BÖLÜM 8: ACI ÖLÜMÜ ÇAĞIRDI

44 8 2
                                    

Saçlı deriyi buzluğa bırakıp eğlencemin yanına döndüm. Dansa eşlik eden adımlarım iyi hissettiğimi belli ediyordu. Küçücük gözler kocaman olmuştu. Bana öyle çaresizce bakıyor ama ne yaptığımı, neden yaptığımı da hala anlayamamış gibiydi. Ellerimdeki kan zaferimin göstergesiydi. Karşısına geçtim, adını bilmediğim adamın. Usulca yüzüne doğru eğildim, kaşlarını korktuğunu belli edecek garip bir şekle sokmuş, neredeyse ağlayacak kadar dolmuştu gözü. Elimin birini omzuna koydum;

'' Adın ne senin ? ''

Saçlarım gibi yamuk bir gülümseme vardı yüzümde. Aptalca suratıma bakıyordu.

'' Nasıl ? Eğleniyor musun balım ? Ben çok eğleniyorum. Kusura bakma biraz canını yakmış olabilirim ama benim eğlence anlayışım bu. ''

İğrenç sesli adama iğrenç bir kahkaha armağan ettim. Elimi çekerek doğruldum. Arkamı dönüp erzak dolabımdan bir havlu çıkardım. Tezgahın üzerindeki çeşmeden biraz ıslattım. Havlunun köşelerinden birleştirip rulo şekline getirdim. Arkamı tekrar döndüğümde merakla beni izliyordu ve belli ki sıradaki acısını tahmin etmeye çalışıyordu ancak beynindeki uyuşukluk ne konuşmasına ne de düşünmesine izin veriyordu. İzleye izleye acı çekiyordu. Sadece acıdan inleyebiliyordu, çığlık atmasına bile izin vermiyordu beynindeki siyah. Yavaş adımlarla, elimdeki rulo şeklindeki havluyla, gözlerinin içine bakarak ona doğru yürüyordum. İnleyişleri ruhumu dinlendiren melodi gibi... Yanına vardım. Ağzını açtım tek elimle, zaten buna karşı koyamıyordu. Elimdeki havluyu ağzına soktum.

'' Bana zorluk çıkarırsan canın daha çok yanar! Şimdi yut bunu yavaş yavaş.''

İşimi kolaylaştırmak için yardımcı olmasını istedim ancak hareket edemeyeceğini biliyordum. Ağzından soktuğum havlunun midesine kadar gitmesini sağladım. Şimdi havlunun kurumasını bekleyecektim. Geri çıkıp tezgahın üzerindeki paketten, yine elimi sigaraya değirmeden paketi ağzıma götürerek kurumuş dudaklarımın arasına sıkıştırdım sigaramı. Paketi tezgaha fırlatıp yanındaki çakmakla ateşledim sigaramı. Çaresiz öğüren adamı izlemek güçlü hissettiriyordu. Midesine kadar uzanan havlunun bir süre sonra mide sindirim yapmaya başlayınca salgılanan asitle bir kısmı mideye yapışacaktı. Çekince de mideyle birlikte başka organlar da dışarı çıkacaktı.

*

Yeterince vakit geçmiş, öğürmekten güçsüz kalmış adamın organlarını dışarı çıkarma vakti gelmişti. Beklerken kaç sigarayı öldürdüğümü saymamıştım bile. Tezgahın üzerinde önceki haftalardan da kalmış olan izmaritler vardı. Şimdi ölü sigaralar topluluğuna bir yenisi daha katıldı. İzmariti attığım tezgaha sırtımı dönüp sevgili eğlenceme doğru yürüyordum. Gözlerini açıp bana bakmaya, korkudan inlemeye takati kalmamıştı belli ki. Yanına iyice yaklaştığımda tekrar burnunun dibine kadar sokuldum.

'' Canını biraz daha yakacağım ama boşuna çırpınmaya kalkma hareket edip karşı koyamayacağının ikimiz de farkındayız. Eğlenceli olacak canım. Kork ! ''

Dediklerimi anlamıyor gibiydi ki bu normaldi. Belki de neler olduğunu hala anlamamıştı. Ağzından bir ucu çıkan havluyu kavradım iki elimle. Güçlü olmalı ve tek hamlede var gücümle çekmeliydim yoksa midesi dahil organların çıkması zor olurdu. Kanlı ellerimle kavradığım havluyu hızlıca çekmeye başladım. Daha öncekilere göre daha kolay olacağa benziyordu, daha kolay çekiliyordu. Adamın bilinci tamamen kapanmış acının en büyüğünü hissettiğinden emindim. Çektiğim havlunun ucundan yavaş yavaş organlar çıkmaya başlamıştı. Mideyi görene kadar çektim havluyu. Ben çağırdığım ölümün huzurunu yaşıyorken adını bile bilmediğim adam ölümle tanışıyordu. Ve yine acı ölümü çağırdı.

*

Ortalığı toparladıktan sonra başarımı kutlamak için yıllanmış şaraplardan birini açtım. Mavi' yi misafir ettiğim odaya gittim. Elimdeki şarabı sehpaya bırakıp pencereyi açtım. Saatin kaç olduğundan emin değildim fakat hava fazlasıyla karanlıktı. Pencereyi açınca karanlığa gizlenmiş olan rüzgar odaya doldu. Üşütmüştü beni. Yalnız olanların tenini es geçmelisin rüzgar; yalnızların ruhu soğuk olur. Üşüyen bedenimi koltuğa taşıdım ve kadehe ihtiyaç duymadan şişesini dudaklarıma götürüp şarabın ağzıma dökülmesine izin verdim. Daha rahat etmek için ayaklarımı sehpaya uzattım. Öylece boşluğu izliyordum. Tek başıma olmama rağmen düşüncelerim öyle kalabalıktı ki.

Bir an pencerenin önünden geçen siluet farkettim. Hayal gücüm bana oyun mu oynuyordu yoksa gerçekten biri mi vardı orda. Aldırış etmeden içmeye devam ettim. Sonuç olarak kaybedeceğim hiç bir şeyim yoktu.

Kapıdan gelen tıkırtılarla irkildim. Saat çok geç olsa gerek. Bu saatte kim gelirdi ? Sadece bu saatte değil, saat kaç olursa olsun evime kimse gelmezdi zaten. Olduğum yerden hızlıca kalktım. Elimdeki şişeyi silah olarak kullanabilirdim. Üst kata çıkıp kendimi korumak için bir şeyler almaya vaktim yoktu. Kapıya doğru ilerledim. Kapı çoktan açılmış fakat kimse görünmüyordu. Kalbimin hızlanmasıyla başlayan minik korku şimdi tüm bedenime yayılmış gibiydi.




Merhaba arkadaşlar. Umarım beğenirsiniz bu bölümü. Sıkılmamanız için bölümleri kısa tutuyorum. Bir öneriniz varsa benimle paylaşırsanız mutlu olurum. Günden güne okunma artıyor. Hepinize teşekkür ediyorum. En kısa zamanda diğer bölümü de yazmaya çalışacağım.

IZDIRAP KOKAN KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin