağını biliyorsun değil mi?" 'Bay Arrington' sözünü bastırarak söylemiş, cümlemin bitişinde ise kollarımı göğüslerimi altından birleştirmiştim. Gözlerimi onun açık kahveleriyle buluşturdum.

Lose It All (Ed Sheeran)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin