Merhaba arkadaşlar. Paylaştığım duyurunun ardından hikayeme ve bana destek olan bir çok insandan mesaj aldım. Hepsi de vazgeçmememi istiyorlardı. Bende bir karar verdim. Ben bu hikayeyi yazmaya ne olursa olsun devam edeceğim.
Bunu sadece bana inanan hikayemi okumaktan mutluluk duyan insanlar için yapacağım. Bunlar ister 100 kişi isterse 10 kişi olsun.
Sizden ise tek isteğim vote ve yorumlarınızla yanımda olduğunuzu bana hissettirmeniz. Çünkü sizlerin yanımda olduğunu bilmek bana güç veriyor. Çok güzel mesajlar ve yorumlar aldım. O duyuruyu yayınlarken hissettiklerim ve şu ankiler arasında çok büyük bir fark var. Bunun tek sebebi ise sizlersiniz.
Yanımda olan herkese sonsuz teşekkürler, keyifli okumalar.
Hastanenin koridorunda turlayıp dururken bir yandan da dudaklarımı kemiriyordum. Çaresizlik tüm bedenimi sarmıştı ve elimden gelen tek şey ona bir şey olmaması için dua etmekti. Hem o Sek'ti. Her zaman yıkılmaz, umursamaz ve güçlü olmuştu o. Yine öyle olacaktı, olmak zorundaydı.
Evimizin önünde ki o hali aklıma geldiğinde gözlerimi sımsıkı yumdum, sanki görüntüyü zihnimden kovmak ister gibi. Yinede başarılı olamamıştım. Kanlar içerisinde yere yığılmış bedenini gördüğümde öldüğünü düşünmüştüm. O kadar çok kan vardı ki. Yüzünde ki morarmaya yüz tutmuş kızarıklardan, patlamış dudağından ve kafasından süzülen kanlardan dayak yediği belliydi. Yinede bunu ona kim yapmış olabilirdi aklım almıyordu. Sek'in düşmanları vardı ve bir çok kez kavgaya girişmişti ama hiç öldüresiye dövülmemişti.
'' Başım döndü Efsun, dur artık. ''
Turlamaya devam ederken Yankı'ya ters bir bakış attım. Aslında ona minnettardım. Telefonda duyduklarımdan sonra beni kendime o getirmişti ve hep birlikte eve gidip Sek'i alarak arabayla hastaneye yetiştirmiştik. Ambulans gelene kadar beklesek oldukça kan kaybederdi ve sonra olacakları düşünmek bile istemiyordum. Şimdi bile belirsizlik içerisinde ameliyatın sona ermesini bekliyorduk.
Daha fazla sabrım kalmamıştı ve Sek'in ameliyatının yapıldığı büyük kapıyı yumruklamaya başladım. Yumruklarıma tekmelerde eklenirken Duru ve Yankı beni durdurmaya çalışıyordu. Onları umursamayıp devam ettim.
'' Şu siktiğimin kapısını ya açın ya da ben kırarım! Orada ne haltlar döndüğünü öğrenmek istiyorum hemde hemen, duydunuz mu!? ''
Tekmelerim ve haykırışlarım yanıtsız kalmamıştı. Kapı açıldığında kırklı yaşlarında bir doktor dışarı çıktı. Çatık kaşlarla bana bakarken içimden ne olduğunu söylemek için ortalığı birbirine katmamı mı bekliyorlardı acaba? diye geçirdim.
'' Hanım efendi burası bir hastane ne yaptığınızı sanıyorsunuz? ''
'' Asıl siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Yarım saattir burada bekliyoruz en azından ne durumda olduğunu söyleyebilirdiniz. ''
Adam derin bir nefes alıp sessizce bir şeyler mırıldandı. Sonrasında hiç beklemediğim bir soru sordu.
'' Hastanın nesi oluyorsunuz? ''
Afallamış bir şekilde karşımda ki adama baktım. Aslında ortada şaşırılacak bir şey yoktu. Bu soruyu her doktor sorardı zaten. Peki ben neden verecek bir cevap bulamıyordum?
Nesiydim onun sahi? Karısı, sevgilisi, nişanlısı, kardeşi... Hiç biri değildim.
Doktor beklentiyle yüzüme bakarken güçsüz bir sesle mırıldandım.
'' Arkadaşıyım ben. ''
Bu cümle ağzımdan çıkar çıkmaz pişman olmuştum. O benim arkadaşım falan değildi. O hayatımın her yerine yayılmış bir virüs gibiydi. Bende öyle bir yere sahipti ki bunu belirtecek bir sıfat yoktu. Artık kesinlikle onsuz yaşayamazdım. Bu virüs vücudumu ele geçirmişti ve ona öylesine alışmıştım ki nefesim olmuştu artık. Ölümcül bir virüstü, hatta beni bir çok defa öldürmüştü. Yinede ondan vazgeçemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Kalanlar
Teen FictionHer insan acı çekerdi fakat bazıları acı ile birlikte yaşardı. Acı onların her zerresini kaplamış ve onları karanlığa mahkum etmişti. Işıkların arasında sürülen parıltılı hayatların dışında kimse tarafından önemsenmeyen acıya ve karanlığa gömülmüş...