7. BÖLÜM

15 2 0
                                    

Doğukan buradaydı, Yağmur'un neye bağırdığına dikkat edememiştim çünkü aklım şu an tamamen Doğukan'a ve yanında duran Doruğa odaklıydı. Hızlıca yanlarına gitmek için hamle yaptığımda, belime giren sancıyla olduğum yerde kalakaldım ve acıyla inledim. Tabiki sesimi duyan Doğukan'ın ifadesiz yüzü ve Doruğun şaşkın ifadesinin bana dönmesi kaçınılmaz olmuştu. Yağmur onların kendisine bakmadığını fark edip ikisinin bakışlarını takip ederek gözleri beni bulduğunda hızla yanıma gelip koluma girdi. Bu sefer normal ses tonuyla bana bakarak "bu çocuk seni kaçıran kişi olduğunu iddaa ediyor ve şimdi gelmiş buraya seni soruyor, Öykü söyle şu adama seni kendisinin kaçırmadığını da buradan gitsin" bunları tek nefeste söylediği için ağzım yarım metre açılmış ona bakarken "ne?" dedi ve gözleriyle Doğukan'ı işaret etti. Doğukan'a kaçamak bakış atıp geri Yağmur'a döndüm ve fısıltıyla gözlerinin içine bakarak "beni kaçıran o" dedim ve omzumu biraz havaya kaldırıp bir yandan kolumu tutan elini iterek onun elinin yana düşmesini sağladım ve Doğukan'ın yanına giderek "Evimi nasıl buldun?" dedim. Evet çünkü ben aptalım beni kaçıran ve işkence eden kişiye bunları soruyorum. "Biraz konuşalım mı? Üzerini giyin dışarıda bekliyorum" dediğinde itiraz edemedim çünkü neler söyleyeceğini merak ediyordum. Usulca başımı sallayarak adımlarımı odama yönlendirdim. Yağmur hala şoktan çıkamamıştı, onun için yanında geçerken koluna çimdik attım ve kendisine gelmesini sağladım. Kendine gelir gelmez beni takip ederek odama girdi ve "Sen şimdi seni kaçıran kişiyle karşılıklı oturup sohbet edeceksin öyle mi? Öykü gelir gelmez neler olduğunu anlatacaksın!" demişti ve her kelime arasında durarak, her söylediği harfe baskı yaparak konuşması beni gerçekten ürkütmüştü. Altıma bir kot geçirirken, söylediklerini duymamazlıktan gelerek "Senin sesin neden kısıldı sen önce onu anlatacaksın " dedim ve odadan çıkarken yanağına öpücük kondurarak kulağına "Seni seviyorum " diye fısıldamayı ihmal etmedim. Ayakkabılarımı giyip dışarıya çıktığımda duvara yaslanmış sigara içen bir Doğukan'la karşılaştım ve yanından geçerken "Umarım şu şeyi benim yanımda içmezsin" dedim. Adım seslerinden beni takip ettiğini anlayabiliyordum. Evin aşağısındaki mavi kafeye girip oturdum ve onun oturmasını bekledim. Oturur oturmaz yüzünü buruşturdu ve "Fazla mavi" dedi. Ona ters ters bakarak "Gerçekten mi? Konumuz bu mu yani?" dediğimde boğazını temizledi ve "Babana bir şey sorma, bu onu sinirlendirecektir ve illa ki benim buralarda olduğumu anlayacak peşime düşecektir" demesiyle kan beynime sıçradı ayağa kalkarak konuşmaya başladım ve bağırmaya başladığımı çok sonra fark ettim "Sen ciddi misin ya? Beni kaçırıyorsun ve kendi ellerinle bırakıyorsun. Kafamı karıştıracak bir ton şey anlattıktan sonra hem de. Şimdi karşıma geçmiş babana anlatma diyorsun! Çocuk mu var senin karş" Daha devam edecekken Doğukan yerinden fırlayıp ağzımı kapattığı beni kafeden çıkararak kafenin yakınında bulunan sahile sürüklemeye başladı. Sürüklerken ağzımı kapatmıyordu ama elimi tutuyordu. Gözlerimi, elimi tuttuğu eline sabitlendiğim için konuşamıyor ve giderek hızlanan adımlarına ayak uyduruyordum. Sahile geldiğimizde elimi sertçe yana doğru savurup sesli şekilde bağırdı ve ellerini saçlarından çekiştirip bıraktı. Şizofren olduğunu düşünmeye başlamışken, kollarımdan tutup beni sarsmaya başladı "kafede olduğumuzun farkında mıydın sen? Tüm insanlar bizi izlerken seni kaçırdığımı haykırıyordun! Bana nasıl bağırırsın sen!" Diye bir anda konu değişikliği yaptı. Ben söylediklerini beynime tartıp ölçmeye yönlendirirken kulağımın içinden tiz bir ses yükselmeye başladı ve yanağımda bir yanma hissi. Elimi yanağıma götürmeye çalışmıştım fakat yandığı için dokunmamıştım. Bir de sonradan fark etmiştim ama yere düşmüştüm. Diz kapaklarım da sızlamaya başlamışken yanağımda bir sürü göz yaşı hissettim. Silmek istiyordum gözyaşlarımı ama canım yanıyordu. Son zamanda yaşadıklarım bitirmişti beni ve şimdi haksızmışım gibi beni kaçıran adamdan(!) dayak yiyordum. Ne kadar olduğunu bilmediğim bir sürede Doğukan yanıma eğilmiş ve bana şefkatli gözlerle bakarak "Canın çok yandı mı, lanet kontrol edemedim çok hızlı gitti. Iyi misin?" Demişti ve yanağımdan akan göz yaşlarımı silerek sıkıca sarılmıştı. El mahkum bende dolaşmıştım beline kollarımı ve bir kaç günün acısını çıkararak sarılarak ağlamaya başlamıştım. Bir kaç dakika sonra sakinleştim ve dalga seslerini dinlemeye başladım. Doğukan'ın omzuna yaslanmıştım ve tişörtü hep ıslanmıştı. Başımı kaldırarak ona baktım ve burnumu çekerken "özür dilerim" dedim. Aptal olduğumu daha önce söylemiştim sanırım. Kaçırılıyordum, tokat yiyordum ve özrü de ben diliyordum. Doğukan'ın ifadesiz yüzü denize odaklıyken cevap vermedi ben de omzumdaki elini indirerek kalkmaya yeltendiğimde beni daha sıkı tutarak kendisine çevirerek sıkıca sarıldı ve mırıltı halinde bugünün bilmem kaçıncı şokunu yaşayacağım o kelimeler döküldü dudaklarından "Bana ne yapıyorsun?"

HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin