Multimedia: Ecrin Mısra
Şiddetli bir gök gürültüsü ile uyanmıştım yeni bir güne. Gözlerimi açtım ilk önce. Hava, yağmur nedeni ile sanki akşam üzeri saat beş civarı gibi gözüküyordu. Karanlıktı. İçimi ısıtan sıcaklığı ile beni kendisine bağlayan ve aynı zamanda da aşık eden yatağımdan kalkma zorunluluğu duyuyordum. Çünkü bugün yeni bir dönemdi. Hani vardır ya '2. dönem düzeltilim anne.' diyen fakat verdikleri sözleri bir türlü tutamayan çocuklar, hah işte onların dönemindeydik şimdi. Yavaş ve isteksiz bir şekilde yataktan kalkarken, baş ucumda duran telefonumu aldım bir yandan da elime. Ekran kilidini açarken saatin henüz altı buçuğa geldiğini gördüm. Kalkmama neredeyse bir 45 dakika civarı bir zaman vardı.
Telefonumu mesaj veya arama varmı diye kontrol ettikten sonra eski yerine bırakarak banyoma ilerledim. Evet herkesin hayal ettiği bir banyom vardı odamda. Fakat bu benim için pek hoş bir durum değildi. Maddi durumumuz elbette ki iyiydi. Bu güzel bir şeydi. Ama bu kadar dikkat çeken bir ev almak zorunda değildik. Böyle şeylerden nefret ederdim. Neden küçük müstakil bir evde kalmıyor da, 5 kişi için fazla büyük olan bu evde kalıyorduk? Belki okuduğum okuldaki zengin züppeleri bu evimizi bile küçük bulabilirdi. Dışarıdan gören maddi durumu orta düzeyde olan bir çocuk veya bir yetişkin ise gözleriyle 'saray' olarak görürdü burayı. İşte benim için de öyleydi burası. Saray.
Banyoda gerekli işlerimi hallederken içeriden gelen telefonumun mesaj sesi ile dişlerimi daha hızlı fırçalayarak temizledim. Banyodan, ağzımdan akan su damlacıklarını havluya silmeden çıkarken telefonumu almıştım elime. Mesajı açarken bunun sadece İstanbul Belediyesi'nden gelen klasik bir mesaj olduğunu görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Her sabah, okul zamanlarında, Aras 6.30 da kalkar ve bana 'günaydın' mesajı atardı. Ondan gelen bir mesaj zannederek bir heyecanla çıkmıştım banyodan.
Telefonumu hayal kırıklığının verdiği hisle çantama atarken, bugün 2. dönemin ilk günü olduğu için ders işlemeyeceğimizi umarak sadece 1 defter ve bir de okuma kitabını koymuştum telefonumun yanına. Dün geceden özenle ütüleyerek askıya asıp dolabıma yerleştirdiğim okul formalarımı dolabımdan alarak üzerime giydim. Bugün için saçlarıma maşa yapmayı düşünsemde dışarıda şiddetle yağmaya devam eden yağmur 'Ben buradayım!' dercesine bir kez daha şimşek çakmasını sağlarken vazgeçmiştim bu düşüncemden. Sıkı bir at kuyruğu yapmıştım saçlarımı. Böylede güzeldim. Bir süre aynadaki yansımam ile bakıştıktan sonra yansımam beni yendi ve sadece göz kalemi süreceğime dair bir anlaşmaya girerek bakışmalarımızı sonlandırmıştık.
Birkaç adım geri çekilirken dikkatle inceledim kendimi. Okyanus mavisi gözlerim, uykusuzluktan olsa gerek, kıpkırmızıydı. Karamel rengi saçlarım ve güzel bir fiziğim vardı. Bu yüzden gri ve sade olan okul eteğimin altına giydiğim siyah ten çoraplarım kötü durmuyordu. Aksine sanki bir modelmişim gibi hissettiriyordu bana. Aynada fazla oyalandığımı hissettiğimde çantamı alarak çıktım odamdan. Ses çıkarmamaya özen göstererek indiğim merdivenlerin sonunda mutfaktan çatal kaşık sesleri geldiğini duydum. Anlaşılan ben hazırlanırken annem uyanmıştı.
Çantamı girişe koyduktan sonra mutfağa geçtim anneme yardım etmek için. Fakat gördüğüm manzara karşısında bir hayli şaşırmıştım. Uykuya aşık olan babam annemden önce kalkmış ve bizim için mükemmel bir kahvaltı hazırlamıştı. Bunu ne için yapmıştı bilmiyorum ama kahvaltı masası muhteşem görünüyordu. Babam çayı ocaktan alırken altını kapattı. Bende mutfak kapısında dikilmeyi bırakarak babamın elindeki çaydanlığı aldım. O bana gülümserken bende ona gülümsedim. Çaydanlığı masaya koyarken dolaba yöneldim. Ben yaklaşık 2 yıldır çay içmezdim. Benim için varsa yoksa vişneli meyve suyuydu. Bu yüzden Aras'ın telefonunda 'Vişneli Kız' olarak kayıtlıydım. O da bende 'Çakma Brad Pitt' diye kayıtlıydı. Ne yapayım? Başka bir şey bulamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOLYE
Teen FictionO küçük kalbi ile heyecan ve kaybetme korkusu içinde gözü gibi baktığı kolyesini , farkında olmadan düşürdüğü parkta bir daha bulamayan Ecrin... Sabah akşam ağlayarak, yıllarca aradı. Son bir kaç yılda ümidini kaybetmişti ki karşısına çıkan bir o k...