10. BÖLÜM: AFFET

38 7 0
                                    

Ait olduğumu hissettiğim tek yer yüreğiydi. Yüreği kadar güzel olan gözleri bir an bile gözbebeklerimden ayrı kalamıyordu. Adeta kilitlenmiştim aşkının içine; en güzel hapisler sevgin Mavi. Tam olarak neden gittiğini söylemiyor, benim için geçerli olan özleme mazeretini kullanıyordu gelmek için. Yıllarca yalnız kalmama rağmen ilk defa anlıyordum gerçek yalnızlığı. Gün doğarken dizlerine güvenle yaslamıştım başımı. Hiç konuşmayarak vakit geçiriyor olmamızı çok seviyordum. Gökyüzünün güneşi kabul edişinin aksine sanki rüzgarlar geceyi unutmayın dercesine soğuk esiyordu. Dizlerinden başımı kaldırdım kolumdan destek alarak yarı oturur bir pozisyona geldim. Yamuk saçlarım dağılmış olmasına rağmen aldırış etmeden baktım Mavi'ye, saçlarımla oynarken uyuyakalmıştı. Kirpiklerini izlemek istedim uzun uzun, nasıl olur da böyle kusursuz olur. Kısa saçlarında gezindi gözlerim oradan kalın dudaklarına, dudaklarına gözlerimle bıraktığım öpücüğü emanet edip adem elmasına indim. Sözlerini yuttuğu boynundan öpüp dudaklarımdan yüreğime ulaşsın istedim kayıp kelimeler. Sadece izledim. Uyanmaması için çok yavaş hareketlerle kalktım ayağa, çıplak ayaklarım parkeye değdiğinde havanın soğuk olduğunun bir kez daha farkına vardım. Kahvaltı hazırlamayı düşündüm. En güzel sürpriz bu olurdu. Ama bunun için bir kaç malzeme almam gerekiyordu. Kahvaltıda Mavi'nin önüne yumurta yerine göz koyamazdım. Üstüme hırkamı aldım, cüzdanımı da alıp evden çıktım. Hızlı adımlarla markete yürüyordum. Beni ilk beklediği kaldırım ilişti gözüme, o gelir diye günlerce izlediğim ama gelmediği kaldırım. Sorgusuz elimi eline emanet ettiğim kaldırım. Adımlarım hızını kaybetmeden devam etti markete ulaşmama yardımcı olmaya. Soğuk havadan ellerimi cebime koyarak korudum. Yamuk saçlarım rüzgarlara teslim olmuştu, savruluyordu. Markete vardığımda elimin birini cebimden çıkarıp kapıyı ittim, içeri girip kahvaltılık yiyecekler aldım. Vakit kaybetmeden parasını ödeyip çıktım marketten. Evin yolunu tuttum.

Beynimin karasında dönüp duran maviler siyahıma dokunamadan karışıyordu özleme. Bu kadar yakın olup böylesine dokunulmaz olmayı nasıl başarıyordu bu adam. Aklım almıyordu da kalbim de çoktan kabullenmişti. Yine her adımımı onu düşünerek attım, her nefesimi onun sevgisiyle dolu olan ciğerlerime doldurdum. Onunla kahvaltı yapacak olmanın verdiği neşeyle ayaklarımın yere bastığını hissetmeden yürüyordum.

Nihayet eve ulaştım. Cebimden çıkardım aceleyle anahtarı, soğuktan titreyen ellerimle zor da olsa açtım kapıyı. İçeri adım attığım an sanki sıcak hava yüzüme çarpmıştı. Anahtarı kapının arkasına bıraktım, hırkamı da çıkarıp astıktan sonra elimdeki torbalarla ses çıkarmamaya özen göstererek çıktım merdivenlerden. Eve gelen adamların korkması için yere sert basan ayaklarım şimdi bir adam uyanmasın diye mi böyle usulca konuyordu yere. Yine de rahatsız olmasın istedim. Yüzümde, o her aklıma geldiğinde oluşan anlamsız gülümseme vardı. Havadan dolayı üşüyen vücudumu yüreğim ısıtıyordu. Göz, dil, derilerle ve uzuvlarla dolu olan mutfağa döndüm. Kapıdan içeriye baktığımda Alper oradaydı. Ne yapacağımı bilmiyordum; bırakıp gitsem yaşadığımı yaşatacaktım fakat kalsam nasıl hesap verecektim. Görmemiş olmasını dileyerek yanına doğru ilerledim. Ses tellerimi titretecek kelime bulamıyordum. Adım attıkça ne yaptığını anlayacak kadar yaklaşıyordum ona. Tezgahın önündeydi. Tezgahın üzerindeki kanlara değen gözlerim normalin iki katına çıkmıştı korkudan. Aramızda bir adım mesafe kalacak kadar yaklaştım ve elimi omzuna uzattım. Elim omzuna dokunur dokunmaz irkilerek bana döndü. Gözlerimiz birbirine değdiğinde ne kadar korktuğunu hissettim. Gözlerinin ne söylediğini anlayabiliyordum. Bir an bile düşünmeden kollarını belime sarıp beni kendine çekti. Ağzından çıkmasından korktuğu her kelime yerine gözyaşları akıyordu yanaklarından tenime. Gözyaşları kadar sarılmak istedim ona, gözyaşlarından öpmek istedim.

" Toprak, seni yalnız bıraktığım her yıl için , her dakika için senden gökyüzü kere özür dilerim. Affet. Bundan sonra hep yanında olacağım. "

Ses tonuyla yüreğimi titreten adam, ben seni affedeli kaç gökyüzü oldu.

IZDIRAP KOKAN KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin