Bölüm 2

5.5K 399 19
                                    



Şok olmuştum. Kalbimin göğüs kafesimin içinde ezildiğini, ayaklarımdan bütün kanın çekildiğini hissettim. Tekrar elinde ki telefona bakmaya devam etti. Parmakları hızlı bir şekilde telefonun üzerinde kayıyordu. Sanki birisiyle kavga ediyor gibiydi. Yüz kasları gergindi ama kaşlarını çatmamıştı. O güzel kaşları yay gibi gerilmiş öylece yerinde duruyordu. Kıza kendimi sapık gibi hissetmeye yetecek kadar uzun süre baktım. Fark eder mi birisi görür mü diye umursamadım bile. Üzerine giydiği sarı askılı bluzun hangi kumaştan olduğunu anlayacak kadar uzun süre ona baktım.

Birisi koluma dokunduğunda adeta uykudan uyanmışım gibi irkildim. Bana dokunana baktığımda Becca olduğunu gördüm. Diğerlerine baktığımda onlar da bana bakıyordu. Ne kadar zamandır bana baktıklarını bilmiyordum ama ona baktığımı anlamışlardı. Çünkü Meghan bir bana bir de kıza bakıyordu. Bu karmaşanın içinde ne kadar meraklı bir kız olduğunu düşünüp ona sinirlendim. Onları ilgilendirmiyordu. Hem o kızın beni umursamaması hem de yeni tanıştığım insanların böyle meraklı halleri beni oldukça germişti. İçimde dindiremediğim bir öfke vardı.
Biri tekrar omzuma dokununca, ona doğru baktım. Becca işveli bir şekilde, olayın garipliğini dindirmeye çalışıyordu.
'Tatlım nereye daldın öyle?' dedi bana yapışarak. Bakışlarımı Becca'dan çekip tekrar kıza baktım. Ama hiçbir değişiklik yoktu, hala parmakları telefonunun üzerinde kayıyordu. Durmamıştı bile. Bu kadar önemli olan ne olabilirdi, belki de hayatında birisi vardı. Acaba adı neydi? Kafama dolan düşüncelerle, kızı izlemeye o kadar dalmıştım ki Becca kolumu sıkana kadar ona dönmedim.
'Daldım öyle' dedim az önce ki soruyu zar zor hatırlayarak. Becca koluma girip mümkünmüş gibi bana biraz daha yaklaştı.
'Muhabbet sarmadı mı canım, biz de neden sene ortasında geldiğini merak etmiştik' dedi sonlara doğru sesi düşerek. Neden böyle tepki verdiğini anlayamamıştım. Yaptığım bir şey yoktu. Birini beğenip ona bakabilirdim. Verdiği tepki saçmaydı. Bu ona, özellikle de yeni tanıştığım bir sürtüğe düşmezdi.
'Dikkatim dağıldı' dedim yavaşça ondan uzaklaşmaya çalışarak kenara kaydım. Anlamış olacak ki kolumdan çıktı ama yanımdan ayrılmadı.
'Kime bakıyordun söyle bakalım, yeni?' dedi Meghan gülerek. Öyle işveli bir kahkaha attı ki sınıftan birkaç kişi dönüp ona baktı. O hariç.
'Çocuğu sıkıştırmayın' dedi Eric ama o da gülümsüyordu. Bir gözü de ondaydı. Baktığım kişinin o olup olmadığına bakıyordu herhalde.
'Tatlım biz sadece merak ettik. William çok yakışıklı bir çocuk elbette beğendiği birisi olmuştur sınıftan ona bakıyordur' dedi Meghan tekrar.
'Tahmin ettiğim kişiye bakmıyorsundur umarım Will' dedi Becca. Bakışlarımı ona çevirdim.
'Ne demek istiyorsun?' dedim sesim istediğimden de sert çıkmıştı. Ama Becca'nın geri adım atmaya niyeti yoktu. Aynı iğreti tonda bakmaya devam etti ama bir şey söylemedi. Sinirlerim gerilmeye başlamıştı. Konuşacak mı diye birkaç saniye daha yüzüne baktım. Ama konuşmaya niyeti yoktu. Kendi kendine sallanıp, gözlerini imalı imalı diğerine çeviriyordu.
'Tahmin ettiğin kişi kimmiş bakalım Becca' dedim. Bunu sormamı bekliyor gibiydi. Hemen atıldı bana doğru.
'Tatlım kızma bana ama' dedi durdu. Tekrar imalı bir şekilde arkadaşlarına baktı. Benimle oyun oynuyordu. Yüzüme ilk başta benden etkilendiği ifadeyi koydum ve ona doğru döndüm.
'Kızmadım canım. Söylemen için sabırsızlanıyorum sadece' dedim bunu dememle hemen bana baktı. Yüzümde ki ifadeyi görünce az önce ki sürtük kız hallerinden bir anda sıyrıldı.
'Tabi ki okulun en garip kızından bahsediyorum'
'Kimmiş o, ben daha garip birine denk gelmedim' dedim. Bilmezliğe yatıp en azından adını öğrenmekti hedefim.
'Tatlım şurada bak' dedi omuzlarımdan beni bastırıp ellerinden birini omzuma koydu. Birini de hiç çekinmeden o'na doğru uzattı. Parmağını sallaya sallaya o'nu gösterdi bana. Bir anda hayranlık duyduğum kıza garip dedi. İçime dolan öfkeyle omzumda ki elini ittirmemek için kendimi zor tuttum. Ama oyunuma biraz daha devam etmek zorundaydım. Meraklanmış gibi yaptım.
'Neden garip?' dedim. Elini çekip, gözlerini büyüterek bana baktı. Fırsattan istifade ondan bir adım uzaklaştım.
'Çünkü o kızın sesini duyan sayılı insan vardır. Onlar da bu sınıfta' dedi Eric.
'Nasıl sesini duyan?' dedim anlamayarak.
'Tatlım şu demek, bu kız hiçbir şekilde konuşmaz. Kimseye cevap vermez. İki sene önce okula geldiğinde hepimiz onunla konuşmaya çalıştık ama sanki biz yokmuşuz gibi davrandı' dedi Gaby.
'Ve biz de bir süre sonra onu görmezden gelmeye başladık. Çünkü başka bir çaremiz yoktu' dedi Jessica.
'Peki neden konuşmuyor kimseyle?' dedim Jessica'ya. Gözüm ise o'nun üzerindeydi. Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki, Becca yanımda kısık bir sesle 'Çünkü o bir ucube' dedi. Bunu der demez o'nun bakışları Becca'yı buldu. Duyması imkansız olan bir şeydi. Jessica bile onun konuştuğunu duymamıştı ve bir şeyler anlatıyordu. Kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Ona ucube demişti. En garibi o'nun sanki bunu duymuş gibi hemen Becca'ya doğru bakmasıydı. Şaşırma kısmını sonraya bırakarak hızla Becca'ya doğru döndüm ve büyük bir adım attım. 'Ne dedin sen?' dedim sertçe. Sesim biraz yüksek çıkmıştı, sınıftan birkaç kişi ne olduğunu görmek için ayağa kalkmıştı. Alex olduğu yerde doğrulup bize doğru geldi ve koluma girdi. Ondan kurtulup tekrar bana inatla bakan Becca'ya doğru eğildim.
'Ne dedin dedim?'
'O bir ucube dedim' diye bağırdı. 'Tam bir ucube. Küçük bir kız çocuğu gibi sessiz kalıp insanların ona acımasını bekliyor' dedi bağırarak. Tam önüne geçmiş üzerine yürüyordum. Boynumda ki damarın attığını hissediyordum. Kendime hakim olamazsam sınıfın ortasında kızı dövebilirdim. Normalde de sinirlenirdim ama buraya geldiğimden ,sürüldüğümden, beri normalden daha fazla sinirleniyordum.
Becca'nın susmaya niyeti yoktu. Omzumun üzerinden o'na doğru seslenmeye başladı. 'Öyle değil mi ucube? Dilsiz misin cevap versene, hadi bana karşı gel' dedi ona saldırmak ister gibi bağırıyordu. Sınıfta başka kimse konuşmuyordu. Nasıl olduğunu bilmediğim bir hızla onu kolundan savurdum. Onu yerde görene kadar ne yaptığımı bile anlamamıştım.
'En azından senin gibi sürtük değil' dedim tükürürcesine. Sınıftan çıkarken, hoca olduğunu tahmin ettiğim adamla karşılaştım. Bana 'Nereye' diye bağırdı. Ama onu duyamazdım. Durmamam lazımdı. İçimde ki öfke kat be kat artarken durmak benim için iyi bir seçenek değildi. Durmadım. Lavaboyu bulana kadar okulu üç kere, bütün katları iki kere inip çıktım. En son fark ettiğimde ise içeri girdim. Nefes nefese kalmıştım. Mantığım böyle büyük tepki verecek bir şey görmüyordu ortada. Daha onun adını bile bilmiyordum öyle değil mi? Ama onu tanıyormuşum gibi hissetmem bile onu savunmam için yeterli bir sebepti. Onu savunmalı, korumalı, asla üzülmemesi için elimden geleni yapmalıymışım gibi geliyordu. Bunu söyleyen büyük ihtimalle kalbim, ya da ondan etkilenen tarafımdı.
Ne olursa olsun yine de Becca'nın onunla böyle konuşması asla cevapsız bırakılmayacak bir şeydi. Aynanın karşısına geçtiğimde gözlerimin içi kıpkırmızıydı. Hayatım boyunca hiç bu kadar öfkelendiğimi hatırlamıyordum. Gözlerim kan çanağı gibi, kollarımda ve boynumda ki bütün damarlar belirgindi. Ellerime baktım. Parmak boğumlarım kıpkırmızıydı. Yüzümü yıkayarak dışarı çıktım. İlk bulduğum çıkış kapısından kendimi dışarı atıp bir banka oturdum.
İlk günden bunları yapmamam gerekiyordu. Büyükbabam beni öldürebilirdi. Hem yeni insanlarla tanışmışken onlardan birine böyle tepki vermem, üstüne ona şiddet uygulamam nasıl bir mantıktan geliyordu. Konuşabileceğim kimse yoktu. Buraya geldiğimden beri kendimi ilk defa bu kadar yalnız hissediyordum. İçimde büyüttüğüm öfke yavaş yavaş sönerken, yerini hüzün ve eski anılara bıraktı. Asla çıkmasına izin vermemem gereken anılara.
Ailemi düşünmemem gerektiğini biliyordum. Ama ne zaman böyle hissetsem sanki annem yanımda olduğunu hissettirmek ister gibi hafızama doluyordu. Hafızama gelen elbette annem değildi. Benim kendi bilinçaltımdı. Duygularını hissedemeyen biri olarak, annemin aklıma gelmesi büyük bir üzüntüye doğru gitmem anlamına geliyordu. Ve bunu yaşamak istemiyordum. Düşünceleri uzaklaştırmak ister gibi kafamı iki yana salladım. Ayağa kalkıp, dolabıma gitmek için içeriye girmeye karar verdim. Ben içeri girerken, okulun teneffüs zili çaldı. Onlarla karşılaşmak istemiyordum. Utandığım ya da çekindiğim için değil tam tersi sinirlerime hakim olamayacağımı düşündüğüm için.
Daha içeri giremeden kapıda hepsiyle karşılaştım. Önce bakmak istemesem de durmuş hepsi bana bakıyordu. Becca yanlarında değildi. Alex bana doğru yaklaştı gruptan öne çıkarak tam burnumun dibine gelene kadar yürümeyi bırakmadı. Önüme geldiğinde kendimi kavgaya hazırlamıştım. İçim tekrar öfkeyle doluyor, kaslarıma adrenalin yükleniyordu. Ağzını açsa Alex'e kafa atabilirdim. İçimde öyle yüklü ve tazeydi duygularım.
'Böyle çıkıp gitmemen gerekirdi, konuşabilirdik' dedi Alex. Bağırmasını, en azından sert bir ses tonuyla konuşmasını bekliyordum. Ama tam tersi sanki benden özür dileyecek gibi bir hali vardı.
'Konuşacak bir şeyim yoktu' dedim. Onunla karşılaştıramayacak kadar kabaydı konuşmam. Kendimi toplamam gerekiyordu. Sinirim onları karşımda görmemle tazelenmişti. Ve bana ılımlı yaklaşan insanların kalbini kırmak bana göre olan bir şey değildi. Ama kendime engel olamıyordum. Sanki içimde başka bir insan vardı.
'Becca, Ariana bu okula geldiğinden beri ona takmış durumda dostum. O yüzden onun sürtüklüğü için onun adına özür dilerim senden' dedi elini omzuma koydu. Dostça sıktı.
İsmi Ariana'ydı. Göğüsüm tekrar sıkıştı.
Yaptığı bu inceliğe şaşırmıştım. Ama bunu belli etmemeye kararlıydım. Bende elimi onun omzuna koydum. 'Olan oldu' dedim.
'Ondan gerçekten etkilendin değil mi?' dedi. Cevap vermedim sadece yüzüne baktım.
'Ben senin arkadaşınım ve boş bir sevdaya kapılmanı istemem Will. O kız kimseye göre değil. İnan bana' dedi gülümseyerek.
Belki ağır bir sözdü. Ama onlar Ariana'yı tanıyordu. Boş bir sevda olmazdı elbette ben onu sevseydim. Ortada bir sevgi yoktu. Sadece onu gördüğüm andan beri içimde değişik duygular vardı. Adını duyduğumda, ondan bahsedildiğinde göğüs kafesimde bir sıkışma oluyordu.
'Hadi gidelim' dedi elini çekerek arkasını döndü. Gelmem için bekledi. Alex gerçekten iyi bir arkadaştı. Daha ilk günden benim yanımda olmuştu. Bana destek çıkmış, duygularımı anlamıştı. Burası belki de yaşayabileceğim bir yerdi.
Diğerlerinin yanına gittiğimizde Meghan, Alex'in elini tutup bana göz kırptı. Ona gülümsedim. Jessica ve Gaby yanıma yaklaşarak yanaklarımdan öptüler. Bu değişik sevgi ve ilginin ne olduğunu anlayamadım. Aklıma gelen tek şey kızların Becca'yı çok fazla sevememesi ve böyle bir tepkinin onların hoşuna gitmesiydi. Ya da gerçekten beni haklı bulmuşlardı. Onlar da Ariana için çok da iyi düşüncelerde bulunmamışlardı. Bunları sayarsak ilk seçenek daha ağır basıyordu.
Eric ilk tanışmamızda olduğu gibi üzerime atladı. Gülerek onu kucakladım.
'Kendimi ünlü gibi hissettim' dedim gülerek. Eric saçlarımı karıştırdı.
Biz gülerken kapıdan Ariana çıktı. Gülüşümün yüzümde donup kaldığını hissettim. Bir kolumda Gaby bir kolumda Eric öyle kalakaldım. Kolumu yavaşça Gaby'den kurtarırken o da kapıda durmuş bana bakıyordu. Diğerleri de durmuş ikimiz arasında geçen bakışmaya bakıyordu. Bu en az onlar kadar beni de şaşkına uğratmıştı. Biraz da ürkmüştüm. Yüzünde kendinden emin bir ifade vardı. Elinde kitapları ve kolunda siyah çantası ağzı açık bir şekilde sallanıyordu. İnsanlar onun etrafından geçip gidiyordu. O ise kapının biraz önünde durmuş bana bakıyordu. Sınıftaki uzun bakışmamız gibi değildi bu sefer. Ortam buna uygun değildi elbette ama bu sefer daha farklı duygular hissettirmişti bana. İkimiz arasında sadece hislerden oluşan bir bağ olduğuna inanmaya başlamıştım. Birbirimizin adından başka bir şey bilmiyorduk çünkü böyle olması normaldi elbette. Belki de o benim adımı bile bilmiyordu. Ama ben ilk andan beri o'nu hissediyordum. Duygularını hissedemesem de onu hissediyor, onu tanımak için deli oluyordum. Kalp atışlarımı kolumun altında ki Eric'in hissettiğine emindim.
Ariana, kendinden emin bir şekilde yürümeye başladı. Yüzümde ki gülümseme de yavaş yavaş düşmeye başladı. Gidiyordu. Grubun bir kısmı yüzü ona dönük bizden on adım önde duruyordu. Ariana'nın onların yanından geçerken bütün vücutlarıyla onu takip edip nereye gittiğini merakla beklediklerini fark ettim. Ariana bu sırada bir an bile olsa bakışlarını benden ayırmamıştı. Bana doğru yaklaştığında Eric de olan kolumu da çektim. Ariana'nın bakışları bir an Eric'e döndü. Eric sanki bu bakışın anlamını anlamış gibi diğerlerinin yanına doğru ilerlemeye başladı. Yanımda olan Gaby şu an yoktu. Diğerleri on adımlık mesafeyi aşmış iyice yaklaşmışlardı bize. Ariana, bana doğru gelip tam önümde durdu. Onu bu kadar yakından görmek beni sarsmıştı. Uzakta olduğundan daha güzeldi. Çok daha güzel. Vücudundan yayılan enerji beni esir almış, ondan başka her şey yok olmuştu. Bir adım daha yaklaştı bana, bedenlerimiz arasında biraz mesafe kalmıştı. Başını iyice dikleştirdi. Sesi. Sesi benim için bu dünyada duyabileceğim en güzel sesti. Onunla konuşmak. Onun benimle konuşması, hissedebileceğim en güzel duygu gibi geliyordu. İlerde bana yaşatabileceği duyguları bilmeden o anın heycanıyla böyle düşünmüş olmalıydım.
Gülümsedi. Gamzeleri içine gömülürken 'Teşekkür ederim, William' dedi.


Ejder LorduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin