SÖSS-1

216 14 6
                                    

Sare Nehir

Derin bir nefes alıp yeni okuluma ilk adımımı attım, keşke atmasaydım. Döneme hiç iyi başlamamıştım, çünkü biri bana çarpıp kaçmıştı. Ellerime bahçedeki minik taşlar batarken kalçamı ovarak ayağı kalktım. Çantamı da yerden alıp üstümü silkeledim, düzelttim. Çok sert çarpmıştı ve sol omzum çok ağrıyordu. Ağrayan kalçam nedeniyle yamuk yumuk yürürken bir kişi daha çarptı. "Yine mi..." diye mırıldandım. Neyseki bu sefer hafif bi çarpmaydı ve sadece sendelemiştim. Çarpan çocuk yanıma geldi. Yüzünde üzgün bir ifade vardı. Gözlerinde ise merak ve endişe net bir şekilde görülüyordu.

"Afferdersin, biraz acelem vardı ve...seni görmemişim. Ben Çınar, sen?"

"Sare."

"Yeni geldin sanırım seni daha önce hiç görmemiştim."

"Evet."

"Hangi sınıftasın?"

"Bilmiyorum. Az sonra gidip müdürden ya da her kimden öğreniliyorsa öğreneceğim, sen biliyor musun kimden öğrenildiğini?"

"Müdür yardımcısından. İkinci katta soldan ilk kapı. Sonra görüşürüz, Sare"

Başımı sallamakla yetindim. Cana yakın, sevecen ve iyi birine benziyordu ama insanların dış görünüşlerine aldanmamayı öğrenmiştim artık. İnsanlar çok güzel rol yapabiliyorlardı. Öyle ki, eminim bazı usta tiyatrocular dahi rol mü gerçek mi olduğunu anlayamaz.

Çınar'ın tarif ettiği kapıya geldiğimde son kez üzerimdeki uzun, belimin üstüne sıyrılmış kazağı kalçamın altına kadar çekip düzelttim. Kapıya iki kez hafifçe tıklattım.

"Gel."

"Merhaba. Ben okula yeni gelen öğrenciyim ve sınıfımı öğrenmek istiyorum."

"Adını ve soyadını söyleyebilir misin?"

"Sare Nehir."

"11/C sınıfı. Üst katta müdür odasının karşısı."

"Teşekkür ederim."

Kapıyı ardımdan kapatıp sahte tebessümümü yüzümden sildim. Sahte olmaktan ve sahte olanlardan nefret ederdim ancak diğer insanlar soru yağmuruna tuttuğu için beni, sahte olmak zorundaydım. Ne büyük ironi ama...

Sınıfın kapısından girdim. Etrafa bakındım, koşan birisi yok? Yavaşça attım adımımı. Yine birisi çarpacak gibi geliyordu. Sakin sınıfa karşılık boş olan bir sıraya yerleştim. Az sonra sarışın, uzun boylu ve sakızı en itici haliyle çiğneyen bir kız başımda dikilmeye başladı. Ağzını o kadar çok açarak çiğniyordu ki, sakıza dudağındaki kırmızı rujundan bulaşan kırmızı lekeleri görebiliyordum.

Bir süre bir şey demesini bekledim ama bir şey demeyince sıkılıp tekrar önüme döndüm. Ah, ağzından 'cak cak' diye sesler geliyordu ve çok sinir bozucuydu. Dayanamayarak tekrar kıza döndüm.

"Bir şey mi diyeceksin?"

"Yerimde oturuyorsun şekerim, kaldır değerlini hadi naş naş."

Aslında bir şey demeden kalkardım ama hitap şekli ve konuşma tarzı o kadar sinir bozucuydu ki insanın kızı evire çevire dövesi, sonra da o pembeleşmiş sakızı saçlarına yapıştırası geliyordu.

Nasıl cevap verebileceğimi bilmiyordum. Okulun ilk gününden kavga çıkartmak istemiyordum bu yüzden nazik olmalıydım. Ama olmuyordu.
Olabildiğince nazik olmaya çalışarak "Kalkmassam?" dedim.

"Ben kaldırmasını bilirim. Ama yeni manikür yaptırdım dua et. Yoksa şu an bana yalvarıyor olurdun. Hadi şimdi çok uzatma da kalk."

Bu kız çok mu film izlemişti? Neydi bu kötü kız havaları? Cevap verecekken sınıfa Çınar denen çocuğun girdiğini gördüm. Yanında birisiyle tartışarak girdi sınıfa. Yanındaki kirli sakalları olan, uzun boylu biriydi. O vücudu yapabilmek için yıllarını harcadığı belliydi ama dozunda bırakmıştı, itici değil, aksine çekici duruyordu. Çene yapısı sert ve keskindi. Gözlerini görememiştim. Ve benim göz takıntım vardı. Acaba hangi renkti? Hangi duyguları barındırıyordu içinde?

Senden Önce Senden SonraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin