9. Bölüm

23 3 0
                                    

Multimedyadaki şarkı: love me like you do açamayanlar için, bu bölümü yazarken bu Şarkıyı dinledim isteyenler bölümü okurken dinleyebilirler not: kesinlikle tavsiye ediyorum
***

Beni çekiştirmeye çalışan ve bu konuda oldukça başarılı olan Sedat'ı görmemle kaşlarımın çatılması ve yarı sürüklenip yarı yürüyen ayaklarıma dur emri verip kendimi sabitlemem yanlızca bir kaç saniyemi aldı ve yaklaşık 2 yıl önce bana kafayı takan çocuğa en sert bakışlarımı gönderdim. Evet yanlış duymadınız bu da hayatımdaki başka bir psikopat -Doğukan'ın yerini tutmasa da-. Kendimi bir çırpıda geri çekerek kolumu sıkıca kavrayan elinden kurtulmayı başardım ve bana göre korkunç bir ses tonuyla "Ne işin var senin burda" dedim. Sedat'ın dudakları alayla yukarı doğru kıvrılırken, "Hiç, buralarda dolanıyorduk arkadaşlarla" dedi ve benim arkamda bulunan arkadaşlarını başını yukarı ve çenesini de hafif öne iterek işaret ederek "bende Eskiden takıntılı olduğum kıza bir merhaba diyim dedim. Korkutmadım umarım" diye devam ederek sözlerine son verdiğinde sadece başımı 'tamam' anlamında sallamakla yetindim çünkü zaten kendisi Eskiden bana takıntılı olduğunu gayet net bellietmişti.

Arkamı dönüp buraya gelme amacımı gerçekleştirmek için sinema salonuna doğru ilerlerken Sedat'ın bendeki tiksintiyi uyandıran kahkahası sinema salonunun lobisinde yankılandı, ben de arkamı dönüp ona sert bir bakış attım ve yoluma devam ettim. Gişelere ulaştığımda Yağmur ve Doruğu görememem panik duygusu oluştururken, az ileride bir elini başının arkasına atmış ve endişeli gözleriyle etrafa bakan Yağmur'u görünce sesli bir kahkaha atarak küçük adımlarla yanına gittim ve arkasından kocaman sarılarak "Ben kaçırıldığımda da bu kadar endişelendin mi sen güzelim" dediğimde Yağmur hızla bana dönerek sıkıca sarıldı ve sonrasında kendinden ayırarak hala elleri kollarımdayken "Kızım manyak mısın aklım gidiyordu, hem zaten kaçırılmanın üstünden kaç gün geçti ki sanki dışarıya çıktık biz. Yine kaçırıldın diye çok korktum, gel buraya" diyerek yeniden boynuma sarıldı. Sonra söylediklerimi yeni idrak etmiş olmalı ki hala boynumda olan kolları yavaşça gevşerken "Güzelim mi dedin sen bana az önce? Pis yavşak " diyerek boynumdan ayrıldı ve ben bir anda kahkaha atmaya başladım. Kahkahamı bölen Doruğun sesi oldu "Neşenizi bölüyorum hanımlar ama film saati geldi hadi gidelim" dedi elinde 3 tane mega boy patlamış mısır 2 elma suyu ve bir fantayı tutmaya çalışırken. Gülümseyerek yanına gittim ve elindeki 2 mısırı ben alırken elma sularını da Yağmur aldı.

5 numaralı salona geldiğimizde sinevizyonun açılmış olduğunu ama hala reklamlarda olduğunu görünce, filmin başlamasına az kaldığını anlayıp, salonun en arkasında yerlerimizi aldık. Film komediydi, aslında ben korku istemiştim ama Doruk ters ters bakarak psikolojimin yeterince alt üst olduğunu bakışlarıyla anlattı ve beni susturdu.

Filmi izlerken zaman zaman gülmekten karnıma ağrılar girerken, zaman zaman da gözlerim doldu ve araya girdiğimizde Yağmur'a "Ben lavaboya gidiyorum" diyip ayaklandım hemen arkamdan Yağmur da kalktı ve "bende geliyorum" dedi. Doruk bize anlamadığını ifade eden bakışlar atarken Yağmur'la aynı anda " Lavaboya gidiyoruz" dedik ve bu gülmemize neden oldu.

Salondan çıkarken omzumun üzerinden önüme dökülen saçlarımı arkama attım ve o sırada sinemanın çıkış kapısında onu gördüm. Doğukan.. İyi ama onun burada ne işi varki diye düşünmeye başlamışken Doğukan kendinden emin adımlarla yanıma geldi. Yanıma geldiğinde "nasılsın?" demesinden karşılaşmamızın tamamen tevafuk olduğunu anladım ve başımı sallayarak "İyiyim sen?" dedim yüzümdeki küçük gülümsemeyle. Yağmur bana ters bakışlar atarken bana doğru eğilip " Dikkat et ben gidiyorum 3-4 metre uzağında olacağım" dedi ve gitti.

Doğukan ve benim sıradan gündelik konuşmamıza dışardan bakan ve bizi tanımayan herhangi birine dostmuşuz gibi düşündürebilirdi ama biz dost değil tam tersine düşmandık değil mi? Sonuçta beni kaçırıp işkence çektirmişti, ve ben şimdi karşısına geçmiş gülümseyerek cevap veriyordum. Tamam kabul aptalın tekiyim. Doğukan ciddi ifadesini bozmadan klasik bir kaç gündelik soru daha sordu ve en sonunda "görüşürüz diyerek uzaklaştı. Ben mi?

Ben olduğum yerde öylece durarak Doğukan'ın gidişini izledim. Bu neydi şimdi böyle? Hem benden nefret ediyor, hem de karşıma geçmiş sanki yıllardır arkdaşmışız gibi halimi hatırımı soruyor. Hayır anlam veremiyorum. Yapmaya çalıştığı şey ne? Ben yine düşünce alemimde turlarken Yağmur'un kolumu tutup " İyi misin?" diye sormasıyla kendime geldim ve "Evet hadi gidelim" dedim. Salona girdiğimizde ikinci yarının çoktan başladığını gördük ve sessizce yerimize geçip oturduk.

Bu sefer filme odaklanamamış daha çok Doğukan'ın ne yapmaya çalıştığını çözmekle uğraşmıştım ama elimdeki sonuç sıfır. Sadece bir kaç teori oluştumuştum. Ya benimle konuşmaya devam ederek arkadaşım olacak ve babamın dikkatini kendine çekerek bir şekilde iflas etmesini sağlayacaktı, ya da babamı hiç karıştırmadan sadece bana odaklı iş yapıyordu, ama öylesine bana neden odaklansın ki ? Yani sadece beni elinde tutarak ne elde edecekti? Bu işte bir iş vardı ama hayırlısı.

Bunları düşünürken filmin bittiğini ve arbaya bindiğimizi fark edememiştim. En sonunda ağrıyan başımın da katkısıyla düşünmeye son verip radyoda çalan şarkıyı mırıldanarak söylemeye başladım ve başımı Yağmur'un omzuna yaslayarak iyice sokuldum ve arabanın sıcaklığıyla mayışırken son hatırladığım arbanın durmasının ardından belimde ve diz kapaklarımın altında birleşen eller olmuştu.

HİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin