11.BÖLÜM " ZIT KUTUPLAR "

79 10 0
                                    

" Elif ben bu elbiseyi hayatta giymem"
" Uff Ela ya çok şey mi istiyorum? Sus ve beni dinle. Aaa birde beğendiklerimi itiraz etmeden dene "
Elif göz kırpıp tekrar elbiselere bakmaya devam etti. Saatlerdir alışveriş yapıyorduk. Önce bir kozmetik mağazasına girmiştik. Adını bilmediğim bir sürü şey aldık. Sonra iç çamaşır mağazasına gidip bir kaç takım çamaşır aldık. Ben her ne kadar baskılı iç çamaşırlarım ile mutlu olsam da Elif'in hayalindeki Ela çekici ve seksi olacaktı. Şimdi ise bir giyim mağazasında bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturuyorduk. Elif'in benim için seçtiği elbiseler kısa ve bol dekolteliydi. Renkli dikkat çekici, kesimleri ise neon ışıklar ile ben buradayım diyen tarzdaydı. Ben bu elbiseleri giysem bırak insan içine çıkmayı, odamdan bile çıkamazdım. Ama Elif beni dinlemiyor, eline aldığı her şeyi sepete atıyordu. Oflayarak Elif'i takip etmeye devam ettim. Tayt reyonunu es geçip, pantolon reyonundan birkaç kot ve kanvas aldı. Kış ayında olmamıza rağmen şort modelleri oldukça fazlaydı. Elif'in onları görmemesini umarak hızlı adımlar ile mağazayı terketmek üzereydim ki, Elif çıldırmış bir ifadeyle şortlara koşmaya başladı. Her renginden ve her modelinden bir tane aldığına emin olduktan sonra son görevini yerine getirmiş bir insanın rahatlığı ile kasaya doğru ilerledi. Babamın kredi kartlarını ( kartlar diyorum yanlız ) yanımıza aldığımız için Elif hiç düşünmeden her beğendiğini aldı.Kasaya vardığımız da tutan meblağı duymam ile beraber hemen kasiyere döndüm.
" Tamam şortlar kalabilir " dedim.Elif
" Hayır hepsi paket olacak " dedi.
Kasiyer kadın karşısında bir moron varmış gibi baktı bana ve gözlerini devirip işine devam etti. Elif gözleri ile çeneni kapatmazsan kötü olacak bakışları atıyordu. Mecburen çenemi kapalı tuttum. Bu mağazadan sonra ayakkabı ve çanta almak için birkaç yer daha gezdik. Hiç denemeden Elif'in beğendiği ayakkabıların 37 numaralarını alıp oradan da çıktık. Ayakkabılara küçük bir servet ödememize rağmen hiç birini giymeyi düşünmüyordum. Çünkü hepsi topukluydu. Daha önce hiç topuklu ayakkabı giymedim ve giymeyi becerebileceğimi de zannetmiyordum. Bir anda 10 santim yukarı çıkarsam yukarıda ki hava kesin beni çarpardı. Ellerimiz o kadar çok dolmuştu ki yürürken sürekli insanlara çarpıyor, onları rahatsız ediyorduk. Çantaları mont ve kabanları internetten sipariş vermeye Elif'i zor ikna ettim. Alışveriş merkezinden çıkamadan kaderin ağına yine takılmış ve bir saatlik aksesuar alışverişimiz de böylece halletmiş olduk. Hemen bir taksiye atlayıp eve geçtik. Şişen ayak tabanlarım ile yatağıma uzanıp, yaşasın uyku özgürlüğü adlı şarkımı mırıldanıp uyku pozisyonuna geçtim. Enerjisi bir türlü bitmeyen Elif'in hain dürtüleriyle karşılaşana kadar çokta mutluydum. Elif'ten kurtuluşumun olmadığa karar vererek, internetten kalan ihtiyaçlarımızı da sipariş ettik. Artık Elif istediği her şeyi aldığı için mutlu, bence ayaklarımı uzatıp uyuyabileceğim için çok sevinçliydim. Uykumun en tatlı yerinde yine Elif tarafından uyandırılmak zorunda kalmıştım. Saate baktığımda yarım saat ancak uyuyabildiğimi fark ettim. Bıkkın ifadem ile Elif'e doğru döndüm. Yine ne var dermiş gibi yüzüne baktım. Elif ayakta dikilmiş, kollarını göğsünün altında birleştirmiş bir şekilde kalkmamı bekliyordu.
" Kalk çalışacağız " dedi.
Yatakta doğrulup bacaklarımı kendime çektim.
" Ne çalışacağız? Yarın çalışırız olmaz mı? "
Sabırsızlandığını belli etmek için ayaklarından biri ile tempo tutmaya başladı.
" Hayır şimdi çalışacağız. Kahve alıp geliyorum. İki dakika içinde olmayan beynini toplayıp büyük hazır ol " dedi.
Ve odadan çıkıp gitti. Elif'ten korktuğum için iki dakika değil on saniye içinde hazır ola geçip beklemeye başladım. Çok geçmeden Elif gelmiş kahveleri çalışma masasına bırakıp, öğretmen kimliğine bürünmüştü.
" Evet Ela'cığım bugünden itibaren seni hızlandırılmış bir eğitime sokacağım. Hazır mısın? "
Yatakta oturmuş ciddi bir ifadeyle konuşan Elif'e baktım.
" Hayır " dedim.
" Hazır olmana sevindim " dedi. " Bu eğitim en fazla üç hafta sürecek olup, üç haftanın sonunda en yüksek notla benden mezunu olacaksın. Eğitimimizin adı Kese Kağıdını Çıkaran Çirkin Ördek Yavrusu " dedi.
" Çirkin ördek yavrusu kese kağıdını çıkarınca güzelleşiyor mu? " diye sordum heyecanla.
" Hayır sadece kese kağıdsız çirkin ördek oluyor " dedi.
Gözlerimi kısıp, sinirli olduğuna inandığım bir bakış attı Elif'e.
" Ne var? Gerçekçi olmak istedim. Güzelleşmeyeceksin belki ama insanlara karşı ördüğün soğuk duvarlarından bir kaçını eriteceğiz ve fark edeceksin "
" Nasıl olacakmış o iş? "
Elif ellerini belinin iki yanına koyup göz kırptı.
" Bana bırak bebek " dedi.
Bu söylediği söz ile kıkırdadım. Elif dolabıma ilerleyip bir iki tane kutuyu karıştırdı. Altı ay önce aldığım kalın çerçeveli okuma gözlüğümü gözlerine taktı ve bana dönüp.
" Böyle daha havalı oldu değil mi?" dedi.
Sanırım bu eğitim düşündüğümden de zevkli olacaktı.
" Şimdi azıcık ders disiplinine girelim. Önce bağdaş yaptığın bacakları boz ve eline bir not defteri al " dedi.
Söylediği şeyleri hızla yapıp tekrar geçip yatağa oturdum. Bu sefer daha düzgün bir şekilde oturuyordum.
" Yaz kızım ders bir; Duruş "
Söylediği şeyi yazıp Elif'e döndüm.
" Yazdım hocam " dedim.
" Hocam nedir ya? Başka bir şey söyle"
" Tamam öğretmenim "
Elif yüzünü buruşturup
" O kelimeden iğreniyorum. Başka bir şey bul "
" Elif? "
" Çok lavbali " dedi.
" Yes sör? "
" Çok resmi " dedi.
" Eğitmen Hanım? "
" Yapmacık "
Gözlerimi kapatıp, ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırdım.
" Pes ediyorum. En iyisi ders arasında sana seslenmek "
" Olmaz burada ciddi bir iş yapıyoruz Ela "
" Tamam o zaman sen bir şey bul "
Elif dudaklarını büzüp, kaşları havada biraz düşündü.
" Buldum " dedi." Sezar'ı dize getiren Kleopatra "
Gözlerimi devirip
" Çok uzun " dedim. " Hem sen ne zamandan beri tarihi aşklara ilgi duyar oldun? "
" Tarihi aşklara değil canım entrikalara. Neyse o halde 002 Elif bont olsun "
" Şaka yapıyorsun değil mi? Ciddi olacağımızı zannediyordum "
Elif Of ya diyerek, yere çöküp bağdaş kurdu. İşaret parmağını yanağına vurarak düşünmeye başladı. Uzayan vakit ile sıkıldığımı belirtmek için dudaklarımı aralıyordum ki Elif
" Sakın açma ağzına. İlham kapıda, içeri alıyorum bekle " dedi.
Bu işi bu kadar abartmasına anlam veremiyordum. Ona seslenme şeklimin ne önemi vardı ki? Elif bir anda bağırınca oturduğum yerde sıçradım.
" Buldum " dedi." Bana Sensei ( daha çok Asya kıtasında kullanılan usta eğitici anlamında bir terim ) diyeceksin. Hem havalı, hem saygın hem de farklı. Tam beni anlatıyor"
Çok da umrumda olmadığı için hemen onayladım.
" Tamam senseicim " dedim.
" Bu işi hallettiğimize göre artık derse başlayabiliriz. Birinci dersimiz; Duruş. Bir kadının duruşu her şeyden daha önemlidir. Bak şimdi sana bir duruş göstereceğim "
Beni ayağa kaldırıp elleriyle omuzlarımı aşağı bastırdı. Çenemide yere doğru eğip, yürümemi istedi. Söylediği şekilde yürüdüm. Elif
" Bu yürüyüşü iyice kavra " dedi.
" Tamam zaten çok basitmiş. Bak yapabiliyorum " dedim.
" İşte ben de onu diyorum. Bu şekilde yürüdüğünde tam bir morona benziyorsun. Böyle yürümek yok. Anlaştık mı? "
" Ya madem böyle yürüyemeyeceğim neden öğretiyorsun? "
" Tatlıcığım benim. Sen zaten böyle yürüyorsun. Şimdi bir de bunu deniyelim "
Sırtımdan iyice bastırıp göğsünü dışarı çıkardı. Çenemj yukarı kaldırıp dik tutmamı sağladı. Omuzlarımı dik, bacaklarım bir kaç santim genişliğinde açıktı. Parmak uclarımda yürüyordum. Odanın bir ucuna geçip yürümemi tekrarlattı. Bir iki düzenlemenin ardından, eserinden memnun bir şekilde gülümsedi.
" Vay be şiir gibi. Demek dışarıdan böyle görüyorum "
Bir şeyleri başarabilmiş olmanın sevinci ile heyecanla konuştum.
" Güzel o halde ikinci derse geçebiliriz" Elif
" Olmaz bir güne bir ders. Şimdi ödevini bveriyorum. Birincisi öğrettiğim yürüyüşü bir saat tekrarlıyorsun. İkincisi Rüzgar'ı takip edip gittiği ortamları, takıldığı mekanları öğreneceksin. Ona göre bizde planımızı şekillendireceğiz "
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Dün akşam Elif ile çalışmamız bittikten sonra erkenden yattık. Elif sabah erkenden kalkıp bana makyaj ve moda tüyoları vereceği için çok heyecanlıydı. Uyuyana kadar mağazada görüptee alamadığı her bir parça için dakikalarca pişmanlığını dinledim. Her seferinde söz hafta sonu gidip alırız dedim. Elif'in derinden aldığı nefesler ile uyuduğunu anlayıp bende uykuya geçmek üzere iken odamın kapısı açıldı ve içeri annem geldi. Onun ile konuşmak istemediğim için uyuma numarası yapmayı tercih ettim. Üzerimdeki yorgun düzeltip
" Seni seviyorum güzel kızım " dedi.
Fısıldayışının ardından çıktı odadan. O an kalbime binlerce iğne battı. Annem ve babam. Onlar sevmeyi bilmeyen iki insandı. Ya da birbirlerine olan büyük aşkları yüzünden başka kimseye, kızlarına bile bir şey bırakmamışlardı. Onlara acıyordum. Olmayan bir sevgiyi iki kızına da aynı anda vermeye çalışmış, ve iki kızını da mutsuzluğa boğmuşlardı. Kalpleri de dünyaları gibi küçük, iki kişilikti.
Taksu durduğunda geldiğimi anlayıp taksiden indim. Sabah Elif ile oldukça hummalı çalışmıştık. Makyaj ve giyim işi biraz uzun sürdüğü için taksi kullanmayı tercih etmiştim. Hafif bir makyaj yapmıştım. Yırtık bir kot siyah bir badi üzerine de belden kemerli sütlü kahve bir panço seçmişti. Abartı istemediği için saçlarıma dalgalı fön çekti. Yeni aldığım topuklu yarım botlarımı giymemi istedi. Beceripte son anda büyük deri çantama bir çift rahat ayakkabı atamadığım için şimdi hayata on santim yukarıdan bakıyordum. Eğilip asgari ücretle çalışan bir ailenin iki aylık maaşını ödediğimiz botlara baktım. Herhangi bir özellikleri yoktu. Ah fermuarının başında bulunan marka amblemini saymazsak eğer.
Adımlarımı hızlandırıp öğrenci işlerinin olduğu binaya girdim. Evet bugün okula derse girmek için gelmemiştim. Bugün büyük gündü. Aradığım masaya yaklaşıp, bilgisayarda önemli bir işlem yaptığı açık olan kadın görevliye selam verdim. Başını kaldırıp bana bakıp gülümsedi. Ben de karşılık verdim.
" Bir konu hakkında yardımınızı isteyecektim "
Kadın sıcak bir ifadeyle
" Dinliyorum " dedi.
" Rüzgar Kara adlı bir öğrenciyi soracaktım. Kendisi arkadaşım olur. Kabataşta ki kampüsleri geçici bir süreliğine buraya taşınmış ve ona süpriz yapmak istiyorum. Hangi blokta okuduğunu söyleyebilir misiniz? "
Kadın beni bunun ile neden meşgul ediyorsun der gibi baktı yüzüme. Şirin olduğuna inandığım bir gülümseme ile gözlerine baktım. Kadın derin bir nefes alıp klavyeye ismi yazmaya başladı. İçimden evet diye sevinç çığlığı attım. Başarmıştım sanırım.Kadın başını kaldırıp
" Rüzgar Kara hukuktan uçak mühendisliğine yatay geçiş yapmış Oldukça zeki bir arkadaşın var "
" Öyle mi? " dedim şaşkınlıkla.
Hem yakışıklı hem de zeki. Bu çocuğu etkileme ihtimalim yüzde sıfır iken, şimdi durum eksi rakamlara kaymış gibi görüyordu.
" Bilmiyor musun? "
Kadın tek kaşını kaldırmış, şüpheli bir ifadeyle bana bakıyordu. Durumu toparlamak için
" Elbette biliyorum ama hala hukukta zannediyordum. Neyse hangi blok demiştiniz "
Kadın inanmış olacak ki
" B Blok üçüncü kat. Boş fotoğraf stüdyoları o bölüm için ayrılmış. Derslere orada giriyorlar " dedi ve işinin başına döndü.
Oyalanmadan öğrenci işlerinden çıkıp, B bloğun olduğu yöne doğru yürüdüm. Elif bugün için sadece gözlem yapmamın yeterli olacağını söylemişti. Binanın önüne gelince durup, çıkış kapısını rahatça görebileceğim bir yer aradım. Tam kapının karşısında olan banka oturmaktan son anda vazgeçip biraz daha uzakta olanına geçip oturdum. Buradan da girip çıkanları gayet net görebiliyordum. Yarım saat geçmişti ve ben sıkılmaya başlamıştım. Telefonumda çalınan çantam ile gittiği için müzik dinlemek gibi bir seçeneğimde yoktu. Şimdi o külüstür şeyin değerini daha iyi anlıyorum. Eve gittiğimde internetten bir tane sipariş edeceğimi kendime sıkı sıkı tembih ettim. Saate baktığımda bir saatin geçtiğini fark ettim. Hava soğuktu ve hareketsiz oturmak üşümeme sebep oluyordu. Kantine gidip sıcak bir şeyler alacaktım. Evet bir saattir çıkmayan çocuk on dakika daha bekleyebilirdi. İçimden lütfen beklesin diye dua ederek kalkmaya hazırlandım ki, binanın çıkış kapısında onu gördüm. Sanki onun dışarı çıkması ile rüzgar daha bir sert esmeye başlamıştı. Kara gözleri ile baktığı her yere gece çöktürecek kadar ürkütücü görünüyordu. Yanında geçen gün üzerine kahve döktüğüm ve adını bir türlü hatırlayamadın sarışın kız vardı. Gülümseyerek Rüzgar'a birşeyler anlatıyordu ama Rüzgar pek ilgileniyormuş gibi görünmüyordu. Daha dikkatli baktığımda Rüzgar'ın kesinlikle ilgilenmediğini anladım. Kız kendi kendine konuşuyordu. Sonra kızda durumu farketmiş olacak ki yerde bir şeye takılmış numarası yapıp Rüzgar'ın koluna yapıştı. Başını kaldırıp Rüzgar'a afedersin bakışı attı ama Rüzgar gözleri ile kolunu sıkıca sarmış ellerini işaret edip çekmesini bekledi. Sarışın sülük bozulmuş bir ifadeyle ellerini geri çekti. Bu görüntü bende gülme isteği oluşturmuştu. Kız şu anda çok komik görünüyordu. Yüzümde ki aptal sırıtış ile Rüzgar'a çevirdim bakışlarımı. Ve o an gözlerim kararmaya başladı. Birkaç saniye sonra idrak ettiğim şey ise gözlerim kararmamıştı. Rüzgar'ın o gece gözleri gözlerime değmişti. Ne yapacağımı bilemez bir halde ona bakmaya devam ettim. Rüzgar gözlerini benden alıp yanındaki kız ile beraber yürümeye başladı. Kalbimin aşırı pompaladığı kan beynime ulaşınca onları takip etmem gerektiğini anlayıp peşlerine takıldım. Otoparka kadar onları takip ettim. Bir arabanın önünde durunca merak ile arabaya baktım ve o anda aşık oldum. Hayır aşık olduğumm Rüzgar değildi ve evet aşık olduğum onun mat siyah Porsche jeepi idi. Ben ilk aşkımı daha doyasıya yaşayamadan onlar çoktan otoparktan ayrılmışlardı.
Okulda ki işimin bittiğini anlayıp, bende eve gitmek için okuldan çıktım. Ardımda sanki beni bekleyen biri varmış gibi dönüp okula baktım. İçime bir hüzün çöktü. Hüznümün sebebini bilen kalbim hala anlamakta zorluk çeken beynime durumu özetledi. O da anlamış olacakki bacaklarıma gitmesi gereken rotayı kodlayıp okula geri çevirdi. Aklım ile kalbimin anlaşmasına sevinip, kütüphaneye geçtim hiç oyalanmadan. Yangın çıkışına gidip kapıyı açtım. Elbette orada yoktu. Gözlerime ulaşmaya çalışan gözyaşlarımı yok etmeye çalışıp merdivenlerden birine oturdum. Burada olmak zorunda değildi. Beni beklemek zorunda değildi. Benim gibi biri ile konuşmak zorunda bile değildi. Ama gözyaşlarım bunu anlayamayacak kadar aptallardı. Üstelik inatçılıkları ile bilinirlerdi. Onlar inatsa ben daha da inatım. Bir müddet öylece oturup, kırılıp bir yerlere dağılan hayallerimi topladım. Yeteri kadar topladığımı düşünüp, kalktım oturduğum yerden. Pantolonumda ki tozları silkeleyip kapının kulbuna uzandım. Son bir kez dönüp oturduğumuz basamaklara baktım. Bir iki basamak yukarıya kaydı gözlerim. İnce bir kitap çekti dikkatimi. O iki basamağı çıkıp kitabı elime aldım. Necip Fazıl'ın Çile adlı şiir kitabıydı bu. Usta'nın bütün şiirlerinin toplandığı eşsiz bir eser. Kitabı açıp en sevdiğim şiirlerden birini buldum.
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 01, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YANSIMA (İçimde ki ben)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin