EVCİLİK OYUNU

56 8 4
                                    

Bu sabah güne mutlu uyandım. Gülümseyerek yataktan kalkıp banyoya girdim. İşimi halledip elimi yüzümü yıkadım. Sonra çeşmenin üzerindeki ayna da kendime baktım. Evet, bugün mutluydum. Ama geçiciydi bu mutluluk.

Geçicide olsa mutluluk mukluktu öyle değil mi? Yoksa mutluyum diyerek kendimimi kandırıyordum.

Peki insan kendini kandırabilir mi?

Herneyse , boşvermeliyim. Bazen çok saçmalıyorum.

Mert ve Hatice'ye bahsetmediğim, kısacası gizli oyunumu uygulamak için hızlıca hazırlandım. Ve onları oyalamak , işime karışmalarını engellemek  için verdiğim görevlerle hazır meşgullerken değil mi ama.

******************

Derin bir nefes alıp ,zili çalıp kapının açılmasını beklemeye başladım. Bu arada elimdeki çiçekleri bir kere daha bakıp, kokladım.

Annemin en sevdiği çiçeklerdi. Yani o adamdan ayrıldıktan sonra en sevdiği çiçek haline geldi.

Ağlayan gelin çiçeği , anlamı ise isyan ve istenmeyen birtelik demek.

Ağlayan gelin çiçeği , anlamı ise isyan ve istenmeyen birtelik demek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Açılan kapıya yönelttim bakışlarımı

Korku ve şaşkınlık arasında kalmış bir çift göz vardı.

Gülümseyerek baktım ona. Çok içten bir gülümseme ile ama, gerçekten!

"-MERHABA EFENDİM, BEN KIZINIZIN OKULDAN ARKADAŞIYIM. AYNI SINIFTAYIZ. ADIM ASYA" dedim. Ve elimdeki çiçekleri uzattım. Evet özellikle bağırdım.

"-Ne, ne arıyo-yor-sun burada? Ayy nasılda kekeliyor! Sanırım çiçekleri almaya korkuyordu. Ee tabi o da haklı zehir koymuş olabilirim. Hani koklarsa falan ölsün diye. Cık ama koymadım. Çünkü ölmesini değil acı çekmesini istiyorum. Hem ölmek o kadar kolay mı canım. Üstelik neden o kadar kolay ve acısız bir ölüm isteyeyim ki! hem can vermekte almakta ALLAH'A masustur değil mi?

Onun gibi sesimi kısarak

"-Neden kısık konuşuyoruz?"diye sordum. Hala gülümsüyorum. "Kork benden , kork sakinliğimden" gülüşü bu.

"-Az önce de dediğim gibi kızınız arkadaşıyım efendim. "Sanki beni tanışmıyormuş gibi yapmak çok eğlenceli!

 bu sırada Melek merdivenlerde hızla inip yanımıza geldi. 

"-Aaa Asya, hoşgeldin. Bizde şimdi yemek yemek için mutfağa geçiyorduk, gelsene içeri. "   gülümseyerek kafamı olumlu anlamda salladım. Hiç merak etmedi. Gelip beni kapıda karşılamadı. Allah Allah. Çok ilginç. Ben olsam bin tane soru sormuştum.

Burada, bu saatte ne işin var?

Evimi nereden biliyorsun? Vs...

Ve içeri doğru bir adım attım. Melek koşarak önden gidip sevgili babacığına arkadaşının geldiğini söylüyordu.

Ne kadar hayat dolu , neşeli bir kız.

O önde gidince elimdeki çiçekleri bana dehşet içinde bakan bayan Kahraman'ın kucağına koyup kulağına eğilerek

"-hani az önce sormuştun ya ne yapıyorsun diye"

Kafamı kaldırıp gözlerinin içine bakıp fısıltıyla "-Evcilik oynunuza ortak oluyorum. Ama ben kötü karakterim. Bu aileyi dağıtmaya geldim." diyerek içeri geçtim.
Mutfakta gülüşerek yemek yiyen baba kıza baktım, bir süre.

Onun yerinde ben olmalıydım. BEN!

Öksürerek geldiğimi belli edip

"-Merhaba efendim" dedim. Ay ne kadarda kibarım. Şimdi incelikten kırılacağım be.

Sesimi duyan Bay KAHRAMAN kaskatı kesildi.

Bu iyiye işaret.

Gözleri beni bulunca yüzündeki dehşet sanki hortlamış bir ölüyü görmüş giymiydi.

Bu doğal aslında. Anneme çok benziyorum sonuçta. Ama beni daha önce de gördüğünü varsayarsak bu seçenek elendi. Sanırım şu an burada ne aradığımı merak ettiği için ve birde tehtit etmişliğim var.

Evet! Doğru tahmin tehditimi gerçekleştirmek için burdayım sayın KAHRAMAN.

  

eveet! uzun zaman oldu biliyorum. sizleri beklettiğim için üzgünüm ama merak etmeyin artık buralardayım. bugünde doğum günüm olduğu için sizlere yeni bir bölüm yazdım. umarım beğenirsiniz. oy ve yorumlarınızı bekliyorum. sizleri seviyorum. iyi okumalar.....

AĞLATAN DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin