9. Bölüm

3.6K 215 169
                                    

Dışarıya çıktığımda sırf Ryan'ın peşimi bıraktığından emin olmak için uzunca bir zaman boyunca koşmam gerekmişti. Arkamdan geldiği konusunda emin olmadığım kadar beni bırakmayacağı konusunda bir o kadar emindim.

Bana anlamlandıramadığım bir aşkla bağlıydı hiç şüphesiz. Gerçekten hiçbir zaman boyunca bunun hakkında en ufak bir kuşkuya bile düşmemişken benim ona yaptığım neydi?

Sadıktı, sahipleniciydi. Onda bir erkekte olması gereken tüm özellikler mevcuttu. Lisede hayalini kurduğum evleneceğim adamın bütün özellikleri Ryan'da vücut bulmuştu. Derdim neydi bilmiyorum. Büyümüştüm elbette ve lisedeki halimden eser kalmamıştı, bu bir gerçekti. Hayalimdeki erkek tipini değiştirecek birinin karşıma YENİDEN çıkması beni sınamanın en iyi yoluydu sanırım. Sınanıyordum evet. Bunun başak bir açıklaması olamazdı.

Beni düşünce denizimde yeni bir kafa karışıklığına yelken açarken durduran şey gök gürültüsü oldu. İrkildim. Birazdan şiddetli bir yağmurun şehri esir alacağını belli eden grimsi bulutlar etrafı sarmalamıştı ve sanki biraz sonra dünyadaki en korku dolu film bu topraklarda çekilecekti. Oysaki sabahleyin hava ne kadar iç açıcıydı.

Hıhladım kendi kendime. Havanın değişimi bile duygularım kadar dengesizdi. Tıpkı benim gibi simsiyahtı.

Kollarımı birbirine sararak avuçlarımı omuzlarıma sürttüm. Yanıma ısınabileceğim hiçbir şey alamamıştım sinirden, çantamı bile. Bu soğukta, yorgunluk ve bitkinlikle ne yapacağım meçhuldü. Aklıma sadece bir çare geliyordu ama bundan emin değildim çünkü etik olmadığını kesinlikle biliyordum. Fakat yinede uzunca verdiğim bir soluğun ardından yine yanlış olanı yapmayı seçtim pes ederek. Geri dönüp hiçbir şey olmamış gibi yapacak halim yoktu. Tükürdüğümü yalayacak değildim.

Yürüdüğüm sokaktan geri döndüm. Yolun sağ kaldırımından yürüyordum. Evine hiç gitmemiştin, yani daha doğrusu evinden içeri hiç girmemiştim. Tek katlı müstakil evlerin bulunduğu, site demek için fazla mahallevari bir yerde bulunan tek apartmanda kalıyordu. Oraya sadece bir kez Ryan'a alet çantasını götürmek için gitmiştim. Yeni taşındığı zamanlardaydı ve daha yerleşmemişti bile.

Şimdi ise ayaklarım beni oraya, ona götürüyordu.

Yağmur damlaları çise çise saçlarıma düşmeye başladığında demir kapının kilidini açıyordum. Hava imkânı varmış gibi eksi on derece daha düşmüştü sanki ve hareketlerimi yavaşlatıyordu soğuk. Hala kararsız olmama karşın ayaklarım benden bağımsızca hareket ediyordu. Kendimi uçurumda hissediyordum ve kapısına gelip ziline bastığım an, ölüm fermanımı imzalamıştım.

Boğazımda atan kalbimin ve kolumun derisine işleyen tırnaklarımın canımı bir saat önceki kadar acıtmadığı kesindi.

Uzunca bir süre boyunca kapı açılmadı. Merdiven basamaklarından birine oturup ağlamama ramak kalmıştı. Gerçekten kötü hissediyordum ve aptal bir düşünce denizinin içinde kaybolup gidiyordum.

Kapı sürgüsünün ardından kilidin açılma sesi boşlukta çınladığında ellerimi birbirine kenetleyip ayaklarıma diktim bakışlarımı. Şaşıracaktı muhtemelen ama beni içeriye almayacak değildi.

Kapı açıldığında içeriden gelen ışık huzmesi benim bulunduğum yerdeki karanlığı aydınlattı, kafamı kaldırdığımda nefes almayı sadece bir an için unuttum sandım.

Boyutu diz kapağının biraz altında son bulan havluyu beline sıkıca bağlamış, üstü çıplaktı. Saçlarından göğsündeki dövmelere akıp onları parlatan su damlaları oradan kasıklarına doğru yol alıyordu ve bu, hasar görmüş ruhum, yorgun bedenim ve mahvolmuş düşüncelerim arasında bile beni heyecanlandırmayı başarmıştı.

Dangerous Passions - BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin