Gerçek Yüz

11 1 0
                                    

Yumuşacık yatağında uyumak ne kadarda tatlı bir duyguydu böyle. Çok rahatlamıştı sanki. Dertlerini, tasalarını, üzüntülerini, stres olduğu konuları veya sinir olduğu herkesi unutmuştu bir anlığına. Resmen hafiflemisti. Bir kuş kadar özgürdü. İçinde mutluluk tohumları mı yeseriyordu ne?

Uyku sersemiydi henüz. Yatağında gerindi biraz. Elini yavaşça yastığının altına koyarken bacaklarını yatağın sol tarafına doğru attı. Bir sertlik hissedince hareket etmeyi kesip durdu kısa bir süre. Hissettiği bütün huzur bir anda uçup gitmişti. Yüzünde ki gülümseme soldu. Gözlerini araladı yavaşça. İlk gördüğü şey upuzun kirpikler oldu. Sonra gözleri,burnunun dibinde olan suratı yakından süzmeye devam etti. Dümdüz duran kemikli burna baktı. Nefes alıp almadığı belli olmayan ve hiç kıpırdamayan sımsıkı dudaklara göz attı. Kaskatı duran vücudu inceledi. Belini sarmalayan elin anlamını sorguladı. Onur ile bu kadar yakın bir pozisyondayken nasıl oluyor da onun nefes alışverişini yüzünde hissetmiyordu acaba? Kapalı gözlerine dikti gözlerini ve hiç nefes almadan izledi öylesine. Ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Aklında binlerce düşünce uçuşup duruyordu. Ne düşüneceğini bile bilmiyordu. Onur ile aralarında diğerlerinden daha farklı hatta çok çok çok farklı bir ilişki vardı ama o bile Melekten korkuyordu. Meleğin ne zaman ne yapacağı belli olmazdı. O yüzden diğerleri gibi Onur da ondan çekinir. Bu iyi bir şey miydi?

Melek,gözlerini bir saniye bile onurun yüzünden çekmeden elini arkaya doğru atıp gece lambasının yanında duran tırnak törpüsüne uzandı. İnce ve uzun parmakları ile sıkıca kavradı. Sonra alıp Onurun boyun hizasına yaklaştırdı. Hava da çizik atar gibi hareketler yapmaya başladı. Sanki hangi damarı kesmeye karar veremeyen psikopat bir cerrah gibi bir hali vardı. Elini yavaşça Onurun kalbine doğru indirdi. Bunu yaparken gözlerini bir saniye bile kırpmıyordu. Tırnak törpüsünün ucunu hafifçe göğsüne batırdı. Onur bir anda uyanarak yatakta doğruldu ve elini beline atıp silahını kavradı. Nerde olduğunu kavramaya çalıştı. Yabancı bir yerdeydi. Sonra gerçekler aklına üşüşmeye başlayınca küfür etmemek için kendini zor tuttu. Yine de sinirine engel olamayarak Meleğe sitem etti:

-"Bir insan böyle mi uyandırılır Melek!?"dedi kızgınlıkla.

Melek kısa bir an onu süzdü. Ve sonra sakince fısıldadı.

-"Sen hafıza kaybına uğradın sanırım. Yoksa bu cesaretin kaynağının başka bir açıklaması olamaz."

Ama korkuyla uyanan Onur bu cümleleri duymamıştı. Hâlâ kendine gelmeye çalışıyordu.

-"Bir şey mi dedin?"diye sordu sonra onun cevabını beklemeden endişeli bir şekilde tekrar konuştu.

-"Sen iyi misin?"

Melek bıkkın bir nefes alıp verdikten sonra yorgun bir sesle cevap verdi.

-" Bacağımı eziyorsun Onur. Çekil üstümden."

Yatış pozisyonlarını o ana kadar fark etmeyen Onur, Meleğin uyarısı ile ne hata yaptığını anlayıp hemen geri çekildi. Özür dilerim gibisinden bir şeyler zırvalayıp yataktan resmen atladı. Silahını tekrar beline soktu.
Takım elbisesini düzeltip bir asker gibi hazır ola geçti ve gelebilecek olan emirleri beklemeye başladı. Melek ise sadece onu izliyordu. Bir anda nasıl değiştiğine bakıyordu. Kendi kurduğu mutlak otoritesinin gücüne bakıyordu. Yatak ta yavaşça doğrulup ;

-"Parfümün güzelmiş."dedi. Onur, Meleğin ne demek istediğini anlamadı başta. Sonra afalladı. Belli belirsiz teşekkür etti. Bu kızı anlamak çok zordu gerçekten. Onu çözemiyordu. Melek, Onur ile ilgilenmeyi bırakmıştı ama ne onun duyulmakta zorlanan teşekkürü ile ne de şaşkın suratı ile ilgileniyordu. Sanki aynı yatakta uyumalari ve uyandıklarında Meleğin onu nedense öldürmekten beter yapmaması çok garip bir durumken Onurun bu ilgisizliğe takılması da tuhaftı doğrusu. Gerçekten merak konusu olan bir soruydu aslında bu. Melek ona ne gibi işkenceler yapacaktı ve ne zaman yapacaktı? Beklemek ve bilmemek zaten en büyük eziyetti. Bir de bunun içine Melek gibi bir faktör eklemek kabus gibiydi.

KARANLIKTAKİ IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin