Adele-turning tables acoustic
*********
"Merhabalar bayım."
Iki kelime bir boğaza sığmıyorsa eğer, boğuk bir nida bırakır genzinizi yakan...
Tuzlu bir tat dilinizin üzerini kaplarken, buruk bir gülümseme oluşur çatlamış dudaklarınızda."Bugün biraz bulutlu gibisiniz."
Konuştukça göz yaşlarınız kezzap olur içinize akan....
"Çiçekleriniz soluyor bakın..."
Belki biraz destek için yalvarır ayaklarınız...
"Üşüyor musunuz yoksa?"
Hafif bir rüzgar saç tellerinizin arasından süzülür ve çam ağaçlarının dikenli yapraklarına kadar koşar...
"Bugün size bir hediye aldım... Güzel, yumuşacık bir battaniye getirdim size."
Dizlerinizin üzerine çökersiniz dayanamayıp...
"Merak etmeyin minik bir ateş yakacağım baş ucunuza bugün...Isınacağız birlikte."
Belki susmayan uğultularınız bugün izin verir güzel ruhlarınıza acıyarak...
"Bir şişe şarabım var bugün sepetimde. En yıllanmışından hemde... Ne dersiniz? Belki Azrail'i de çağırırız... O'da mekanımızı şereflendirir ve eşlik eder bizlere."
Hayat, kırbaçlarını bugünlük zulalar ve tozlu bir sandığa saklar.
"En sevdiğiniz kurabiyelerden getirdim size. Üzerini de portakal marmelatıyla süsledim. Bilirsiniz ben iyi bir aşçı değilim. Kim bilir? Belki satın almışımdır köşedeki pastahaneden..."
Sıcak nefesleriniz akciğerlerinizden fırlayarak soğuk havada biçimlenir, beyaz bir duman olup odun ve çamur kokulu hava taneciklerine karışır...
"Bakın... Sağ tarafınızda altın sarısı plak çalarınız duruyor. Ah teşekkür etmemelisiniz bayım. O... O biraz özlüyordu sanırım. Sizi özlüyordu."
Uyuşmuş parmaklarınız hislerini yitirmiştir artık... Ne sıcak hisseder, ne soğuk.
"Hatırlıyor musunuz? En son merak etmiştiniz Bahçenizi. Artık merak etmeyin bayım. Bir demet limon çiçeği sardım yaldızlı bir kağıda. Işte şimdi onu da ayak ucunuza bırakıyorum. Bahçenizi ayaklarınızın altına serebileyim diye..."
Üşüyorsunuz değil mi? Çok üşüyorsunuz...
"Bu gece bizim bayım. Bu gece özgür olmayan ruhlar özgürleşecekler. Bu gece özgür ve güzel ruhlara içeceğiz sizinle."
Sepetimi kenara bırakıp toprağı avuçlarımın arasına aldım ve sıktım. Zerrelerine karışmış o adamı hissetmek istedim ellerimin ayasında...
Avuç içlerimde saklamak istedim O'nu...
Tavsiyelerine ihtiyacım var senin!
Rotası olmayan ve kim olduğunu dahi bilmeyen ben, derin okyanusların üzerindeki basit bir sal ile seyehat ediyorum!
Tavsiyelerine ihtiyacım var senin!"Bayım boş kadehler gecesi bugün..."
Dedim titreyen ama güçlü çıkan sesimle.
"Size dede diyemiyorum bayım... Eminim saçlarınız, beyazın siyah ile birleşip oluşturduğu garip bir gri değildir artık. Ve eminim güldüğünüzde gözlerinizde oluşan çizgiler kaybolmuş yerini pürüssüzlüğe teslim etmiştir. Söyleyin. Oldukça hoş bir adam oldunuz değil mi?"
Anılar kendilerini dakikalara işlerdi hep... Ve biz onları cennetin üzüm kokulu çayırlarında izlerdik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRAİL GELENE KADAR
Teen Fiction"Bizler mi? Bizler ölümü dört gözle bekleyen fakat haketmeyen, toprakla karışmak için can atacak bir canı bile olmamış Çürük bedenleriz. Sadece ruhlarımız güzeldir bizim. .."