"Of, Allah'ım!"
"Bence de..." dedi, Merve kapanan kapının ardından.
"Zeynep, abinin çok yakışıklı olduğunu söylemiş miydim sana daha önce."
Bu sefer Merve'ye dönerek isyan ettim.
"Of!"
Merve, kısa küt saçlarını savurarak tekrar bakışlarını komodinin üzerideki kutuya çevirdi bana aldırmadan.
"Cemre kim Zeyno? Bizim okuldan olmadığına eminim. Eski bir arkadaşın falan mı?"
Kimbilir, belki de gerçekten eski bir arkadaşımdı. Bayağı bir eski. Osmanlı döneminden...
"Yok, şeyden... Kulüpten arkadaşım. Dans kulübünden."
Merve üniversitedeki tüm arkadaşlarımı tanırdı. Abim de daha eski arkadaşlarımı. Aklıma yatan en iyi cevap buydu.
"Hiç bahsetmemiştin ondan. Ne göndermiş acaba? Düşünceli bir kızmış." dedi tekrar paketi eline aldığında. Hızla elindeki paketi kaptım.
"Ne olacak canım. Çikolata falandır herhalde... Merve, senden bir şey isteyebilir miyim?"
Merve bu defa merakla yüzümü incelerken, evet anlamında başını salladı.
"Cep telefonumu annem yanına aldı. Bilirsin, kontrolü sever kendisi biraz. Rica etsem annemi bulup, telefonumu ondan alabilir misin?"
Merve, gözlerini paketten ayırmadan konuşuyordu.
"Onu hallederim ben Zeyno sen hiç merak etme. Ama şu hediyenin ne olduğunu merak etmiyor musun hiç? Önce, ona bir baksaydık."
"Merve!" dedim ısrarla.
Kutunun içinde ne olduğuna dair hiçbir fikrim olmadığı için şu an Merve'yi uzaklaştırmak en mantıklı şeydi.
"Tamam, tatlım. Ben anneni ikna edip hemen getiriyorum telefonu."
Merve kapıyı kapatıp, koridorda kaybolana kadar bekledim. Sonra, heyecanla ve ellerimin titremesine engel olamadan, kartpostalın kapağını çevirdim. İçinde güzel bir el yazısı ile şunlar yazılıydı;
"Kendini biran önce toparlayıp, iyileşmen dileğiyle... Umarım seni yine ilk defa gördüğüm gibi; aynı yerde, aynı şekilde, güçlü ve sağlıklı olarak görürüm."
Kartpostalın en alt kısmına daha küçük karakterlerle bugünün tarihi atılmıştı ve bir çizgi çekilerek yedi rakamı belirtilmişti.
Umarım seni yine... görürüm.
Bunun anlamı benimle tekrar görüşmek isteyişi olmalıydı. Rahatlamıştım. Mutlaka bu kızla görüşmem gerekiyordu ve onu aramama gerek kalmadan o benimle iletişime geçmişti.
İlk defa gördüğüm gibi; aynı yerde...
Hastaneye mi gelecekti. Bugün, büyük ihtimalle hastaneden taburcu olacaktım oysa ki. Hayır, biz ilk defa hastanede karşılaşmamıştık. Okulun yemekhanesinde bekleyecekti beni, bugün. Tekrar kartpostala baktım. Alt satırda bugünün tarihini yazmıştı kız. Yedi rakamı ise saati ifade ediyor olmalıydı. Bu akşam beşe kadar hastaneden ayrılmış olacaktık. Annem ve abim beni bu halimle hiçbir yere bırakmak istemeyecekti ama bir şekilde bahane bulup tekrar okula gitmem gerekiyordu.
Elimde tuttuğum kutu aklıma geldi birden. Tam bir aptal gibi davranıyordum. Merve geri gelmeden önce hızla paketi açmaya başladım;
Kabartmalı kalın bir kapak hissettim parmaklarımda ilk önce. Bir antikacıdan alınmışa benzeyen, tarih kokan bir kitap çıkmıştı paketin içinden. Kitabın ön ve arka yüzünü inceledim hızlıca; ama kitabın arka yüzünde ne olduğuna dair hiçbir yazı yoktu. Kapağın ön yüzünde ise bir tür kuş kabartması vardı yalnızca. Bir Anka kuşuna benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖNENCE - Zamanın Ritmi
FantasiBoş gözlerle bakarken, bana yaptığı açıklama tekrar zihnimde yankılandı. "Sen aslında o gün öldün!" Gecenin serin havası ve üzerimde sabitlenmiş soğuk bakışlar ürpermeme neden oldu. "Ve gördüklerin sadece zamanın yansımaları..." diye devam etti. A...