Beyaz duvarların ardında, bu sessiz hastane odasında, tanımadığım yeşil gözlü kız tereddütsüz bakışlarıyla inceledi beni.
"Düşündüğümden daha iyi idare ettin." dedi kız, keskin gözleriyle beni incelerken.
Karşımdaki kız, kendinden emin ve ciddi bir ifadeyle bakıyordu bana. Hatta, biraz ukala bile sayılabilirdi tavrı. İyi de, bu kızın benim odamda ne işi vardı?
"Sen de kimsin?"
Hafifçe başını çevirip, yanı başındaki pencereden, koridoru kontrol etti telaşsız bir ifadeyle.
"Oraya da geleceğiz ama şu an asıl önemli olan şey; senin, içinde bulunduğun durumu anlayabilmen."
Bu kızın akıl sağlığının yerinde olup olmadığından endişelenmeye başlamıştım. Benim durumum niye onu ilgilendiriyordu ki? Üstelik, hangi durumdan bahsediyordu?
"Sanırım yanlış odaya geldin. Kim olduğunu ya da neden bahsettiğini bilmiyorum."
Tüm tedirginliğimi saklamaya çalışarak, kendinden emin bir ifade takındım. Karşımdaki kızın yüz ifadesi ya da sakin ses tonu, ne yapmak istediğine dair hiç bir renk vermiyordu. Tüm hareketlerimi, ukala bir tavırla izlerken, anlamlı bir ifadeyle hafifçe gülümsedi.
"Şimdiye kadar birden fazla kez yolculuk yapmış olmalısın."
Kafamı hafifçe çevirip, dikkat çekmeden, sessiz ve boş koridora baktım. Hastane koridorları ıssızdı. Terlemeye başlamıştım. Yutkundum.
"Söylediğim gibi; neden bahsettiğini bilmiyorum. Şimdi odamdan çıkmalısın."
Kız usanmış bir nefes bıraktı. Ardından, bana dikkatle bakarak ve söylediği her kelimeyi özenle vurgulayarak devam etti.
"Bilincini kaybettikten hemen sonra, bilmediğin bir zamanda ve tanımadığın bir bedende uyanışından bahsediyorum."
Biran için buz kestim. Dondum.
Zamanın o anında öylece sıkışıp kaldım...
Buraya kadardı, kendinden emin davranma kısmını kesinlikle çok geride bırakmıştım. Çünkü, artık sadece kendi akıl sağlığımdan şüphe duyuyordum.
"Ne... Nasıl?"
Zihnim, çaresizce mantıklı bir çözüm arıyordu.
"Yine uyuyakaldım ve saçma bir rüya daha görmeye devam ediyorum." diye söylendim saçlarımı ellerimin arasına alırken.
Karşımdaki kız, beni, sinir bozucu kendinden emin tavrı ile izlemeye devam ederken, sakin ses tonuyla konuşmaya devam etti.
"Yaşadıklarının ve gördüklerinin hiçbiri, rüya ya da senin hayal ürünü değildi."
"Gerçekten bu serumun içine ne katıyorlar?"
Başımı kaldırıp serumun takılı olduğu halkaya baktım. Odadaki her şey ne kadar da gerçekçiydi. Zihnim her bir detayı rüyama yansıtmıştı resmen. Kahretsin ki, ne kadar inkar etsem de her şey bana rüya görmediğimi kanıtlar nitelikteydi ve deli gibi korkmaya başlamıştım.
"Sence; sürekli ve devam eden bir şekilde, aynı rüyayı görmen ne kadar mümkün olabilir?"
Bakışlarımı indirdiğimde kızın yüzündeki ciddi bakışı yakaladım. Zihnimde yankılanan soruları sesli bir şekilde dile getirmesi hiç yardımcı olmuyordu!
"Bilinçaltım gerçekten inanılmaz." diye mırıldandım, kendi kendime. O an kızın ayağa kalktığını fark etmiştim.
"Seni, şu an ikna etmeye harcayacak zamanım yok ne yazık ki. Üstelik, nasıl olsa her şeyi kabul etmek zorunda kalacaksın... Hiçbir gerçek onu görmemeye çalışmaktan daha acı verici değildir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNENCE - Zamanın Ritmi
FantasyBoş gözlerle bakarken, bana yaptığı açıklama tekrar zihnimde yankılandı. "Sen aslında o gün öldün!" Gecenin serin havası ve üzerimde sabitlenmiş soğuk bakışlar ürpermeme neden oldu. "Ve gördüklerin sadece zamanın yansımaları..." diye devam etti. A...