Yağmurun eşlik ettiği korkumla birlikte odama yaklaşıyorduk. Yüreğim heyecanla ağzımdan çıkmak üzereydi. Sakallarına dokunuyordu gözlerim, her tanesine onlarca yıl verilir. Adımları titrememe sebep oluyordu. Bildiğini bildiğim halde bu paniğimin sebebi ne olabilirdi ? Sanırım, beni böyle tanıması, hafızasına böyle kazınmak istemeyişimdi sebep. Karşılıklı kahvelerimizi içsek, oturup konuşsak saatlerce olmaz mıydı ? Alper işte, bir defa yapacağım dediği şeyden vazgeçiremiyorsun onu.
Kucağında mutfaktan odama kadar gittim. Ayağım olmuştu, gün gelecek elim olacaktı, saçımı kulağımın arkasına atarken; gün gelecek kalbim olacaktı, sevgim yüreğime sığmazken. Nihayet kapının önünde durmuştuk. Dikkatlice önce ayaklarımı serbest bıraktı yere doğru eğilerek, sonra ise belimden çekti ellerini. Yüzüme bakıp heyecanla gülümsüyordu. Fakat ben aynı mutluluğu, heyecanı hissetmiyordum. Korkuyordum. Benden uzaklaşmasından korkuyordum. Kapıya arkamı döndüm, Alper'in önüne geçtim, sakallarına dokunarak avuçlarımın içine aldım yüzünü;
" Alper. Bu odayı gördükten sonra uzaklaşmayacaksın değil mi benden ? Korkuyorum. Seni kaybetmekten korkuyorum. "
Gözlerimin içine bakıyordu gözleri, konuşmasına bile gerek yoktu, beni sevdiğini, artık hep yanımda kalacağını hissediyordum. Benim gibi yüzümü ellerinin arasına aldı.
" Korkma Toprağım. Ben sana bir söz verdim ve tutacağım. Yıllar önce söz vermiştik birbirimize, yine seni bulacağım dedim ve Tanrı yıllar geçse de izin verdi seni bulmama. Bak yanındayım. İnan ömrüm yettiğince tutacağım elini ve inan ölsem de yağmur olup yağacağım yine sevgine. "
İstemeden de olsa dolmuştu gözlerim. Beni bırakıp gittiği için küfürler yağdırdığım adama tüm bedenimle sarılmak istiyordum anca sadece kollarım bu işe yarıyordu. Ellerimi yanaklarından sıyırıp boynuna doladım.
"İyi ki geldin. "
İyi ki yanımdasın.
Kollarımı çözdükten sonra kapıya döndüm yüzümü, elim kapının koluna varmıştı da indirmeye gücüm yoktu. Alper sabırsızlıkla bekliyordu. Öğrendiğinde benden kaçmasını beklediğim adam şimdi yaptıklarımı görmek istiyordu. Umarım umduğum gibi olmaz sonumuz.
Kapının kolunu aşağı indirdim, kapıyı iterken bırakın düşünmeyi nefes dahi almıyor olmalıydım. Kapı açıldı, içeri bir adım attım. Hemen karşımda iki kişilik kocaman yatağım vardı, üzerinde siyah çarşafıyla. Yanındaki komodinde kafası bedeninden ayrılmış, tüylerinin üzerinde kanları kurumuş sevimli ve mavi bir muhabbet kuşu var. Bir kaç adım attığımda, duvarda babamın resmi farkediliyor, eskimiş çerçevenin içinde yıpranmış bir resim. Yerde halı yok, oda bomboş. Odanın tam ortasında boydan boya perde var, o da siyah. Alper, ben adım attıkça arkamdan geliyor. Ellerimi bağlayıp odayı incelemesini bitirmesini bekliyorum. Gözlerinin babamın resmine takıldığını farkediyorum. Bana doğru dönerken, belli ki babama ne olduğunu soracak. O lafa başlamadan ben lafa giriyorum;
" Lütfen. Onunla ilgili konuşmayalım. "
Peki anlamında başını sallıyor, üzgün yüz ifadesiyle. Ona anlatacaktım elbette fakat doğru zaman değildi. Odayı incelemesi bitmiş gibiydi. Soru sormayacağını biliyordum, kuşa ne olduğunu yada bunun nasıl olduğunu merak etse de. Belki de cevap vermeyeceğimden emindi, bu yüzden sorgulamadan izliyordu. Perdeye yaklaştım ve yavaş adımlarla tuttuğum perdeyi sıyırmaya başladım. Ben perdeyi sıyırdıkça Alperin gözleri, korkudan mı şaşkınlıktan mı bilinmez, büyüyordu. Perdenin tamamını açtığımda Alper'i işkence aletlerinin olduğu yöne doğru ilerlerken buldum. Gitmemesini söyleyecektim ama biliyordu tüm olanları, gerek yoktu buna. Tek kelime etmeden tepkilerini izliyordum. Kollarımı bağlayıp yavaş adımlarla yanına geldim. Tek elimi tezgaha koyup destek alarak yaslandım, onu izliyordum. Önce işkence aletlerini inceledi. Belli ki dokunmaktan bile korkuyordu. Daha sonra duvara kaydı gözleri, hala hareket etmesini kontrol edebildiği gözleriyle, duvarda hareket etmesi imkansız olan gözlere bakıyordu. Ürperiyor muydu anlayamıyordum ama şaşırdığını farkedebiliyordum. Bana dönmeden eliyle duvardaki gözü işaret etti;
" Şu yeşil olanlar güzelmiş. Acaba nakil de yapabiliyor musunuz Toprak hanım ? "
İstemsizce gülümsedim. Bu durumda dalga geçiyorsa eğer demekki endişesi yada bir korkusu yoktu. Önünde duran alete bakıyordu, uzun süre inceledikten sonra bana döndü, ne işe yarıyor, der gibi bir bakışı vardı. Açıklamak istedim.
" Onun yassı olan kısmına insanın başı alt tarafa da çenesi konur, üzerindeki vidaya benzer düzenek sayesinde kafa yavaş yavaş ezilir. Önce çene ve dişler kırılır, sonra da gözler yuvalarından fırlar. En sonunda da işte kafatası tamamen ezilir. Sadece deri içinde kırık kemik yığını kalır. "
" Karşıdakini sonsuza kadar susturmak için harika bir zımbırtı diyorsun yani. "
Gülümseyerek karşılık verdim. Böyle serin kanlı olması beni ürkütüyordu. Aklında bir şey mi vardı hala çözemiyordum. Umarım bana oyun oynamıyorsundur Alper. Bana doğru hızlıca yaklaştı, kollarını belime sardı. Tezgaha yasladı beni. Sözlerine yamuk gülümsemesini ekleyerek ilave etti. " Seni kızdıramayacağım anlaşılan. " Sözleri bitince burnuma bir öpücük kondurdu.
Mutluluk muydu hissettiğim yoksa yaptıklarımı ikinci bir kişiyle paylaştığım için yüküm mü hafiflemişti ? Öyle yada böyle Alper yanımdaydı ve beklediğimin aksi bir tepki vermişti. Beni asıl mutlu eden buydu. Tanrı sonsuza kadar ayrılmamıza izin vermesin gökyüzüm.
Alper beni sardığı kollarını çekerek geri çekildi. Etrafı incelemeye devam etti. O meşgulken onu izlemeyi çok seviyorum. Saatlerce kalabilirdim burada. Günlerce bıkmadan izleyebilirdim onu. Adım atışına bile aşıktım onun. Her şeye tek tek baktı, hepsini en ince ayrıntısına kadar inceledi. En sonunda yanıma döndü. Ellerimi avuçlarının arasındaki dünyaya kabul etti. Ellerimden öptü, papatyalar yağdı. Elimden tutarak odadan çıkmak için çekiştirdi beni. Teslim ettim kendimi adımlarına, nereye götürse gitmeye razıydım. En uzağa götür beni, götür ki siyahlarımın mahkumiyeti bıraksın beni, götür ki sen olsun önüm arkam, götür beni sobelesin sevgi bizi. Merdivenlerden inerken çok hızlıydı ayağım takılır diye korktum. " Yavaş ! " dedim kahkahalarımın arasında. Bu acelemiz niye anlamıyordum. Bir an sırtı dönük diz çöktü önümde. Ne olduğunu anlamadan bacaklarımdan kavrayıp sırtına aldı beni. " Sıkı tutunmanı tavsiye ederim. " Sımsıkı sarıldım boynuna, kokusuna ömrümü vereceğim adam, yanında nasıl mutlu olduğumu hissetsin bedenin. En saçma haliyle merdivenlerden hızla iniyordu. Merdivenleri indikten sonra koridorda koşmaya başladı. Bir taraftan koşarken diğer taraftan "Seni seviyorum. " diye bağırıyordu. Bende eşlik ediyordum ona gülüşlerimle, bende haykırıyordum tüm gerçeğimle " Seni seviyorum. " . Yorulduğunu hissetmiştim, nefes nefese kalmıştı. Birlikteyken her zaman oturduğumuz odaya girdi. Yüz üstü attı kendini koltuğa. Ben de üzerine uzanmıştım. Nefes nefese gülüyorduk. Nerden çıkmıştı şimdi bu ? Sevgisi yüreğine sığmayacak kadar çok muydu ? Böyle mi dışa vuruyordu ? Bu gün yaptığı hiçbir şeye anlam veremesem de hoşuma gitmişti Mavi'nin bu tonu.
Nefeslerimiz yavaşlamaya başlamıştı. Öyle güzel kokusu vardı ki, boynuna burnumu sokarak dudaklarımın değdiği yerin hemen üstünden çektim kokusunu içime. Benim yüzüm koltuğa doğru dönükken Alper pencereden tarafa bakıyordu. Bir an irkildiğini farkettim. Eliyle pencereyi işaret ediyordu.
" Orda biri var Toprak. "
Merhabalar arkadaşlar :)
Yeni bölümü yayımlamak için önceki bölümün okunmasını bekliyorum ve bu yüzden bazı bölümleri geç yayımlıyorum. Vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim. Umarım beğenmişsinizdir. Önerilerinizi yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IZDIRAP KOKAN KADIN
Ficción GeneralKanlı ellerime kalbini böyle cesurca emanet etmesi endişelendiriyordu beni. Evet. İlk kez bir adam için endişeleniyordum hem de ona zarar verebilme ihtimalimi düşünerek. Başkasının acılarıyla beslenen bir kadına nasıl güvenilir? Aşk mı bu saçmalığın...