Bölüm/5

34.4K 2.3K 902
                                    

Bölüm kısa,farkınaydım fakat kurgu gereği böyle olması gerekiyordu az çok.Öbür bölüm umuyorum ki tatmin edici bir uzunluktan olup keyfinizi yerine getirecek.Üstelik erken getirmek için bu geceden başlayacağım.Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin.

Keyifli okumalar dilerim.

Multimedia:Rüzgar

"Bu gecenin en iyi şeyi kavga etmiyor olmamız

Böyle, daha önce olduğumuz gibi olabilir miydi? 

Biliyorum ki benim denediğimi düşünmüyorsun."

Yerin yedi kat dibi cehennemde olsa o an, cehennemin kızgın ateşi içine girebilir, cennetten mağdur kalmaya ses çıkartmaz ve yasak elma eğer ellerim arasında olsaydı sırf bu durumdan kurtulmak için bir ısırık bile alabilirdim. Çünkü tüm geçmişim, bir anda önüme dökülüvermiş ve geçmişin kırıntıları bir türlü üzerimden silkelenmezcesine yapışmıştı. Önce Atlas, ardından adını anılmaz olasıca Açelya gelmişti. Ve ben, henüz ne yüzleşmeye ne de yalan söylemeye hazır hissediyordum. Üstelik ne söyleyeceğim de meçhuldü. Kanımda dolaşan endişe hızlı bir şekilde tüm hücrelerime sızarken o an ne halamın ne de Rüzgar'ın gözlerine bakabilecek kadar kendimi güçlü hissettim. Halam. Geçmişimin en tanıdık siması. Ve Rüzgar. Geçmişten nasıl kaçtığımı bana her gün hatırlatan o adam. Şimdi geçmiş ve gelecek büyük bir gürültüyle çarpışmak için sırada beklerken ben sadece dehşetin gizlice sızdığı koynumda nasıl gezindiğini düşünüyordum.

Halam, gözlerimin içine bakmayı sürdürürken hareketsiz kalan bedenimi fark etmişti. "Dünya?" diye tekrar etti kadifemsi sesi. "Arkadaşın geldi kızım, iyi misiniz siz?"

Parmaklarımı avuçlarıma doğru büküp hilal şeklinde küçük izler yaratırken başımı sallamak zorunda olduğum gerçeğini kendime hatırlattım ve hafif bir onaylama mırıltısı ile bunu destekledim. "Ge-eliyorum," diye kekeleyebildim sadece ve onun çıkmasını beklercesine gözlerinin içine baktım. Gitti. Ve beni Rüzgar'ın delici bakışlarıyla baş başa bıraktı.

"Anlatmadığın daha ne var, gerçekten merak ediyorum," diye fısıldadı olduğu yerde başını arkaya doğru atarken. Saçları duvarın üzerinde siyah bir boya lekesi gibi dururken kusursuzluğu karşısında durmak ve onu izlemek istedim. Bir adamın kalbini kırıyordum. Kırık bir kalbim olduğu için. Ve bir adamın benim merhemim olmasını istiyordum. Sırf o istediği için. Yaptığım bu şey bencillikten öte değildi. Ama bu, buna devam etmeyeceğim gerçeğini doğurmuyordu.

"Bir şey yok," dedim geçiştirmeye çalışarak. Atlas'tan daha büyük bir sırra sahip değildim. Bir bakıma yalan değildi söylediklerim. "Açelya pek haz etmediğim bir arkadaşım."

"Öyleyse neden geldi?"

"Bilmiyorum."

Oturduğum yataktan kalkıp Rüzgar'ın yanına doğru giderek soğuk ellerimi onun sıcak olduğunu bildiğim avuçlarına uzattım ve onu yerden kaldırdım. Parmaklarım, yeni çıkmış sakalları üzerinde gidip gelirken yanağına bir öpücük kondurdum. "Lütfen," diye fısıldadım. "Sadece unutmak istiyorum. Hatırlamak istediğim tek şey sensin."

Gözlerindeki demirden buzlar yumuşadı ve cıva rengine dönüştü. Bana olan bakışlarını sevdim. Beni güvende tutacağını söyleyen kelimeler, onun gözlerinden benim gözlerime doğru kayarken bunun bana hissettirdiği o tatmin duygusunu sevdim. Aşina olmadığım ama bir o kadar da tanıdık olan bu şeyi...seviyordum.

Bana bir yanıt vermedi. Başını sadece sallamakla yetindi. Kırgınlığın izleri yüzünde, dudaklarında ve gözlerindeydi. Her bir satırını adım kadar ezberlemiştim bu izlerin. Onu rahat bırakmam ve zihninde bir şeyleri tartışmasına izin vermem gerektiğini biliyordum. Ben olsaydım, ben de bunu isteyecektim çünkü. Yaşadığı her şeyi daha önce tecrübe etmiş ve bir nokta ardından kafayı yiyecek kıvama gelmiştim.

GÖKYÜZÜ KADAR MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin