"Eskiler özlenir ama tekrarı yaşanmaz.!!"
Ağlıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Okuldan ayrılmayı istemiyordum. Arkadaşlarımdan ayrılmak istemiyordum. Ah hayat. Bu kadar acımasız olmak zorunda mısın? Her şeyimi bir bir aldın elimden. Peki ne kaldı geriye? Benden alabileceğin ne kaldı? Ritim tutmasını bilmeyen bir kalpten başka..
"Kes artık ağlamayı." Bunu diyen biyolojik babamdı. Beni yeni okula kayıt yapmaya götürüyordu ve ben ağlıyordum. Yüzüne nefret ile baktım. Sanki onu bakışlarım ile öldürmek ister gibi. Bir anda acı bir fren sesi duydum ve aniden durduk. Emniyet kemerim olmasa camdan fırlaya bilirdim o derece.
"Canım yanıyor melek. Seni ağlarken görmek istemiyorum anlıyor musun. Tamam zor günler yaşıyorsun. Bırakta yanında olalım. Acına ortak olalım. Beraber atlatalım güzel kızım kanayan yaranı beraber saralım"
"Tamam baba" Baba mı demiştim ben? Evet baba dedim ve artık ağlamayı kesip yeni hayatıma tutunma zamanı geldi hatta geçiyor bile.
"Kızım" dedi. İçten ve bir o kadar da soru sorar bi şekilde. Sonra sarıldı bana. Sım sıkı... hiç gitmeyecek gibi. Elini istemsizce boynuna götürdüm. "Baba" dedim sadece. Ve bu ona yetmişti.
"Meleğim"
"Babaamm"
"Mele-" "ay tamam baba sezercik filmine döndü bu ortam. Ay vallahi ağlıcam" dedim gülerek.
"Hah şöyle. Gül be kızım. Sana gülmek yakışıyor. Hem ağlarken çok çirkin oluyorsun. Iyy gözlerin çok kötü görünüyo"
"uf baba ya çok kötüsün" gülümsememiz kahkahalara dönüştüğü sırada okula gelmiştik. Kayıtlar falan yapıldıktan sonra sınıfımı gösterdi müdür. Sınıftan girince salihi görmem ile yumuşamam bir oldu. O yanımdayken okul pek de zor olmazdı her halde.
Salihin yanına geçip oturduktan sonra sınıftakilerle ufak bir tanışma faslından sonra zil çaldı. Herkes toparlanınca son ders olduğunu anladım ve bende kalktım. Salih soru sorar bir şekilde baktıktan sonra " hiç öyle bakma isteyerek gelmedim okuldan atttılar" dedim ve içimde tuttuğum kahkahayı bıraktım. Salihle gülerken eve yürüyerek gitmeyi teklif etti ben de kabul ettim. Ergen gibi muhabbet dönünce birden aklıma kahraman geldi ve konuyu değiştirmek amaçlı "kahraman" diyebildim sadece. Fısıltı ile söylediğim isim gözlerimin dolmasına sebep olurken salihe bakmadan konuşmaya devam ettim.
"Kahraman.. her şeyimdi. Sarıldığında huzur veren nefesi ile ısıtan zor zamanımda hep yanımda olan adamdı. Sevgilim gibi değildi. Abim babam annem dostum kardeşim.. yanında ağladığım tek insandı. Bana sevgiyi öğreten hayatın acı gerçeklerini öğreten hayat arkadaşımdı. Ama gitti. En zor zamanımda beni terk etti. O zamanın zorluğu da buydu bence"
"Hayat devam ediyor melek. Onu unutacaksın ve karşına elbet daha iyileri çıkacak. Yeniden seveceksin. Yeniden sevileceksin. Bir abin olarak kızıyorum sana. O adamı sevmeyeceksin. Onu unutacaksın. Hatta ondan nefret et. Çünkü o seni hak etmiyor. Senin onu sevmeni hak etmiyor."
"Sonuçta sevdim. Üzerse katlanacağım mutlu ederse huzur dolacağım. Şikayet edeceğim günlerde olacak ama asla pes etmeyeceğim. Onu sevmekten asla vaz geçmeyeceğim."
"Canın yanar. Tek taraflı olmaz melek. Çocukca davranma. Başka birini sevmeyi dene melek. Sen gerçekten iyileri hak ediyorsun. Dene ve etrafındakilerin seni ne kadar mutlu edebileceğini gör" tuhaf.. çok tuhaf. Bu çocuk benden hoşlanıyor mu yoksa? Bu şekilde konuşması bu denli ilgilenmesi normal miydi?
"Kahraman ile eskisi gibi olmayı özledim. Belki bir gün tekrar döner ha? Yine meleğim diye sarılır bana. Yine saçımı okşar? Olmaz mı yani imkansız mı salih bakma öyle bişey de bana eskisi gibi olmaz mı" konuşmanın sonuna doğru sesim ağlamaklı çıkmıştı ve salihin son sözü ile sustum.
"Eskiler özlenir ama tekrarı yaşanmaz."
"Haklısın. Yaşanmaz. Bi daha kimseye seni seviyorum diyemem başkası olma-"
"Kahramanla eskisi gibi olmaz melek. Ya hayla anlamıyor musun? Beni gör sene melek. Kahramandan neyim eksik? Tamam onun yerini dolduramam belki ama yaralarını sararım. Sana baştan sona sevmeyi öğretirim. Hem ben gitmem melek. Senden gidemem. Nolur bana bi şans ver seni mutlu edeyim. Nolur artık benim meleğim ol" melek şok. Melek iptal. Kahramandan başka birinin beni sevmiş olması veya benim başka birine şans vermem doğru muydu? Ah hayat sen bana ne oyunlar oynuyorsun öyle.
Cevap vermeden ayağa kalktım koşarak uzaklaşmak istiyordum. Ama koşarken mal gibi göründüğümü hatırlayım hızlı hızlı yürüdüm. Ta ki kolumda bir el hissedene kadar. Salihin tutması ile kendine döndürmesi bir oldu. Hızla göğsüne çarptığımda kalp atışlarım kafamda yankılanıyordu. Sonra kollarını belimde hissetmem ile afalladım. Tuhaf ama güven veriyordu. İhtiyacım vardı sarılmaya. İstemsizce kafamı mümkünmüş gibi daha çok göğsüne bastırdım. Fark etmiş olacak ki daha sıkı sardı beni. Bende ona sarılsam yanlış düşünür müydü acaba? Ona karşı bişey hissetmiyorum ama ona sarılınca onu kullanmış olur muydum? Düşünceleri kafamda bi köşeye atıp geri çekildim. Öyle güzel bakıyordu ki etkilenmemek mümkün değil. Duraksadım. Sonra ani bir hareketle boynuna doladım kollarımı. Şaşkınlıkla öylece kalırken yüz ifadesini görmeyi isterdim doğrusu. Çok geçmeden oda sarıldı bana. Sanırım ikimizin de ihtiyacı vardı buna.
Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama geri çekildim. Kulağıma eğildiğinde onun muhteşem kokusu beni sarhoş edecekti sanki.
"Seni seviyorum melek" dedi yorgunmuş gibi. Anlam veremiyordum mantığım salih derken kalbim hala kahramandaydı. Paşamdaydı. Ona bunu yapamazdım. Salihe bi şans veremezdim. Elimde kalan umut parçalarını kendim yok edemezdim. Kahramandan başkasına "Seni seviyorum" diyemezdim
"Sevme beni." Dedim ve arkama bakmadan gittim. Yıkılmıştı belki ama ne onu nede kendimi kandıramazdım. Ben kahramanı seviyordum ve ondan başkası da olmayacaktı...
"Bir tutam umut işte. Otur ve bekle...
Dayanamadım ve bölüm yayınladım :) umarım beğenirsiniz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Yalanı
RomanceHerşey o geceden sonra şekil almaya başladı. Bi terslik olduğunu hissediyordu ama bu kadarını o bile tahmin edememişti. Melek.. 17 yaşında bi kızdı. Yaşından çok büyük acılar yaşamıştı. Hep ablasının hatasının bedelini o ödüyor du ve ödeyecekti...