Gece boyunca bir saniye bile uyumayı düşünmemiş, Rochester davası üzerinde çalışmıştım. Gözlerimi kırpıştırıp telefonumu elime aldığımda gelen birkaç mesajı görmezden gelip saate baktım. Altıya geliyordu. Bu demek oluyordu ki şuan gözlerimi yumup kendimi güzel bir uykuya teslim etsem duruşmaya kadar en az 6-7 saat uyuyabilirdim. Harika! Masanın üzerine bıraktığım telefonu tekrardan elime alıp mesajları kontrol ettim. Edward, gece boyunca dava üzerinde çalışacağımı biliyordu ama sanırım bu bilgiyi bir kenara bırakıp uyanık olacak olmama odaklanmıştı. Yazdıklarına kısa bir göz atıp hızla cevap yazdım.
"Dava üzerinde çalışıyor olduğumu biliyordun, mesajları daha yeni okudum. Şimdi de uykumu almam lazım. Adliyede görüşürüz olur mu?" Yazdıktan sonra gönder tuşuna bastım ve telefonu bir kenara bırakıp dava ile ilgili dosyaları düzgünce topladım. Topuz yaptığım saçlarımı saldığımda sanki hafiflemiş gibi hissetmiştim. Başımın ağrısında kesinlikle o sıkı topuzun da etkisi vardı. Kendimi yumuşak yatağıma attığımda saatimi kurup kendimi derin bir uykuya teslim etmeye hazırlanmıştım ama gelen mesaj sesi bunu engellediğinde hızla telefonu alıp mesaja baktım.
"Ben seni evden alırım, oraya beraber geçeriz." Tamam... Bu güzel bir teklifti ama önce şirkete uğramam gerekiyordu, bu yüzden Edward'ın direk oraya gelmesi daha mantıklı bir hareketti.
"Önce şirkete uğramam gerekiyor. Sen direk adliyeye gelsen? Ve şuan gerçekten uyumam gerekiyor, sonra konuşuruz. x" yazdıktan sonra cevap verip vermeyeceğini umursamayıp başımı yastığın için gömdüm ve kendimi istediğim derin uykuya teslim ettim.
Gözlerimi açtığımda saat öğlen bire geliyordu. Vakit kaybetmeden yataktan kalktım ve hazırlanmaya başladım. Ciddi bir kıyafet giymeliydim yani bir yargıcın karşısına her geçişimde zaten ciddi bir kıyafet giymiş oluyordum ama Yargıç Castell farklıydı. Onun karşısındayken sadece belirli tonlarda takım giyebilirdiniz; siyah veya koyu gri. Başka bir renk seçimi kesinlikle aptallık olurdu. Çünkü giymediğiniz takdirde sizi aklında bir kenara kazıyor ve dava süresince inisiyatifini kullanma seviyesini düşürüyordu. Ah tabii bunları dile getirmemişti ama bizim davalarımızla ilgilenen yargıçları şirkette çalışmaya başlamadan önce her yönden incelemiş, haklarında bilgi sahibi olmuştum.
Yaklaşık bir saat içinde hazırlanıp evden çıkmış ve yirmi dakika içinde ise şirkete varmıştım. Şirkete uğrama sebebim Keith'e aklıma takılan birkaç şeyi sormam gerektiği içindi. Ah tabii birde babamın gelmeyeceğinden emin olmalıydım ki bunun için de Alison ile konuşmam gerekiyordu. Çantamı hızlıca kavradıktan sonra kontağı kapatıp anahtarı çıkardım ve arabadan indim.
Şirkete adımımı attığımda bir güvenliğe bir de danışmadaki kıza bakıp "Bay Cassidy geldi mi?" diye ortaya bir soru atarak herhangi birinden cevap bekledim. Önce davranan güvenlik olduğunda aldığım cevap evet olmuştu. Bu iyiydi çünkü onu beklemek ile vakit kaybetmek istemiyordum.
Laboratuvara oradan da Keith'in odasına adımımı attığımda "Lütfen bana ilacın içindeki hangi maddenin Simon'ın kalp ritminin bozulmasına sebep olduğunu söyler misin? Deliye döneceğim, hiçbir kâğıtta onunla ilgili bir şey bulamadım. " diyerek bedenimi sandalyeye bıraktım ve derin bir nefes verdim.
"Şuruptan bahsediyorsun değil mi? Sineol* olması lazım." Oturduğu yerden kalkıp arkasındaki kitaplıktan bir kitap çıkardı ve sayfaları karıştırmaya başladı. "İşte bu." İşaret parmağıyla gösterdiği yere bakabilmek yanına gittim.
" *Okaliptüs ağacı tohumlarından elde edilen farmasi, gıda ve parfümeri endüstrisinde kullanımı olan bir esansiyel yağ türü." Okuduklarımı içimden tekrar ederken bir yandan da algılamaya çalışıyordum. Bir dakika bu şey ilaç endüstrisi dışında parfüm yapımında falan da mı kullanılıyordu yani? Tanrım... Bu kimya olaylarını gerçekten hiçbir zaman kavrayamayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lose It All (Ed Sheeran)
Fanfiction"Beni kolayca etkileyebileceğin kızlardan zannediyorsan-" "Ah hayır. Değilsin, farklısın. Bunu anlayabiliyorum." Nefesinde birbirine karışmış viski ve sigara kokusu dudaklarından dökülen her kelime sonrası burnuma çarpıyordu. "Zekisin." Ufak bir gü...