Çisem'in onca gürültüye çıkmamazı garibime giderken boş salonu, boş bulmak tahminlerimin doğru olduğunu gösteriyordu.
"Çisem nerede?" Arkamı dönme gereği duymadan salonun ortasında dikilip, cevap vermesini bekledim. Elime kırıp dökmek için bir şeyler aradım ama salonda bir vazo dahi yoktu. Kenan, sırtını kapıya yaslamış boş gözlerle benim bir sağa bir sola volta atmamı izliyordu.
"Senden istediğim yanıtları alana kadar onu göremeyeceksin." Elinden yere damlayan kan lekesine baktığımda anladım ki, bugün ben tüm acizliğimle Çisem'i kurtarmaya çalışırken, o bu bomboş evin içerisinde kaybolup gitmişti.
Şimdi ise sıra bana gelmişti, bu evden ya Çisem'i kazanarak çıkacaktım, ya da onu sonsuza dek kayebederek.
Bu gece, yere mühürlenen tek şey Kenan'ın kanı olmayacaktı. Bu gece maskelerimizin ardında gizlenen yalanlar konuşacaktı...
Bu gece, ben konuşacaktım ve herkes susacaktı...
Ayakta öylece dikilirken, beynimde susmak bilmeyen düşüncelerim, söz almak için can atıyordu fakat onları idama mâhkum eden dilime karşı koyamıyordum.
Kara'nın varlığı, nefes boruma takılan bir yumru kadar yakıcı ve aynı zamanda rahatsız ediciydi.
Bu gece konuşmamıza şahitlik edecek olan duvarlar, belki de kimsenin duymaması gereken sırlarıma şahit olacaktı.
Bir duvarı daha yalanlarımla kirletip, yüzüne bakılamayacak hale getirecektim. Günahlarımla inşa ettiğim evime bir kat daha çıkacak, kendi ellerimle lekelediğim izlerle süsleyecektim.
Hâlbuki bir kibrit dahi yeterdi her şeyi yakıp kül etmeme. Korktuğum tek şey, alevlerimden yükselen dumanın başkalarını da kör etmesiydi.
Eğer ben yanarsam, birçok kişiyide cehennemimle mükâfatlandıracaktım.
Durgun geçen birkaç dakikanın ardından, kilitli tuttuğum duduklarımın üzerine mühür vurulmuş gibi hissediyordum.
Dudaklarımdan dökülecek olan kelimelerin yasal olarak hiçbir hakkı yoktu Kara'nın gözünde. Ne söylersem söyleyeyim, tatmin olmadığı müddetce boşa kürek çekecektim.
O gerçekleri duymak istedikce, yalanlar üzerine kurduğum bu yolda tökezleyecek ve yeni yeni kapanan yaralarıma bir yenisini daha ekleyecektim.
Eğer ben bir daha kaldırımdaki taşların üzerine düşersem, asla toparlanamazdım bunu çok iyi biliyordum.
"Duymak istediğin şey ne?" diye sordum kuru bir sesle.
Şu anda öyle bir ruh haline bürünmüştü ki, bütün yükü sırtlamaya hazırken, gözü dönmüş tarafım kollarını açmış, uçurumdan atlayacağı zamanı kovalıyordu.
Kenan sorumu görmezden gelerek, yaslandığı kapıdan ayrılıp basamakları birer birer inmeye başladı. Elinden yere damlayan kan lekeleri her adımını takip ediyordu.
"Basit bir soruyla başlayacağım ama ondan önce ufak bir anlaşma yapacağız," Gözleri odağını kaybetmeden kahverengi irislerimi hedef tuttu.
Aramızda hatırı kalır bir mesafe bıraktıktan sonra tam karşıma dikildi ve kanayan elini havaya kaldırdı. Elinden koluna doğru yol alan kan damlasını dehşet içerisinde izledim.
"Senin yüzünden bir kez daha elim kana bulandı, Asi."
Söylediği cümle karanlık sularda yüzen bedenimi alabora ederken, yutkundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK (Askıda)
Mystery / ThrillerNefeslerimiz birbirine karışırken tuttuğu bileklerimi kaldırıp duvara yasladı ve kaçmamı tamamen engelledi. Ne kadar debelensem de, bir faydası yoktu. Benden daha güclüydü ve o da bunun farkındaydı. Gözlerini gözlerime dikmiş, dikkatlice beni izliyo...