Bölüm/8

28.9K 2.1K 541
                                    


Sanırım düğümlerin çözüldüğü bölüme geldik.Yazarken gerçekten zorlandım.İlk defa bu kadar ağır geldi bölüm üzerime.Umarım siz de beğenir ve yorumlarınızı eksik etmezsiniz.Bu esnada yeni bölüm gelene kadar,

Facebook:Gökyüzünden Hikayeler.

ask.fm/gokyuzukokan

instagram:dilaozz_

Adresleri ile ulaşım sağlayabiliriz.Bu arada bölüm parçası ile okumanızı tavsiye ediyor ve hepinizi öpüyorum!

Bölüm parçası:The Cinematic Orchestra Arrival Of The Birds&Transformation


Size bir hikaye anlatmak isterdim. Satırları altın harflerle karalanmış ve uzaktan bakıldığı zaman sonu mutlu biten türden olan bir masal ile sarmak isterdim soğuk gecelerde ruhunuzu. Parmaklarınız arasında çevirdiğiniz sayfalardaki mürekkebin kan kokmamasını isterdim. İsterdim ki uzaktan bakıldığı zaman hepinizin içinde olmak için can attığı bir aşk hikayesi yazayım bu sayfalara. Gerçekten bunu istediğime emin olabilirsiniz. Atlas'a teslim olan ruhum ve Rüzgar'a sığınan bedenim üzerine yemin ederim ki, gerçekten mutlu olabileceğiniz bir hikayenin baş kahramanı olayım.

Üzgünüm.

Ama yapamadım.

Bunun yerine size başka bir hikaye anlatabilirim ama. Satırları altın harflerden oluşmaz fakat işin özüne indiğiniz zaman her bir harfin nasıl da gerçek koktuğunu görürsünüz. Kelimelerin ucundan damlayan düş kırıklıklarının tadını öyle bir alırsınız ki, bir an için sizin hayatınızı yaşadığıma inandırabilirim sizi. Köprüleşen kelimelerimiz olur sizinle. Birbirimize duygularımızı veririz. Siz bana mutluluğu bense size gerçek aşkı veririm. Benim hikayem bu. Kocaman bir okyanusun üstünde yörüngesini kaybeden küçük turuncu saçlı bir kızım. Ellerimi rüzgara teslim ettim ve bacaklarımı akıntıya. Hangisi beni nereye çekerse oraya gidiyorum. Yani gidiyordum. Daha demin evin kapısını çarpıp kendimi sokağa atmadan, Atlas'ı da o şehirde bir başına bırakmadan önce bunu yapıyordum.

Ama artık bu turuncu saçlı küçük kız, özgürlüğünü istiyor. Doyumsuz ruhum doymak, bedenim uçmak istiyor. Gökyüzüne süzülmek istiyorum. Kendimi unutmak istiyorum. Bedenimden kurtulmak, ruhumla hareket etmek istiyorum ve mümkünse...eğer mümkünse kalbimi bir daha asla bulamayacağım bir yerde unutmak istiyorum.

Ayaklarım çıplak olduğu için yerdeki çakıl taşları canımı acıtıyor ama ses çıkartmıyorum. Artık çıkartmıyorum. Bedenim dinç, sadece ruhum yorgun ama bunun da bir önemi yok. Ne de olsa birazdan özgürlüğüme kavuşacağım. Bir kuş kadar hafif olacağım ve canım acımayacak. Uçabileceğim bu diyardan. Yok olabileceğim.

Adımlarım hızlanarak caddeye çıktığında düz yokuşu hızlı hareketlerle tırmanabilmiştim. Kalbim yerinde durmaksızın göğsüme baskı uygularken terlemiş olan avuçlarımı pijamama sürterek kurumuş dudaklarımı yaladım. Acaba gerçekten...gerçekten yapabilir miydim? Ruhumu teslim etmeksizin, uçabilir miydim?

Zihnim ve kalbim ayağa kalkarak beni onayladıklarında bacaklarım da demir korkulukların olduğu tarafa gidiyordu. Rüzgarı sırtıma almış, saçlarımın gözümün önünde dans etmesini izlerken parmaklıkların ardındaki yola baktım. Trafiğin yoğun olduğu saatlere denk gelmediğim için pek fazla araba yoktu. Tek tük ilerleyen arabalarsa bedenimi ürkütmüyordu. Uçabilirdim. Önemi yoktu.

Parmaklarım demiri sıkıca kavrarken belim öne doğru bükülmüş aşağıyı izlemeye koyulmuştu. Ardından bir bacağımı yavaşça demirlerin arasına yerleştirerek öbürünü de yukarıya atmaya kalkıştım. Uçabilirdim. Yapabilirdim. Bir zamanlar annem de böyle derdi. Ona inanmamıştım ama belki de...belki de bunu başarabilirdim. Kendimi dinç ve bunu yapabilecek kadar sağlıklı hissediyordum. Öbür tarafa attığım bacağımı demir korkuluklarla yasladım ve diğer bacağımı da öbür tarafa atmak için bir hamle yaptım.

GÖKYÜZÜ KADAR MAVİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin