-"Bu adamı nereye götürelim efendim? "
-"Gidip kapısının önüne atın! "
Sakin olmalıydı. Melek şu an son derece sakin olmalıydı. Derin nefes almalı ve mantıklı düşünmeliydi. Kalbi bu kadar hızlı atmamalı, nefesinin düzeni bu kadar çok bozulmamalıydı. Elleri titrememeli, bacakları onu taşıyamayacakmış gibi durmamalıydı. Düşünmeliydi. Sakin olup düşünmeliydi. Tek ihtiyacı olan sadece biraz huzurdu. Çok şey değil! Sadece sessiz sakin geçen huzur dolu bir dakika. Hepsi o kadar..
Bunu daha önce de yapmıştı. Daha önce de birinin kafasına yada göğsüne veya vücudunun çeşitli yerlerine ateş etmişti. Tıpkı şimdi olduğu gibi,Deniz'in kafasına sıktığı gibi. Peki neden şimdi böyle tuhaf hissediyordu? Sanki biri onu öldürecekmiş gibi. Korkuyor muydu yoksa!? Ama bu olamazdı. Melek hiç bir şeyden korkmazdı. O zaman bu adrenalin patlaması ne ile açıklanmalıydı? Daha önce vurduğu insanlarda böyle şeyler hissetmemişti. Hatta hiçbir şey hissetmemişti. Ne oluyordu kendisine böyle?
Sinirliydi hemde çok sinirliydi. Hala bir türlü sakinleşememişti. Bu salak çocuk neden buraya gelmişti ki bir türlü anlayamıyordu. Gelmese ölürdü sanki..
Ölümden söz etmek için uygun bir zaman değildi galiba. Çok ironik duruyordu. Melek sonunda gözlerini yerde kıpırdamadan yatan vücuttan çekmeyi başarabildi ve yavaşça arkasını dönüp arabasına doğru ilerledi. Adamları ne yapacaklarını biliyordu. Onlara laf anlatmak zorunda değildi. Onların ne yapacaklarını da çok iyi biliyordu izlemek gibi bir niyeti de yoktu. Şu kalbindeki ağırlık yüzünden nefes alamıyordu tek sıkıntı oydu. Gözlerini kapatıp kafasındaki kendini rahatsız eden düşünceleri kovmak ister gibi kafasını sağa sola salladı. Arabasının kapısını sertce açıp koltuğa oturdu. Yan koltuğa silahı fırlatırken çoktan gaza yüklenmeye başlamıştı. Burdan bir an önce uzaklaşmak istiyordu. Olduğu yerden hızla ayrılırken telefonu tekrar çaldı. Bir süre gözlerini yola dikip öylesine boşluğa baktı. Sonra ısrarla çalan telefonuna bir bakış atıp açma tuşuna bastı. Yola odaklanmışken sert bir şekilde konuştu.
-"Ne var Onur?"Acaba yine ne olmuştu?
-"Kan yutturdugumuz adam daha fazla dayanamadı ve konuştu efendim. Bizim ne kadar manyak psikopat sadist yaratıklar olduğumuz dışında kime çalıştığını söyledi. Verdiği isim işimize yaramaz çünkü söylediği isim zaten bizim elimizde. Yalan söyleyip soylemediğini anlamak için daha fazla işkence yaptık ama doğruyu söylüyor. Büyük patron başka biri olmalı. Sanırım kendini gizliyor. Siz söylemeden biz çoktan araştırmaya başladık efendim. Kim olduğunu bulucaz"
-"Aferin! Bu kadar mı? "Onur Meleği iyi tanıyordu. Bir iş hakkında bilgi verirken bütün ayrıntıları öğrenmek istediğini biliyordu. Hemde o sormadan anlatılmasını isterdi. Önemli bir gelişme yoktu bunlardan başka. Adamın konustuktan sonra iskencelere dayanamayıp bayıldığını söylemeye gerek bile yoktu. Melek bunu zaten biliyordu. Böyle gereksiz bilgilerle boş yere zaman kaybetmek istemezdi. Ama kızın neyi sorduğunu anlayamadı bir an. Kısa ve rahatsız edici soğuk bir sessizlik oldu aralarında. Onur,Meleğin ne düşündüğünü bilmiyor ama merak ediyordu. Melek ise Onur'un ne düşündüğünü tahmin edebiliyor ve yine bir sinir krizi geçiriyordu sessizce. Dişlerini sıkmış ondan bir cevap beklerken Onur şüpheci bir sesle konuştu.
-"Aaa o genç adamı soruyorsanız çocuklar onunla ilgileniyor merak etmeyin efendim her şey yolunda."
Onur uzun bir aradan sonra ilk defa telefonda melek ile konuşurken tereddüt etmişti. Bu duygu hiç hoş değildi.-"Tamam. Beni gelişmelerden haberdar et."dedi melek sinirli sinirli. Her zaman ki haliydi. Telefonu kapatmak üzereyken Onur'un telaşlı sesi arabanın içini doldurdu ve Meleğin dikkatinin ekrana kaymasına sebep oldu. Genç kız tek kaşı havalanmış bir şekilde telefona bakarken Onur konuşmasına devam etti.