Kelebek ömrü kadar kısıtlıydı benim özgürlüğüm. Bir kanat çırpışımda tüm mutluluğum gizliydi. Burnuma dolan papatya kokusunu ciğerlerime kadar çektim ve koşmaya başladım. Gözlerim kapalıydı lâkin ruhumun kapıları sonuna kadar açıktı.
Huzurluydum.
Hem de hiç olmadığım kadar huzurlu. Saçlarıma fısıldayan rüzgâr, tenimi yalayıp geçerken biraz daha hızlandım. Belimi saran güclü kollar beni yakalarken ağzımdan tiz bir çığlık yükseldi. Ayaklarımın altındaki toprağı birkaç saniye hissedemedim ve havalandım.
Hemen sonra çimenlerin üzerine yatırıldığımda, gözlerimi açtım ve beni izleyen kahverengi gözlerle karşılaştım. Saçlarım çimenlerin üzerine serpilmişti fakat birkaç asi tutam yüzüme yapışmıştı.
Nefeslerimiz birbirine karışırken o çok sevdiğim, çarpık gülüşünden bahşetti bana. O an anladım ki; benim kısacık ömrümü, küçük bir tebessümle uzatıyordu.
Yanaklarıma yapışan birkaç tutam saçı parmağına dolayıp gülümsedi. Yüzünde ev sahipliği yapan o gülümseme, camdan izleyebileceğim en güzel manzaraydı.
Yanağının hemen üstünde oluşan o küçük çukura gömülmek istedim.
'Zaman dursun sadece ikimiz olalım' diye, geçirdim içimden. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve kulübeye zincirlediğim kalbimi zabt etmek imkânsız hale geldi.
"Neden gülüyorsun?" diye, sordu o çok sevdiğim muzip tınıyla. Bu sesi nerede olsam tanırdım.
Piyanodan çıkan bir şaheser parçası gibi doluyordu her kelimesi nota misali kulağıma.
Eşsiz.
Ellerim istemsizce yüzüme gitti ve utancımı avuçlarımın içine gömebilirmişim gibi bastırdım. Bu hareketim onu daha da keyiflendirmiş, hatta bir kahkahayla ödüllendirmişti beni. Buz gibi olan ellerimi yüzümden zorlanmadan çekti ve bir kez daha kestane rengi gözleriyle hapsetti tüm benliğimi kendine.
"Yaren'im.." dedi, tek bir nefeste. Böyle seslenirdi bana, sanki dünyanın tüm güzellikleri adımda gizliymiş gibi. O tek bir nefeste çıkan kelimenin altında taşıyordu âşkımızı, ben ise göz kapaklarımda taşıyordum. Her göz açıp kapayışımda, yanımda hissedebilmek için en güzel yere saklamıştım sevdiğimi.
"Güzelim.." diye, seslendi yüzümdeki afallamayı fark edince. Elinin tersiyle yanağımı okşadığında, gözlerimi kapatıp bir kez daha bu anın hiç bitmemesi için Allah'a dua ettim.
"Utanma benden. Hadi aç o güzel gözlerini ki, kalbim bir kez daha kime ait olduğunu görsün." dedi, sakin bir sesle. Ona istediğini verdim ve usulca göz kapaklarımı araladım. Neredeyse burun buruna olduğumuzu yeni fark etmiştim.
"Beni hiç bırakma." dedim, düşüncelerimi sesli bir şekilde dışa vurarak. Alnına düşen saç tutamlarını parmaklarımla geriye doğru taradım ama onlar özgürlüklerini ilan etmek istercesine, bir gölge misali tekrar döküldü alnına.
"Kalplerimiz mühürlendi bir kere. Beni sevdiğini söylediğin an, yok ettin bu ihtimali."
"Bırakmam," diye fısıldadı. "Ölürüm, ama seni yinede bırakmam Yaren'im..."
Yattığım yerden sıçrayarak kalktığımda, bir an nerede olduğumu idrak edemedim. Gözlerim deli gibi etrafta dolanırken, ciğerlerimde nefes kalmamış gibi soluklanıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK (Askıda)
Mystery / ThrillerNefeslerimiz birbirine karışırken tuttuğu bileklerimi kaldırıp duvara yasladı ve kaçmamı tamamen engelledi. Ne kadar debelensem de, bir faydası yoktu. Benden daha güclüydü ve o da bunun farkındaydı. Gözlerini gözlerime dikmiş, dikkatlice beni izliyo...