Yüzüme vuran güneşin beni rahatsız etmesiyle uyandım. Başım çatlamak üzereydi ağrıdan. Lanet perdeleri her gece kapatmaya özen göstermeme rağmen yine de bazı geceler açık kalıyordu. Dün gece yine çok eğlenmiştim. Ne zaman uyuduğumu bile hatırlamıyorum. Bu defa ağıma düşürdüğüm adam çok korkaktı ve bu beni daha fazla eğlendirdi. Gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi korkudan, zaten bir saate kalmadan da çıkmasına yardımcı oldum. Erkek derisinden yeni bir elbisem olmuştu. Bunları düşünürken elim sigara paketine uzandı, içinden almaya zahmet etmeden ağzıma paketi götürüp dudaklarımın arasına sıkıştırdım bir tane. Kahretsin! Çakmağım yine ortalıklarda yoktu. Yerimden kalkmadan elimi yatağımın hemen yanındaki komodine uzattım ilk çekmecesinde onlarca çakmak vardı, elime ilk geçeni alıp ateşledim sigaramı. Dumanların eşliğinde odaya göz gezdirmeye başladım. Benim odada gezdirdiğim gözlerim dışında bir çok göz vardı odamda ama görebildiklerini sanmıyorum. Genelde renkli gözleri seçerdim, sonra da onları bedenlerden ayırıp duvarlarımı süslerdim.
Dün gece de aynısını yapmış, barda o aptal adamların tekiyle tanıştım. Biraz muhabbetten sonra hemen dökülüyorlardı zaten. Onlar kaybolduğunda arayacak kimse olmadığını öğrendiğimde asıl eğlencem başlıyordu. Hepsi kadın meraklısı aptal adamlardı, eve gelmeyi hemen kabul ediyorlardı. Bir kadeh içkiye asla hayır demezlerdi. Adını hatırlamadığım patlıcan burunlu adam da hemen kabul etmişti. Bu geceki eğlencem bu olacaktı ama her şeyden habersiz sadece evime gelip oynaşacağımızı sanıyordu. Dediğim gibi eve gelmemiz kolay olmuştu, bir kadeh içkiye de hayır dememişti ve hemen bir kadeh içki doldurdum. Tropfeni de içkiye damlattım ki o baygınken savunmasız hale getire bileyim onu. Arkamı döndüğümde kalçamda gezinen gözleri bir anda odayı inceliyormuş havasında vücudumdan uzaklaştı. Ayakkabımın çıkardığı seslere aldırış etmeden oturduğu koltuğa doğru ilerledim. İçkisini uzatırken, gözleri vücudumda geziniyordu; ağzı yavaşça aralandı, gözleri gözlerimi buldu;
''Evin... Evin çok farklı. Ama güzel bir havası var. Kokusu da en az senin kokun kadar güzel Toprak.''
Bu konuşmayı aptal ve çirkin bir gülümsemenin ardına saklanmış yapıyordu. Oysa farkında değildi ben ızdırap kokuyordum. Onu dinlerken diğer taraftan yanına oturdum. Elimdeki kadehin içindeki içkinin hareket etmesini sağlayıp izleyerek karşılık verdim sözlerine;
''Bu odayı bu kadar beğendiysen diğer odalara bayılacaksın.'' Bu sözlerimin altında yatan, erkek derilerinden elbiselerle,erkek kafalarının bulunduğu dolaplarla, rengarenk gözlerle süslü olan duvarlar olduğu aklının ucundan geçmiyordu tabi.
Bir süre muhabbet ettik ve vücuduna ilacın işlediğini fark edebiliyordum. İlaç etkisini gösterene kadar bir müddet oyaladım onu ve hakkında daha çok fikir edindim. O konuştu ben onun üzerinde yapacaklarımı hayal ettim. En sonunda tamamen bilinci kapanmıştı. Onu eğlence odama taşıdım. Patlıcan burunlu adam çok ağırdı, biraz yormuştu beni ama ziyanı yoktu tüm gece eğlendirecekti zaten. Önce işe onu doğduğu günkü gibi çıplak bırakmakla başlayacağım; önce sırt üstü yatırdığım patlıcan burunlu adamın gömleğinin düğmelerini çözdüm kollarını çıkarmakla uğraşmak istemiyordum elimdeki bıçakla çıkarabilecek şekilde kestim gömleği ve kurtuldum gömlekten. Sonra kemerini çıkardım. Tekrar bıçak yardımıyla pantolonu yırtıp ondan da kurtuldum. Kokusu lağımdan farksız olan ayakkabıları ve çoraplarını da oyalanmadan çıkardım. Onunla eğlenirken rahat etmesini istiyordum tabi bu yüzden onu rahat edebileceği bir koltuğa oturttum. Zaten koltukta hazır olan mekanizma sayesinde onu sabitledim. Kendine geldiğinde bağıracağını bildiğim için ağzını da sıkıca bantladım. Patlıcan burunlu adam kendine gelene kadar sigara yakmaya karar verdim. Bir süre bekledim, bilinci sonunda yerine geliyordu. Önce neler olduğunu anlamaya çalışsa da uyuşan beyni ona engel oluyor gibiydi. Kendine geldiğine göre eğlence başlayabilirdi.
Gidip mutfaktan büyükçe bir bıçak aldım. Odaya yavaş adımlarla ilerliyordum çünkü ayakkabımdan çıkan ses onu korkutuyordu emindim. Tak tak tak.. Odaya vardığımda karşımda aptal, korkak, beceriksiz bir adam görüyordum. İçimden ona taktığım sıfatlar annemin babama karşı kullandığı kelimelerle birebir aynıydı. Annem her kavgada babama 'Beceriksiz, korkak' gibi sıfatlar takar sonra eline ne geçirirse fırlatırdı; birkaç kez eline geçirip fırlattığı çatal bıçaklar yüzünden babamın kaşı açılmış hatta birkaç yerinde de dikiş izi olduğunu hatırlarım. Hemen aklımdan annemi çıkarıp devam etmem gerektiğimi düşündüm. Karşımda korkudan ağlayan bir ahmak varken daha da zevk alıyordum bu işten. Parmaklarını bağladığım tek elini alarak çektiğim sehpanın üzerine koydum. Elinin altına biraz yağ döktüm, bu yağ sayesinde elinin altına sıkıştıraçağım ip yavaşça kayıp gidecekti. Boynuna bir lastik geçirdim ve bıçağın keskin tarafını lastiğe geçirip boynuna dünük şekilde diğer ucuna da bir ip bağladım. Bağladığım ipi ise lastiği gererek elinin altına koydum; parmakları bağlı olduğu için tutamayacaktı, gücü tükendiğinde ise ölümle tanışacaktı. Yağ sayesinde ip kayacak ve bıçağın keskin tarafı patlıcan burunun adem elmasıyla buluşacaktı.
''Bol şanslar Bayım. Umarım bu da becerdiğin genç kızlar kadar kolay olur.''
deyip sigara dumanımın renklendirdiği manzarayı zevkle izlemeye koyuldum.
Az da olsak bana okuyarak destek verdiğiniz için mutluyum. Teşekkür ederim. Yorumlarınızla yeni fikirler edinip birlikte yürüyebiliriz hikayeyi. İyiki varsınız. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IZDIRAP KOKAN KADIN
General FictionKanlı ellerime kalbini böyle cesurca emanet etmesi endişelendiriyordu beni. Evet. İlk kez bir adam için endişeleniyordum hem de ona zarar verebilme ihtimalimi düşünerek. Başkasının acılarıyla beslenen bir kadına nasıl güvenilir? Aşk mı bu saçmalığın...