Öncelikle 100K için çok mu çok teşekkür ederim!OKM 1 Milyon yolunda ilerliyor ve o kadar duyguluyum ki.Ne diyeceğimi inanın bilmiyorum. Sonunda dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyle diyorum. Ve bu bölümü ekleyip öbür bölümü yazmaya gidiyor, size bu hafta için bir bölüm daha sözü veriyorum. Umarım ki tutabilirim. Bölümü yazarken ilk defa bu kadar ağladım sanırım. Bir şeylerin bitişinin yaklaştığını anladığımda hep göz yaşlarına sığınan taraf oldum. Umarım bölümü beğenirsiniz. Sizden tek bir dileğim var. Ne olursunuz oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin. Final bölümüne son bölümler diyebilirim. O yüzden bu son bölümlerde beni mutlu edin, olur mu? Size ihtiyacım var.
Çok.
Bölüm parçasıyla dinlemeniz şiddetli tavsiyemdir.
Keyifli okumalar olsun.
Sorularınız için: ask.fm/gokyuzukokan.
Facebook grubumuz için:Gökyüzünden Hikayeler.
"İnsandan mahrum bir cehennem karanlığında, nasıl da bulduk birbirimizi."
(Ahmed Arif)Dünyanın en mühim işi, sevmek derdi annem. Saçlarıma kondurduğu dudakları, elinde tuttuğu kitabıyla bakışlarını bir an olsun ayırmazdı küçükken benden. Gözlerimin içine bakar, oradaki acıyı görür ve ardından söküp alırdı. "Acı yakışmıyor bu gözlere," diye fısıldardı. Alırdı acımı. Omzuna koyar, kendi acılarıyla dost kılardı. O zamanlar ne demek istediğini anlamazdım elbet. Fakat büyüdükçe anlamıştım. Sevdikçe, fark etmiştim. Bir insanı sevdiğinizde, onun her şeyini bencilce kendinizi istersiniz. Sevgisini, size vermesini istersiniz örneğin. Ardından mutluluğunun tek sebebi olmayı dilersiniz. Ve bir de acılarınızı istersiniz minik yüreğinize. O yürek küçük olmasına karşın öyle büyük yüklere kadir gelmiştir ki bilirsiniz, size fazla gelmeyecektir. Alırsınız acısını, koyarsınız koynunuzda. Kendi acılarınızı nasıl bir ninniyle uyutmaya çalışıyorsanız, onun acısını da uyutmak istersiniz. Bazen öyle çok üstüne düşersiniz ki kendi acınız sizi kıskanır olur.
Yaşadığım duygu durum değişikliğini anlatan cümleler, sanırım bunlardan ibaret. Atlas'ı tanıdığımdan bu zamana dek bir acısı olduğunu fark etmiş ama derinliğini sorgulamamıştım. Belki de kendi acımla o kadar çok meşguldüm ki onun acısının varlığını düşünmek, onun bir acısı olduğunu bilmek kendimi unutmama yol açacağı için hiç o tarafa girişmemiştim. Ama şimdi anlıyordum. Bu adamın bir acısı vardı. Çok büyük, boynundan kızıl harelerle süzülen bir acısı vardı. Gözlerinin en esrarlı köşelerine gizlenmiş, gölgelere sığınmış ve harflerin kıvrımlarına sinmiş bir acıydı bu.
Bu acının adı, Dünya'ydı.
Ben bu adamın en büyük acısıydım.
Dün gece gözlerimin içine bakarken, mavilerinin kıyılarından yaşlar süzülürken ve bana, "Bir kızımız olsun," derken görmüştüm bu acıyı gözlerinin en kuytularında. Ardından eklediğinde kahrolmuştum. "Lütfen ölme," demişti bana dudakları dudaklarımın kıvrımlarına sinerken. "Lütfen Dünya. Ölme ne olursun."
Bir adam görmüştü beni. En derinlerimi, en'lik acılarımı görmüştü. Dudaklarını bu acılara dolamış, dudaklarını çektiğinde adını sızlatır olmuştu yaralarıma. Beni kendisine bağlamış, işin garibi kendisi de bana bağlanmıştı. Sonra biz, hastalıklı bir kuyunun dibine çekilmiştik. Daha doğrusu ben çekilmiş, onu da yanımda sürüklemiştim. Bu kuyunun sonu,
Ölümdü.
Ve o benden imkansızı istiyordu.
Bakışlarımı yanımda uzanan bedenini çevirdim. Başı çıplak dizlerimin üzerindeydi. Elinde bir sigara ve ruhunda bir yanık vardı, görebiliyordum. Gözleri uzaklara dalmıştı. Ne düşündüğünü bilmeyi dilerdim, fakat ardından bunun kalbimi ne kadar acıtacağını fark edip bencilce vazgeçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜ KADAR MAVİ
Teen Fiction"Bir adam sevdim. Ve sonsuz bir melankolinin koynuna düşüverdim." Okyanus Kadar Mavi adlı kitabın devamıdır.