Sabah, bedenimdeki yorgunluğa rağmen erken kalkabilmiştim. Yorganımın içine sokulup, uykumun tamamen açılması için biraz oyalandım. Ruhen uyanık olduğumu hissetsem de, bedenen yataktan kalkacak gücü bulamıyordum kendimde.
Dün gece yaşananlardan sonra üzerime bir ağırlık çökmüştü. Gözlerim kapalı bir şekilde, yatağımın üstünü yoklamaya başladım. Cep telefonumu her zaman ki yerinde bulamayınca uykum tamamen kaçmıştı. Bu evde aradığım zaman bulamadığım tek şey cep telefonum olmalıydı.
Pes edip yataktan kalktıktan sonra ayaklarımı yere sürte sürte arayışa devam ettim. On dakikadır, aralıksız her yere bakmıştım ama cep telefonumu bir türlü bulamıyordum, çıldırmama az kalmıştı. Sabahın erken saatlerinde eve girdiğimi hatırlayınca, beynimdeki çanlar ötmeye başladı.
Üzerimi hızla değiştirip kendimi yatağa atmıştım ve telefonum çantamın içinde kalmıştı. O kadar yorulmuştum ki, Kara'nın kesin uyarılarına rağmen telefonu baş uçuma koymayı akıl edememiştim. Koltuktan hızla kalkıp sinirle hırladım ve masanın üzerine fırlattığım çantamı elime alıp, telefonumu içinden çıkarttım.
Şaşırtıcı derecede Kara'dan ne bir mesaj, ne de bir arama vardı. Bundan çıkartmam gereken sonuç; bana hâlen öfkeli olduğu anlamına geliyordu ve bu yüzden birkaç gün gözüne gözükmesem iyi olacaktı.
Saçımı tepeden dağınık bir topuz yaptıktan sonra hızla banyoya girdim ve gördüğüm manzara karşısında neredeyse çığlık atacaktım. Gözlerime sürdüğüm eyeliner akmış ve kurumuştu, uykusuzluktan dolayı gözlerimin altında oluşan mor halkalar ise, solgun olan kahverengi gözlerimi daha da cansız gösteriyordu.
Istemsizce, dün gece gri gözlerin sahibiyle yaptığım konuşma aklıma geldi;
"Beni nasıl tanıdın?" diye, sormuştum.
"Bu uzun bacakları nerede görsem tanırım," demişti. "Bu gözleri..."
Aynaya bakıp, kendi yansımamı baştan aşağı yavaşça süzdüm. Ağzından bir büyü misali çıkan kelimeleri kendimde bulmaya çalıştım lâkin söylediğinin aksine ne uzun bacaklarım, ne de güzel gözlerim vardı.
O an, maskesini çıkartıp yüzünü görmeye o kadar odaklanmıştım ki, söylediği kelimeler geçirdiğimiz o kısa zamanda önemli gelmemişti.
Bedenime yayılmaya başlayan öfkeyi buram buram hissediyordum. Şimdi her şeyi daha da iyi anlamaya başlamıştım.
Çapkınlığını üzerimde denemişti ve benden yana bir tepki gelmeyince, bu ucuz numaralarının beni etkilediğini düşünmüştü. Beni de, başkalarında yaptığı gibi parmağında oynatabileceğini sanıyordu.
Lâkin onu yanıltmıştım, kolyeyi üzerimde taşıdığımı düşünmesi büyük bir hataydı. Benimle yakınlaşmasının nedenide buydu, aklı sıra dikkatimi dağıtıp kolyeyi ona kendi rızamla vermemi bekliyordu. Bu gece, tüm bu yaşananlarının intikamını almam için en iyi zamandı.
Öfkeyle musluğu açıp, soğuk suyla elimi yüzümü yıkadım. Oyalanmadan akan makyajımı da sinirle temizledikten sonra, dişlerimi fırçalayıp hızla odama geçtim. Yerde birikmeye başlayan kıyafetlerimden temiz olduğunu düşündüğüm, ilk parçaları üzerime geçirdim.
Kendimi bildim bileli, dolabın önüne dikilip, kırk saat ne giyeceğini düşünen kızlardan olmadım. Üzerimde taşıdığım kıyafetler, insanların söylediği gibi ruhumu yansıtıyorsa eğer, bu evden çırılçıplak çıkmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK (Askıda)
Mystery / ThrillerNefeslerimiz birbirine karışırken tuttuğu bileklerimi kaldırıp duvara yasladı ve kaçmamı tamamen engelledi. Ne kadar debelensem de, bir faydası yoktu. Benden daha güclüydü ve o da bunun farkındaydı. Gözlerini gözlerime dikmiş, dikkatlice beni izliyo...