¤ 3. BÖLÜM / RÖVANŞ ¤

10K 512 138
                                    

1 Gün Önce;

Soğuk hava bedenimi yalayıp geçerken, ceketime daha da sokuldum. Saat gece yarısına geliyordu ve ben, Ankara'nın tenha sokaklarında peşime taktığım bir yabancıyla ilerliyordum.

Günlerdir tanımlayamadığım bir duygu baş gösteriyordu. Hissediyordum. Birisi beni takip ediyordu lâkin arkama her baktığımda, bulabildiğim tek şey koskoca sokakta yalnız başıma olduğumdu. Ama bu sefer onu yakalamıştım, eve girdiğimi düşünüp bunun rahatlıyla apartmanın etrafında birkaç tur atmıştı.

Ben ise onu dikkatlice izliyor, beni fark etmemesi için camın kenarında yüzünü seçemediğim yabancıyı gizlice gözetliyordum. Yüzünü gizleyen kapüşonunu beni takip ettiğinden beri indirmemişti. Temkinliydi evet ama onu fark ettiğimi anlamayacak kadar dikkatsizdi.

Kara'nın peşime adam taktığını düşünmek istemesem de, Burak'ı daha birkaç saat öncesinden azarladığım aklıma geldi. Bardan yalnız ayrılmıştım ve Burak'a haber vermeden çıktığım düşünülürse, Kara'nın peşime adam takması mantıklıydı. Fâkât bu haftalardır Burak'ın bir saniye yanımdan ayrılmamasına rağmen, hissettiğim o takip edilme duygusunu açıklamıyordu.

Yarım saat süren bir bekleyişin ardından yerimde huysuzca kıpırdanmaya başladım. Sabırsızlığım beni yiyip bitiriyordu, artık harekete geçme vakti gelmişti. Oturduğum koltuktan kalkıp odayı aydınlatan ışığı kapatıp pusuya yattım.

Perdeleri hafifçe aralayıp aşağı doğru baktığımda, yabancının karanlıkta gizlendiği çalılıklardan çıktığını seçebilmiştim. Hızla masanın üstünde duran maskemi alıp, bir saniye dahi düşünmeden yüzüme geçirdim. Evden nasıl çıktığımı hatırlamıyordum bile, tek düşünebildiğim beni günlerdir huzursuz eden bu kişiyi yakalamam gerektiğiydi.

Içimde her ne kadar iyi bir his olmasa da ve üzerimde kara bulutların gezindiğini hissetsem de, durmayacaktım. Artık geri adım atmak için çok geçti...

Sokağa attığım adımımla beraber gelen öldürücü soğukluğu kucaklayarak karşıladım. Etrafıma temkinlice bakındığımda, onu kaçırdığımı anlamam uzun sürmedi. Fazla uzaklaşmamış olduğunu ümit ederek sokağın sonuna kadar ilerledim, gözlerim her ayrıntıyı beynime kazırken acele etmemeye çalışıyordum.

Sokağı aydınlatan ışıklardan uzaklaşmamaya özen göstersem de, ileride döneceğim sokakta beni karanlığın karşılayacağını çok iyi biliyordum. Buna rağmen durmadım, korkunun beni yenmesine izin vermeyecektim. Geceyi aydınlatan ay, bu karanlık sokakta benim deniz fenerim olacaktı.

Adımlarımı bir tık daha hızlandırıp yürümeye devam ettim, kaç dakikadır yürüyordum bir fikrim yoktu. Evden fazlaca uzaklaştığımın bilincindeydim ama içimde susmak bilmeyen o ses, beni bir adım daha attırmaya zorluyordu.

Sonunda durmayı akıl edebildiğimde nefes nefese kalmıştım. Yüzümdeki maskeyi hışımla çıkartıp, ellerimi dizlerime koyarak soluklanmaya çalıştım. Kalp atışlarımı bütün bedenimde hissedebiliyordum, avuçlarımın içi alev alev yanıyordu.

Kafamı yukarı kaldırıp derin bir nefes aldım, keşke her şey nefes alıp vermek kadar kolay olsaydı. Tüm huzuru ciğerlerim patlayana kadar çekip, içimdeki tüm nefreti de bir solumayla atabilseydim. Kendi bedenimiz bile bize bu dünyada emanet olarak verilirken, hayatın kolay olacağını düşünmek imkânsızdı.

Doğrulduğumda elimde tuttuğum maskeye takılı kaldı gözüm. Belki de bir gün, tüm siyahlığımı yansıtan bu maske yüzümdeyken gözlerimi ebediyen kapatacaktım. Ölümden korkuyor muydum?

KARANLIK (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin