Kulaklarım uğursuz bir çınlamayla dolduğunda, parmaklarımı sıkarak önümde duran masanın yüzeyinde kenetledim. Elimi tüm güçsüzlüğümle masaya bastırırken, boş midemin gereksiz çabalarını yok saymaya çalışarak, gözlerimi kapattım. Kahretsin, bir şeyler yemeliydim. Günün yoğunluğu, şaşkınlığı ve stresi yüzünden, bir şeyler yemeye vakit bulamamıştım. Üstelik sanırım üşütmüştüm de; sabahtan beri omzumdan boynuma kadar bir ağrı vardı. Ne gündü ama...
Neredeyse boş kampüs yemekhanesinden içeri birkaç kişi girdi o anda. Başımı kaldırdığımda beklediğim kişinin henüz gelmediğini fark ettim. Bugünkü son dersim bittikten sonra beklemeye karar vermiştim. Fazla bekleyeceğimi de zannetmiyordum. Nasıl olsa Merve, birkaç dakika içinde burada olurdu. Sadece şu tabakların çıkardığı tüm o sesler, kulaklarımda yankı yaparak, yemekhanenin sessiz ortamında beni rahatsız etmeye devam ediyordu işte...
Bir süre başımı ellerimin arasına alıp rahatlamaya çalıştım. Sonra aniden masaya gürültüyle bırakılan kitapların etkisiyle irkilerek, zıpladım.
Tabii ki, gözlerinde son derece meraklı bakışlarıyla Merve karşımda dikiliyordu.
"Anlat!"
Merve heyecanla yüzüme bakarken, bir yandan da hemen karşımdaki sandalyeye çevik bir hareketle oturdu. Ufacık bedende ne enerji! Ben burada halsizlik ve yorgunluktan bayılmak üzereydim halbuki.
"Hemen, her detayı anlatmalısın Zeynep."
Bu kıza inanamıyordum. Resmen arkamdan iş çevirmişti! Aynen umduğum gibi her şeyi bildiği halde benden saklamıştı. Ancak bugün, gerçekten bunlarla uğraşabileceğim bir gün değildi. Bir gün için yeterince stres yaşamıştım zaten.
"Sen yine bütün plandan haberdardın değil mi Mervecim?"
Merve, sorumu yalanlamak için hiçbir gayret içerisine girmedi. Aksine, omuz silkerek zafer edasıyla gülümsedi. Gözlerimi devirerek, önümde duran sıcak kahveden bir yudum aldım. Ama sanırım bu iyi bir fikir değildi, çünkü bir yandan da vücudum terlemeye başlamıştı.
"Nasıldı? Müthiş bir sürpriz olmadı mı bugün sana? Nasıl hissettin anlatsana Zeyno?"
Merve'nin keyif dolu ifadesini görünce daha da sinirlendim. Öyle kolay anlatmayacaktım olan biteni. En azından meraktan biraz kıvranmalıydı. Pis Dalavereci.
Omzumda tekrar bir ağrı hissettiğimde, yemekhanenin kapısı da yeniden açılmıştı. İçeriye; siyah saçları bir erkek kadar kısa, yeşil gözlerinin altına koyu sürmeler çekmiş, ciddi ifadeli bir kız girdi. İlginç ve dikkat çekici bir tarzı vardı bu kızın... Genellikle koyu detaylar, kulaklarında küpeler ve piercingleri... Kız, etrafı gözleriyle tararken, bir an, bu kızı ilk defa görmeme rağmen, sanki bu anı daha önce yaşamışım gibi hissettim.
Dejavu...
Merve de kısa bir süre için kapıdan içeri giren kıza baktı. Ama onun için benim durumum şu anda daha ilginçti; bu yüzden dikkati tekrar üstüne çekmeye çalıştı.
"Eee ne oldu anlatmayacak mısın?" dedi ısrarcı bir tonda.
Sıkılmış bir ifade ile gülümsedim. Omzumdaki ağrı şimdi de mideme vurmuştu. Derin bir soluk almaya çalışırken, Merve bakışlarını kedi gibi masum bir ifadeye büründürerek bana bakıyordu ve cevabımı beklemeden tekrar konuşmaya başlamıştı. Eğer onu susturmazsam, bunun sabaha kadar böyle sürüp gideceğinden emindim üstelik.
"Tamam tamam, hiçbir şey söylemedim bile daha Merve. Zaten, senin sandığın gibi olmadı."
Merve şimdi şaşkınlık ve heyecanla gözlerini açarak, emin olmak istercesine bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNENCE - Zamanın Ritmi
FantasyBoş gözlerle bakarken, bana yaptığı açıklama tekrar zihnimde yankılandı. "Sen aslında o gün öldün!" Gecenin serin havası ve üzerimde sabitlenmiş soğuk bakışlar ürpermeme neden oldu. "Ve gördüklerin sadece zamanın yansımaları..." diye devam etti. A...