6.BÖLÜM " GÜZEL ADAM "

75 17 2
                                    

Günler ilerliyordu. Her geçen gün Elif'e daha çok alışıyor ve daha çok bağlanıyordum. Tabi ki bağlanmak güzel bir duygyuydu ama ardında kaybetme korkusu taşıyordu.
Her geçen gün Elif'i tekrar kaybetme duygusu daha da büyüyordu içimde. Geldiğinden bu yana evden çıkmamıştı. Onu dışarıya çıkarmaya bir türlü ikna edemiyordum. Evde akşama kadar boş duruyordu. Sıkılabilir ve gitmek isteyebilirdi. Korkuyordum. Ve bunun için onu yanlız bırakmak istemiyordum. Evde kalmak için her ne kadar çabalasamda illa ki beni kandırıyor ve okula yolluyordu. Yine günlük rutuninimizi tamamlamış okula gidiyordum. Bu gün okul çıkışı mutlaka onu ikna edip dışarıya çıkaracaktım.
Hava ekim ayının sonu olmasına rağmen çok güzeldi. Bunu fırsat bilip altıma siyah bir tayt giydim. Üzerine beyaz Malcom x baskılı bol, kalçalarımı örten bir t-shirt onun da üzerine yarım kollu kot bir ceket aldım. Ayakkabı olarak elime ilk gelen beyaz converseleri de giyip, elimede resim dosyamı alıp evden çıktım. Neredeyse okula varmıştım. Telefonumu çıkarıp ders programıma baktım. İlk iki dersim uygulamalı eğitimdi. Daha sonra ise iki buçuk saatlik bir boşluğum vardı. Derslerimi bitirip kantine geçtim. Sabahtan beri hiçbir şey yememiştim. Sıcak bir simit alıp bahçeye çıktım. Hem simitimi kemiriyor hemde oturabileceğim sessiz sakin bir yer arıyordum. Küçük bir ağacın önüne gelince durdum. Güneş tepeden henüz kayıyor ve yarısı sarı yarısı yeşil yaprakların üzerinde minik gölgeler oluşturuyordu. Kara kalem için harika bir manzaraydı. Bir iki metre uzağına geçip oturdum. Simitimden kalan son parçayı da ağazıma atıp resim için gerekli olan malzemeleri hazırlamaya başladım. Herşey hazır olunca son bir gözlem yapabilmek için başımı kaldırıp minik ağacıma baktım. Benim şirin ağacımın altına biri oturuyordu. Dizlerini kendine çekip, ağaca yaslandığı halde kitap okuyordu. Biraz daha dikkatli bakınca bunun geçen gün kütüphanede karşılaştığım çocuk olduğunu farkettim. Bu harikaydı. Bu güzel ağacın altına ancak böyle güzel biri yakışabilirdi. Tekrar ağaca bakınca az önce o kadar da güzel olmadığına karar verdim. Eksikti ve şimdi o çocukla beraber mükemmel görünüyordu. Bu kareyi kesinlikle ben resmetmeliydim. Tekrar güneşin vuruş yönünü inceliyordum ki ağacın altında ki çocuğun bana baktığını farkettim. Başımı hemen önünme eğdim. Kahretsin yakalanmıştım. Oysa ki çok istiyordum onu çizmeyi. Moralim bozulmuş bir şekilde toparlanmaya başladım. Belli etmemeye çalışıp o yöne baktığımda yeniden kitap okumaya başladığını gördüm. Beni görmemişti yada tanımamıştı. Hepsi benim işime yarardı. Hiç vakit kaybetmeden hemen başladım çizmeye. Çizdikçe hayrete düşüyor, çizdikçe hayran kalıyordum. Bir insanın sağ profili bu kadar güzel olabilir miydi? Bu günden itibaren bu konu üzerine tez bile yazabilirdim.
Neredeyse iki saat hiçbir ayrıntıyı atlamadan çizim yapmıştım. Resmim tamamlanmak üzereydi. Son rotüşlerimi atmak için bir kez daha baktım o yöne. Ama yoktu, gitmişti. Çizdiğim resme baktım. Bu hali ile de oldukça güzeldi. Ona bir isim vermeliydim. Lisede ki resim hocam yaşayarak çizdiğiniz resimlere bir isim verin demişti. Hiç düşünmeden imzamın altına eserimin ismini yazdım. Güzel Adam.
" Bu güzel adam ben mi oluyorum? "
Arkamdan gelen ses ile yerimden zıpladım. Bu sesi tanıyordum. Daha önce de duymuştum. Arkamı dönüp, resmimin baş kahramanına baktım. Meraklı gözler ile cevabımı bekliyordu.
" Aaa şey ben üzgünüm. İzniniz olmadan resminizi çizmemeliydim. İsterseniz yırtıp atabilirim. Hatta hemen yırtıyorum. "
Gönülsüz söylediğim bu sözün ardından uzanıp elimden resmi aldı.
" Saçmalama. Bu güzel resme kıymayacaksın herhalde. "
Ben sinirlenmesini bekliyordum halbuki.
" Kızmadınız mı bana? "
" Neden kızayım? Hiç kara kalem bir resmim olmamıştı. Özellikle de böyle yetenekli bir ressamın elinden. Bu resmi bana satmanı istiyorum. Senin için bi mahsuru yoksa tabii. "
" Sizin resminizi size mi satmamı istiyorsunuz? "
Gülümsedi. Bu geçen gün ki gibi harika bir gülümsemeydi.
" Neden olmasın. Hem resmi çizen sensin. Senin resmin senin emeğin "
Ne kadar düşünceli bir hareketti bu yaptığı. Geçen gün onun için yakıştırdığım kibar tabiri şu an itibari ile eksik ve yetersizdi.
" O halde size hediye etmeme izin verin. Ancak bu şekilde kendimi rahat hissedebilirim "
" Çok üzgünüm. Yabancılardan dört yaşından beri hediye kabul etmiyorum "
Ciddi mi konuşuyor, yoksa benimle dalga mı geçiyor anlıyamadım. Yüzünü dikkatle incelemeye başladım. Baktıkça bakasım, ezberledikçe kaybolasım geliyordu.
" Yani henüz tanışmadık diyorum " dedi.
Allah'ım ne kadarda tatlı, şirin, sempatik, şeker, yanakları sıkılası, ısırılası, sarılıp sevilesiydi. Kelime dağarcığım kısıtlı olduğundan , daha fazla uzatmamaya karar verdim. Gülümseyerek;
" Tanışalım o zaman " dedim.
Gözlerine ulaşan bir gülümseme ile ilk konuşmaya o başladı.
" Adım ..."
" Dur, dur dedim. Biliyorum aptal olduğumu düşüneceksin ama bir şey denemek istiyorum. "
" Bir şey? " dedi.
" Bir kitapta okumuştum. Kişinin ismi onun karakterini yansıtırmış. Ya da kişi ismine göre karakterini oluştururmuş. Şimdi ben seni tanıdığım kadarı ile ismini tahmin etmeye çalışacağım "
Gözlerimi kısıp, alt dudağımı ısırarak devam ettim.
" Tabi izin verirsen " dedim.
" Merakla bekliyorum tahminlerini "
İçimden çocuk gibi zıplayıp, el çırpmak geliyordu. Tabi sadece içimden. Zaten bu istediğim şey ile yeterince çocuk gibi görünüyordum.
" Başlıyorum o zaman. Imm bir düşüneyim. Mert? ( dürüst ) "
Hayır anlamında başını salladı.
" Gökay? ( ay yüzlü ) "
Tekrar hayır.
" Oğuz? ( doğru, iyi olan ) "
Tekrar hayır.
" Yusuf? ( güzel yüzlü ), Caner? ( candan sevilen ), Ediz? ( değerli ), Halil? ( yumuşak, arkadaş canlısı ), Yiğit? ( mert, delikanlı ) "
Tekrar, tekrar ve tekrar hayır. Hayal kırıklığına uğradım.
" Pes ediyorum " dedim. "Aptal gibi görünüyororum dimi? "
Gülümsemesini hiç bozmadan cevap verdi.
" Bence çok şekerdi " dedi.
Ve aptal kalbim hızlanmaya, yanaklarım kızarmaya başladı. Bu ruh halinden hemen kurtulabilmek için;
" Eee adın ne? " dedim.
" Yağız " dedi.
" Onu da söyleyecektim ama daha fazla saçmalamamak için sustum. Hadi söyle ismini "
Kulaklarımı şenlendirecek bir kahkaha attı.
" Yağız " dedi.
" Cidden Yağız mı? "
Başını aşağı yukarı salladı. Küçücük bir sevinç çığlığı attım.
" Doğruymuş bak bildim " dedim.
" Evet bildin. Sıra bende "
Mümkünmüş gibi kalbim daha da hızlandı. Hakkımda ne düşündüğünü öğrenmek bende tarifi olmayan hisler uyandırıyordu.
" Su? " dedi.
Hayır diye cevapladım onu.
" Duru? "
Olumsuz anlamda başımı salladım.
" Peki Berrak? "
" Hayır oda değil " dedim. Bunun üzerine Yağız;
" Üzgünüm ama tezin çürümüş oldu "
Anlamayarak yüzüne baktım.
" Çünkü böyle bir masumluğa ancak böyle isimler konulabilirdi "
Kırmızının en koyu tonunun adı her neyse ise şu anda o renge boyanmıştım. Hakkımda böyle düşünmesi gerçekten çok hoştu.
" Ela dedim. Adım bu "
Eğilip yüzünü yüzümün hizasına getirdi. Şu anda aynı boydaydık ve yüzü yüzüme çok yakındı.
" Dur bir bakalım " dedi.
Yanaklarımdam yayılan sıcaklığın ona ulaşmasından korkarak başımı öne eğdim.
" Gözlerim ela olduğu için adım Ela konulmamış. Babam annemin ela gözlerine aşık olduğu için adımı Ela " dedim.
" Anladım " dedi. " O halde tanıştığımıza memnun oldum "
Gülümsedim. Az önce ben ciddi ciddi bir arkadaş edinmiştim. Üstelik arkadaş olmak isten ben değil karşı taraftı. Bu benim tanışmak istemediğim anlamına gelmiyordu elbette. Ben yüzümdeki sırıtış ile bunları düşünürken, Yağız tekrar konuşmaya başladı.
" Sen pek memnun olmadın anlaşılan " dedi.
" Neden " dedim.
" Ciddi misin? Beni dinlemiyor musun? Bu yaptığınız çok kaba bir davranış bayan "
Tek kaşını kaldırmış çocuk azarlar gibi azarlıyordu beni. Bir de işaret parmağını sallasa tıpkı anneme benzeyecekti.
Hemen az önce konuştuklarımızı analiz ettim. Ve neden bahsettiği hakkında en ufak bir fikir edinemedim. Bir şeyler düşünüp şu durumdan kurtulmalıydım. Yoksa beni tabir etmek için kullandığı masum kelimesinin yanına bir de aptal kelimesini ekleyecekti.
" Bende tabii " dedim. Ne dediğim hakkında herhangi bir fikrim olmadan.
Gözlerini abartılı bir şekilde kıstı. Bu pek inandırıcı olmadı demek oluyordu herhalde. Konuyu değiştirmek amacıyla;
" Eee hangi bölümde okuyorsun? "
" Bir düşüneyim. Kendim hakkında herkese bilgi vermiyorum ama eğer benim ile bir çay içmeye gelirsen sana özgeçmişini dosya halinde sunabilirim " dedi.
Daha önce çıkma teklifi aldığımdan değil ama neticede ben de bu dünyada yaşıyorum. Okuduğum kitaplardan bildiğim kadarı ile bu bir çıkma teklifi ya da karşı cinse olan alakadan meydana geliyordu. Benim kalbimde böyle hislere yer yoktu. O kadar doluydu ki kalbim bilinmezliklerle, onu yükleyeceğim herhangi bir duygu taşmasına sebep olurdu. Bu düşünceler bile buradan hemen gitmem için yeterli bir sepepti. Yüz ifademi ciddi tutmaya çalışarak
" Şimdi düşündüm de özgeçmişini çok da merak etmiyorum. Çay teklifin için sağol " dedim.
Ve arkamı dönüp yerde olan malzemelerimi gelişi güzel topladım. Ayağa kalktığımda yine yüz yüze geldik.
" Sanırım yanlış anlaşıldım. İki saattir sana poz verebilmek için hareket etmeden kitap okuyorum. İç organlarım bile dondu. Biraz ısınırız diye çay teklifinde bulmuştum. Bu arada resim için sağol. Umarım tekrar görüşürüz Ela "
Tek eluni kaldırıp selam verdi ve daha cevabımı beklemeden yürümeye başladı. Lanet kitaplar. Onları sevdiğimi mi söylemiştim ben? Resmen çocuğa çıkarcı bir sapık muamelesi yapmıştım. Ellerimde ki eşyaları sinirli bir şekilde yere atıp, popomun üzerine yere oturdum. Bağdaş kurup, ellerimide çeneme dayadım. Aptallık benim en büyük meziyetimdi. Giden gencin ardından bakarken az önce söyledilerini düşündüm. Poz verebilmek için iki saat hareketsiz bekledim demişti. Aman Allah'ım onu çizdiğimi biliyorudu ve benim için kıpırdamamıştı. Benim için. Benim için. Yüksek sesli bir kahkaha atıp çimlerin üzerine uzandım. Soğuktan kızaran yanakları aklıma gelince onları tutup sıkma isteğim çoğalıyordu. Ilık bir iki damla hissettim kalbime doğru akan. Biri ile arkadaş olmak ya da adı her neyse bunun o kadar da kötü bir his değilmiş. Eğer bir daha karşılaşırsak ki sanırım bunu çok istiyorum, onu hayatıma almak için şimdiden bütün evraklarını hazırlayacaktım. Bir daha ki görüşememiz de sadece imzasını alacak, onu küçük dünyama koyacaktım.

YANSIMA (İçimde ki ben)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin