Melek, Hayalle bütün gün ordan burdan konuşup kafasını dağıtmıştı. Biraz olsun rahatlayıp kendine gelmişti. Kuzeninin hayallerini dinlemek onu neşelendirmişti. Sonrasında ise Hayalle vedalaşıp arabasına binmiş,birlikteliklerini sonlandırmıştı. Ama yalnız kaldığı ilk saniyeden, bütün gün,düşünmek istemediği için çabaladığı,aklına getirmemek için her türlü saçma konulardan söz ettiği onca sohbetten sonra bile onu rahatsız eden düşünceler başına üşüşmüş ve arabasında huzursuz bir şekilde oturmasına neden olmuştu. Şimdi ne yapacağını bilmeden boş boş bakınıyordu. Şaka gibiydi. Koskoca Melek KARA ne yapacağını bilmiyordu. Bu günlerde gelecekti demek ki.
Derin bir nefes alıp arabasını çalıştırdı. Hala dalgındı. Aklında onu rahatsız eden bir çok düşünce vardı. Deniz nasıldı acaba? Hastaneye kaldırıldığından beri onu görmemişti. İyi olduğunu biliyordu ama görmemişti işte. Çok mu ileri gitmişti? Yoo aslında henüz hiçbir şey yapmamıştı ki. Bu ısınma bile sayılmazdı. Ona söylediği onca lafın hesabını daha sormamıştı. Gerçekten ya? Nasıl olmuştu da Melekle öyle konusabilme cesaretini gösterebilmişti bu salak? Geçmişi hatırlayınca yine sinirlendi Melek. Sakin olduğu bir anı yoktu bu kızın...
Son sürat eve giderken telefonu çaldı. Bütün dikkatini yola vermişken gayri ihtiyari bir şekilde yan koltukta duran telefonuna şöyle bir baktı. Saniyesinde yola bakıp tekrar dikkatini toplamaya çalıştı. Arabayı çok hızlı sürüyordu. Gözlerini yoldan ayıramazdı. En ufak bir dikkatsizlikte kaza yapabilirdi. Telefonunu neden yan koltukta unuttuğunu düşünüp kendi kendine söylendi. Bir bu eksikti. Telefonu direksiyonunun yanında ki telefon bölmesine koysa şimdi böyle dikkat sorunu yaşamayacaktı. Kulaklığı nerdeydi acaba? Çok fazla dalgınlık sorunu yaşıyordu bugün. Bu hiç te iyi bir şey değildi.
Normalde olsa çalan telefonu umursamazdı. Ama bu sefer işler farklıydı. Canı her zamankinden çok daha fazla sıkkındı. Aklını meşgul eden rahatsız verici düşünceler vardı ve o bu düşüncelerden kurtulmak,kafasının içini kemiren saçmalıklardan uzaklaşmak istiyordu. Rahatlamak,içinde ki öfkeyi kusmak ve stresten arınmak istiyordu. Ve bu telefon isteklerinin anahtarı gibi çalmaya devam ediyordu. Arayan kişinin kim olduğunu çalan melodiden biliyordu. En yakın adamıydı. Her şeyini bilen,ona her işte yardım eden,en pis işleri bile ayarlayıp düzenleyen ve bazende şoförlüğünü yapan güvenilir sağ koluydu. Bu saatte aradığına göre bir şey olmuş olmalıydı. Önemli ve büyük bir ihtimalle kendisini yine sinirlendirecek bir şey. Ama iyi tarafından bakarsak zaten sinirli olan bünyesini sakinlestirecek bir şey. Bütün öfkesini içinden atmasına yardımcı olacak bir şey. Acaba kim eceline susamış diye geçirdi aklından bir saniyeliğine.
Çalan telefonun anlamı hiçbir zaman iyi bir şey için çalmadığı için hayra alemet değildi. Bu hem Melek için hem de Meleği rahatsız eden kişi için geçerliydi. Onu rahatsız edecek kötü bir şey olmuşsa bunu telefonu ölüm marşı ile çalarak kendisine haber veriyordu. Ve genelde Melek bundan hoşnut olmuyor,ters giden işinin sebebini yok etmek istiyordu. En nefret ettiği ve tabi ki en çok öfkeden deliye döndüğü konu planlarının olmaması düşüncesiydi. Buna planlarını bozan veya aksatan kişiler de dahildi.
Ama bu sefer çalan ölüm marşı onu daha fazla sinirlendiremezdi. Çünkü Melek zaten çok sinirliydi. Birine dalıp hıncını çıkarmak için bahane ararken ne güzel de olmuştu bu böyle. İstediği fırsat ayağına gelmişken neden daha çok sinirlenseydi değil mi? Birilerinin ağzını burnunu dağıtacaktı. Neredeyse mutluluktan uçacak kadar sevinmişti bir anda. Normalde adamlarının aramalarını cevaplamak için acele etmezdi. Ama şimdi hemen öğrenmek istediği bir şey vardı. Kafasını dağıtacak bir şey bulmuştu sonuçta. Normal insanlar sinirli veya üzgün olduklarında başka şeylerle uğraşırlar,dalgın ve mutsuzlarsa kendilerini oyalayacak başka uğraşlar ararlardı. Spor, dans,müzik, resim,yarış, temizlik,yemek,alışveriş gibi. Ama Melek normal insanlardan çok farklıydı. Onun hobileri arasında sadistlik,psikopatlık ve benzeri şeyler vardı. En çok yapmayı sevdiği şeylerden biri de kurbanlarına eziyet çektirip, işkence etmekti. Bu konuda oldukça yetenekli ve yaratıcıydı doğrusu.
Gözlerini yoldan ayırmadan ayağını gazdan çekti ve elini yan koltuğa attı. Telefon kapanmak üzereyken sıkıca kavrayıp açtı ve 'Alo!'dedi.