Telefonum çalınca önümdeki fizik kitabını kapatıp masanın ucundaki telefonuma uzandım.
Justin'in aradığını görünce ilk başta açmamayı düşündüm.
Telefonu önüme bırakıp bir süre ismini seyrettim.
Sonra dayanamayacağımı anladım ve uzanıp telefonu açtım.
"Efendim." dedim mesafeli olmaya çalışıp.
Ama nefes alış verişlerini duymak bile ona karşı yumuşamamı sağladı.
"Naber." dedi.
Sanki şuan dudaklarını yalıyormuş gibi hissettim.
"İyi." dedim.
"Bende iyiyim." dedi alayla.
Hafifçe güldüm ve uzun süre ikimizde konuşmadık.
"Seni çok özledim."
Bu kadar uzakta olmasına rağmen kalp atışlarım olması gerekenden fazla atıyordu.
"Bulduğum ilk fırsatta geleceğim."
"Zaten bir hafta geç başladın." dedim. "En son isteyeceğimiz şey bir yıl daha fazla üniversite okuman olurdu.""Umrumda bile değil." dedi. "Şu sikik sınavlar başlamadan yanına geleceğim."
"Etrafında hoca varsa cidden bir yıl daha fazla okuyacaksın."
"Mike ve sen ne yaptınız ?" dedi.
"Oturduk ve biraz sohbet ettik." gözlerimi devirip konuştum."Daha sonra kahve aldı."
"Sonra ?"
"Eve geldim ve senin tişörtünü babamın üzerinde gördüm."
"Sana yenisini veririm.İstediğin başka bir şey var mı?Çünkü derse girmek üzereyim."
Gel ve beni öp.
Ve beraber uyuyalım.
"Hayır görüşürüz." dedim.
Bir şey söylememi bekliyormuş gibi telefonu kapatmadı. "Ve ?"
"Derslerine çalış." dedim gülüp.
"Melenie."
"Seni seviyorum." dedim kırırdarken.
"Görüşürüz Mel." dedi ve bir şey dememe fırsat vermeden telefonu kapattı.
daha sınır dolmadı ama atıyorum
iki tane daha atacağım hatta
gittim ben
