6. Bölüm

3.6K 216 134
                                    

Uyandığımda, kolumu uyku sersemiyle yan tarafa doğru uzattığım o yerde koca bir boşluk vardı. Titredim. Dün gece aramızda geçenlerin soğukluğu bir tokat gibi yüzüme çarpmış, bilincim yeni yeni kendine geliyorken ve göz kapaklarım henüz aralanmışken aklıma gelmişti. Yüzümü buruşturarak ağrıyan başımı yastığa daha fazla gömdüm.

Muhtemelen dünya üzerindeki en berbat insandım.

Kirpiklerim aralandı, göz kapaklarım açıldı ve bomboş, sessiz sakin oda görüş açıma girdi. Sabahları yalnız uyanmaktan nefret ediyordum çünkü alışmamıştım.

Doğrulmak için ellerimi yatağa bastırarak destek aldım ve bedenimi geri çekerek sırtımı başlığa yasladım. Pikeden sıyrılan bedenim üşüdüğünde kollarımı birbirine sarıp ısınmaya çalışmıştım fakat hiçbir işe yaramamıştı.

Üzerime bir şeyler geçirirsem ve hareket edersem ısınabileceğimi düşünerek hiç istemesem de ayaklarımı yataktan sarkıttıktan sonra ayaklandım. Gardırobun önünde durduğumda aynadaki aksimle yüz yüze geldim. Berbat görünüyordum. Saçlarım darmadağındı, gözaltı torbalarım uzay boşluğu kadar derindi ve yanağımda iki kocaman sivilce çıkmıştı. Ağzımın ve bedenimin kokuyor olmasından bahsetmiyordum bile.

Dolabın kapağını açtım, hırka yerine iç çamaşırı ve temiz kıyafetler seçtim çünkü sanırım ılık bir duş bana terapi gibi gelecekti. Kıyafetleri banyodaki çamaşır makinesinin üstüne bıraktıktan sonra üzerimdekileri çıkardım teker teker. Bedenimi yaşlı ve yorgun hissediyordum. Öyle ki, tişörtümü çıkarırken bile kollarım bana tonlarca ağırlıkta geliyordu. Neydi bu üzerimdeki hal? Çaresizlik miydi yoksa suçluluk muydu? Pişmanlık mıydı, neydi? Hiç sevmemiştim.

Sıcak su vücuduma temas eder etmez garip bir duygu kaplamıştı içimi. En azından rahatlamıştım biraz olsun ama yine de adlandıramadığım o his içimdeyken kendime gelmem zor olacak gibiydi.

Yaklaşık yarım saat kadar bir süre sonra temizlenmiş, rahatlamış ve biraz olsun toparlanmıştım. Tüm dengem alt üst olmuştu sanki. Oysaki bir iki gün öncesinde ne kadar da mutlu ve huzurluydum. Beni böyle yapan neydi, hiçbir fikrim yoktu. Onun geri dönmesine mi bu kadar kafam karışıktı yoksa yapacağını düşündüğüm şeylere mi emin değildim.

Tek emin olduğum şey; hayatımın bundan sonra yolunda olmayacağıydı. Ruhen ve kalben.

Bugün zaman öldürecek hiçbir şey bulamıyordum. Televizyonda hiçbir program ilgimi çekmemişti ve müzik dinlemeye çalıştığımda başım daha da ağrımaya başlamıştı. Periyodunu kaçırmış kadınlar kadar orantısızdım. Bir süre sonra kendimi yemekle tatmin etmeye çalışmayı seçtim çünkü her ne kadar kemiklerim sayılacak kadar zayıf olsam da, yemek yemeyi seviyordum ve benim en güzel kaçış yolumdu. Mutfağa girdim, ilk olarak çay için ısıtıcıya su koydum. Kahvaltı yapmamıştım ama canım atıştırmalık şeyler değil de daha doyurucu şeyler istiyordu.

Dolapta nelerin olduğuna göz atmak için kapağını aralamadan hemen önce üzerinde, magnetle tutturulmuş pembe bir kâğıt parçası gözüme ilişti. Kaşlarım istemsizce çatıldı ve uzanıp onu elime aldım.

Erken çıkmam gerekti ve bunun için özür dilerim, sevgilim. Yalnız uyanmaktan nefret ettiğini biliyorum ama en azından akşam daha erken evde olmaya çalışarak bunu telafi edebileceğimi düşünüyorum.

Ve uyandırmak istemedim çünkü çok güzeldin :)

Seni seviyorum xx

Kalbim sıkıştı. Her zaman bu kadar iyi olmak zorunda mıydı? Daha dün deli gibi kavga etmiştik ama şimdi bu notu buluyordum. Bu güzel bir şey olmalıydı, mutlu olmalıydım, yüzüm gülmeliydi ama imkânı varmış gibi daha da batmıştım.

Dangerous Passions - BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin