Bölüm 3

93 6 1
                                    

Yine karmakarışık sesler... Ancak, bu sefer oldukça gürültülü. Bir hastane odasında bu kadar gürültü olması normal mi, insanın biraz hastalara saygısı olmalı değil mi ama! Ağrıyan başımla ve artık alıştığım beni yoran yer çekimiyle mücadele ederek, yavaşça gözlerimi açtım. İlk ayırt ettiğim ses ise cırcır böcekleriydi.

Cırcır böceği ne alakaydı şimdi?

Ani bir hızla doğrularak, etrafıma bakındım. Aniden kalkmamın etkisiyle gözlerim kararmıştı biran için. Tüllerle kaplı, izole bir alan içinde, yerde mindere benzeyen bir şeyin üzerinde yatıyordum. Sonra tanıdık bir ses duydum.

"Kendine geldin, demek..."

Korkuyla, sesin geldiği yöne baktım. Hemen önümde bir tül görüşümü biraz engelliyordu ama yine de sesin sahibini tanımıştım. Rüyamdaki deli adamla, şimdi çadıra benzeyen bir alanda, yalnızdım.

Çığlık atmak istiyordum. İnsan rüyasına kaldığı yerden devam eder mi!

Çaresizlikle yavaşça inledim. Sesim hırıltıdan, bir nebze daha iyiydi.

Çadırın dışından bir adamın seslendiğini duyduğumda toparlanarak tüllerin arasından kendime yer açmaya çalıştım ancak sıkıntıyla hareketlerimi serbestçe yapamadığımı fark ettim. Çünkü, hem ellerim hem ayaklarım bir iple bağlanmıştı bu sefer!

"Girebilir miyim efendim?"

Öfkeyle karşımdaki adama baktım. Yardım severliğimin karşılığında, ne kadar da cömertti. Kendi rüyamda hala bir esirdim.

Karşımdaki adam ise benim öfkeli bakışlarımı alaycı bir tavırla süzerken "Gel." diye seslendi dışarıdaki kişiye.

Bir asker içeriye girdi. İtaatkar ve ciddi bir tavırla konuşmaya başladı.

"Efendim, önemli gelişmeler oldu. Bu yüzden size hemen haber vermek istedim." diye açıklama yaptı. Devam etmeden önce temkinli bir ifadeyle, benim olduğum tarafa doğru bir bakış attı.

'Benden çekinmene gerek yok canım. Burada esir olan benim' diye düşündüm. Bu kez hem ayağım hem elimi bağlanmıştı. Allah'tan ağzıma bant yapıştırmamışlardı.

Deli Yusuf bana bakmadan konuştu.

"Konuşulanları anlamaz. Merak etme." dedi.

Asker, aynı mesafeli tonuyla konuşmaya devam etti. Ne de olsa Deli Yusuf'un her cümlesi emir niteliğindeydi.

"Efendim; Paşa'nın, Rus elçileri ile iletişim halinde olduğunu öğrendik ve Ruslar gemilerinden birini İstanbul yakınlarında tutuyorlar. Esircilerin gemisine saldıran ve bizim sularımıza gizlice sızanlarında onlar olduğuna dair kimi kanıtlar bulduk."

Deli Yusuf, açık vermeyen ciddi bakışlarını ayırmadan adamla konuşmaya devam etti.

"Peki Alex?"

"Gizlice bilgi toplamak için, birkaç adamıyla burada olduklarını düşünüyoruz. Ancak, sizinle karşılaştıktan sonra henüz tekrar izine rastlamadık."

Birden daha önceki rüyamdaki detaylar aklımda belirdi. Bu Alex denen adam, sanki ayrılmadan önce benimle konuşmuştu. Sen burada kal. Görevinin ne olduğunu biliyorsun, demişti.

Nasıl bir belanın içindeydim ben böyle?

"Murat'a haber ver, derhal buraya gelsin. İki saate kadar da öncü birliğin meydanda toplandığından da emin ol."

Asker,verilen komutlardan sonra birkaç saniye susup tekrar benim olduğum yöne bakmıştı. Ben ise o anda, gözlerimi dikmiş onları dinliyordum. Başımı hemen başka bir yöne doğru çevirdim.

DÖNENCE - Zamanın RitmiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin