Smut içeren sahneler var o yüzden okumak istemeyen --- işaretinden sonraki kısmı boş verebilir.
İyi okumalar.
***
"Yılbaşı yaklaşıyor."
Kafamı çevirip yüzüne diktim bakışlarımı. Bir iki saniye duraksayıp devam etmesini sabırla beklerken surat ifadesini izledim. "Birlikte geçirdiğimiz ilk yılbaşını hatırlıyor musun? Sadece ikimiz ve birde Drew vardı." Dudaklarının iki yana kıvrılışı beni de gülümsetti. "Tüm geceyi ona sarılarak geçirmiştin. Senin yüzünden onu saklamak zorunda kalmıştım."
"Beni suçlayamazsın. O şey çok güzeldi."
"Drew kim?" Jaxon tuttuğu parmağımı çekiştirdi. Justinle benim ortamızdaydı ve ikimizin de elini tutuyordu. Arada onu zıplatarak güldürüyorduk. Çoktan bana alışmıştı bile.
"Eski bir arkadaş." Dedi Justin. "Tam bir ayıydı."
Usulca kıkırdadım. Çünkü doğru söylüyordu. Drew gerçekten ayıydı. Şöyle ki; yılbaşında birbirimizde hediye almayacağımıza söz versek de elbette bu sözü tutmamıştık. Zaten yılbaşının en eğlenceli özelliği hediyelerdi. İkimizde birbirimizden habersizce bir şeyler almıştık. Ben ona Adventure Time çizgi filmi baskılı pijama, o da bana kocaman bir ayı almıştı. Öyle büyüktü ki oturma odasındaki tekli koltuktan daha çok yer kaplıyordu.
"Ayıyla arkadaş mı oldunuz? Sizi yemedi mi?"
"O evcil bir ayıydı. Tıpkı ağabeyin gibi. Zaten bu yüzden adı Drew'di."
"Ha- ha. Çok komik." Gözlerini devirdiğinde şiddetli bir kahkaha patlattım. Parka giden yolda oynayan çocukların cıvıltılı sesleri bile beni bastırmaya yetmemişti. Ayıya onun ikinci adını koyma sebebim aldığım pijamalarla dalga geçmesiydi. Aslında çok güzeldi ama o zevksiz olduğu için beğenmemişti bir türlü. Ben de ona kızıp tüm yılbaşını bir tanecik ayımla geçirmiştim.
Eh, erkek arkadaştan fayda gelmeyince ayıyla dost olup pabucunu dama atmak mübahtır. Bence öyledir yani...
"Kusura bakma ama komik." Gülmemek için kendimi zor zapt ediyordum. "Hatta dünyadaki en komik şey bu olabilir."
"Seni hala güldürebiliyorum. Şu an dünyadaki en mutlu adam benim muhtemelen." Kafasını bana çevirdiğinde bakışlarımız birbirini buldu. "Ve en yakışıklı."
İsyanla homurdandım."Biraz çekilir misin, egondan seni göremiyorum."
"Benim uykum geldi." Jaxon bizi durdurup gözünü kaşırken bitkin bir şekilde mırıldandı. Justin onu kucağına almak için eğildiğinde esniyordu.
"O zaman eve gitme vaktimiz gelmiş demektir ufaklık."
Eve gitmeyi hiç mi hiç istemiyordum. Onlarla vakit geçirmek bana çok güzel hissettirmişti ve itiraf edeyim, özlemiştim. Kalbim sıcacıktı. Mutluydum. Ve bu iki adam o kadar güzeldiler ki karşımdaki manzaraya bakıp kıskanmamak elimde değildi.
Bir süre sessizlik içinde taşlı yoldan devam edip taksi durağına geldik. Justin bana döndü ve omzunda uyuklayan kardeşini tek eliyle tutarak taksinin kapısını açtı, kafasıyla binmemi işaret etti.
"Ben başka birine binerim, siz gidin."
Kaşları iki saniyelik bir farkla çatıldı. "Hayır, seni eve kendim bırakmak istiyorum."
Ona kafa tutup itiraz etmek istemedim. Zaten kucağındaki Jaxon onu bir hayli zorluyormuş gibi görünüyordu. "Tamam." Dedim usulca.
Arka koltuğa yerleştiğimde benim yanıma oturdu. Öne oturmasını bekliyordum ama galiba Jaxon kucağında diye risk almak istememişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/41079832-288-k847541.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dangerous Passions - Bieber
FanficÖnümde iki seçenek vardı. Ya beni seven biriyle mutlu olmayı deneyecektim, ya da sevdiğim adamın kolları arasında hayat bulacaktım. Sorun şuydu ki, hangisini seçersem seçeyim işler benim için sarpasaracaktı.