İçime çok sinen bir bölüm oldu, bölüm Şarkısı tracey thorn- follow me down. İsteyenler dinleyerek okuyabilir. Keyifli okumalar 😘
****
Karanlık bir odadaydım, gözlerim açıktı hissedebiliyordum ama ortam zifiriydi. Bir şeyler bulmak, nerede olduğumu anlamak umuduyla iki elimi yanlara açmış etrafı yoklarken, ayaklarımı minik adımlarla adeta sürükleyerek ilerlemeye başladım. Karanlığın bu derece boğucu olabileceği daha önce aklımın ucundan geçmezdi. Şu an tam olarak boğuluyormuş gibi hissediyordum. Bulunduğum oda da nelerin olduğunu bilmemek de yanına tuz biber olurken, derin nefes almak istiyordum ama odada biri varsa ve beni duyarsa düşüncesi ciğerlerimi havayla dodurmama engel oluyordu. Bunun için ciğerlerimin yeterince havayla dolmadığını düşünerek boğuluyormuş hissine kapılıyordum. Bir el, karanlığın içinden bir çift el kollarımdan tutup beni ileriye çekmeye başladı. Kollarımdan çekenin insan olmasına imkansız gibi geldi o an, çünkü bir adım sesi yoktu ve çok hızlı bir şekilde yerde sürükleniyordum. Eğer beni tutan bu ellerin sahibi insan olsaydı, geri geri yürümek ve aynı zamanda beni sürüklemek zor olacağından, bu denli hızlı gidemezdi. İçimi bir korku kapladığı anda ellerin sahibi durdu ve bir anda kayboldu.
Gözlerim etrafta ellerin sahibini bulmak için merakla dolanırken, ne zaman oturduğumu fark edemediğim deri koltuğun karşısında, zifiri karanlığın küçük bir bölümünü aydınlatan loş bir ışık ve o küçük loş ışığın altında simsiyah saçları ve burası kadar karanlık olan gözleriyle, kemiklerini sayabileceğim kadar zayıf, beyaz tenli ve üzerinde siyah elbisesiyle bir kadın belirdi. Gece kadar karanlık gözleri oturduğum deri koltuğun arkasındaki yere sabitlenmiş. gözlerindeki yoğun duyguyla bir yere bakıyordu. Baktığı yeri merak ederek başımı arkaya doğru hafif çevirmemle babamı görmem ve yüzümde belirginleşen küçük bir tebessüm bir oldu.
Fakat babam beni fark etmemiş, kıpkırmızı olan gözlerini az önce gördüğüm kadına sabitlemiş ona doğru çaresiz adımlar atmaya başlamıştı. Babama sesleneceğim sırada babamın boğuk bir sesle 'Eftelya' demesi beni susturmuştu. O kadının adının Eftelya olduğunu öğrendiğimde içimde anlam veremediğim bir duygu yoğunluğu hissettim. Halbuki bu kadını daha önce görmediğime ya da bir yerde adını duymadığıma gerçkten emindim. Babam Eftelya denen kadının yanına ulaştığında sanki düşecekmiş gibi olan aciz bacakları titrerken, Eftelya'nın yüzünü avuçlarının arasına alarak yüzüne yerleştirdiği zoraki bir gülümsemeyle dudaklarını Eftelyan'ın alnıyla buluşturdu. Eftelya gözlerini kapatarak babamın yüzünü avuçlayan ellerinin üzerine kendi ellerini koyduğunda gözünden bir damla yaş düştü. Her şey o anda başladı. Eftelyan'ın arkasında göbekli iri yarı, şeytani gülüşüyle bir adam belirdi ve babamın dudakları Eftelya'nın alnında, elleride yüzündeyken, adam elinde parlayan bir maddeyi eftelyanın boğazına götürdü.
Sonradan anladığım üzere Eftelya boğazına dokunan bıçağı hissettiğinde irkildi fakat kaçmaya zaman bulamadan göbekli ve şeytani gülüşlü adam Eftelyan'ın boğazını derin bir şekilde kesti ve Eftelyan'ın kanı, kurbanlık koyunun kesildiğinde çıkan kan gibi fışkırmaya başladı. O an da etraf yeniden karanlığa büründü.
Şaşkınlıkla açılmış gözlerim ve tuttuğum nefesi bir anda verirken yataktan zıplayarak uyandım. Yanımda yatan Yağmur'da benim sesime uyanmış olmalı ki telaşla gözlerime bakarken "iyi misin?" dedi. Başımı sallayarak zorla "su" dediğimde Yağmur koşarak odamdan çıktı. Aynı dakika da geri yanıma döndüğünde elinde tuttuğu bir bardak suyu gördüm ve mutfağa gittiğini anladım. Suyu kendi elleriyle bana içirirken, bir kaç yudum alıp sonrasında hıçkırıklara boğuldum. Bu neydi şimdi böyle? Gördüklerim bir kabustu tamam ama, babamın benim kabusumda ne işi vardı ?
Yağmur yine bir anne şefkatiyle bana sarılırken başımı tutup omzuna yasladı ve "şşh tamam geçti, bak ben buradayım, baban yanında bir sorun yok" diye mırıldanırken asıl sorunumun babam olduğunu bilmiyordu. Yağmur'a daha çok sokularak bir sakinleşene kadar hıçkırarak ağladım ve sonunda hala Yağmur'a sarılıyorken tekrar yatış pozisyonuna geçip uyumaya çalıştım. Düzenli nefes alıp verişlerinden Yağmur'un çoktan uykuya daldığını hissedebiliyordum ama az önce gördüğüm kabusun uykuya dalmamla devam edecek düşüncesi uyumama engel oluyordu.
Sabah olur olmaz ilk işim Doğukan'ın yanına gitmek ve anlattığı geçmişinin devamını dinlemek olacaktı. Tabi öncesinde Eftelya'nın kim olduğunu öğrenmeliydim. Doğukan'ın Eftelyan'ın kim olduğunu bildiğini sanmıyordum.
Başımı yana çevirerek her kötü zamanımda yanımda olan Yağmur'u, en yakın arkadaşımı izledim. Arkadaş konusunda gerçekten şanslıydım sanırım. Yağmur benim her şeyimken, Doruk her zaman benim yanımda olmaya çalışıyor ve kaçırılmamdan kendini sorumlu tutuyordu. Ömer'i de unutmamam gerekir tabi, her zaman ne olursa olsun gülümserdi ve gerekirse ortamı neşelendirmek için soğuk espriler yapar ve ciddi ortamlara gelemezdi.
Gözlerim kapalı bir şekilde düşünürken, beni yeniden içine çeken uykuya direnememiş, pes ederek kendimi yeniden ona teslim etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİS
FanfictionAdımlarına ayak uydurarak ilerledim ve garaja geldik. Kapıyı açtıktan sonra karşımıza siyah bir araba çıktı. Doruk bana gülümseyerek baktı ve "Hadi bin, ben arkadan geleceğim" dedi. Arabaya bindim ve binmem ile beraber araba hareket etmeye başladı...