Bölüm ☘7☘ Kimsesiz

174K 6.9K 660
                                    

/7/KİMSESİZ/

Bölüm parçası; Candan Erçetin- Annem

11 AĞUSTOS 🍂🍂

' Her zamankinden daha çok ihtiyacım var sana anne... Ne olursun rüyalarıma gir... Kimsesiz bırakma beni bu dört duvarın arasında!'

Bayram günü şeker toplamaya gittiğim zaman ki gibi kaybolmuştum yine sanki doğduğum koca şehirde... Yanımda anne bildiğim ablam yoktu yine! O zaman ki ayrılığımız birkaç saat sürmüştü ama şimdi zaman belirsizliğini gözüme sokarak somurttu. Onunla birlikte içimdeki kız çocuğu da yüzünü astığında kollarımın arasındaki yastığa daha sıkı sarıldım. O gün burnum kanadığında ablamı bir daha hiç göremeyeceğim korkusuyla deli gibi ağlamıştım. Sadece birkaç saat bile yetmişti kimsesizliğin ne demek olduğunu anlamama. Küçüktüm. Savunmasızdım. Büyüdüm; yine savunmasızım. İhtiyacım olan tek şey ise ablama o gün ki gibi sarılmaktı. Sadece sarılmak ve hep yanımda olacağını bilmek... Beni bir daha hiç bırakmayacağını söylediği o anı hatırladığımda iç çekip, göz yaşlarımı kucağımdaki yastığa akıttım! Gül kokan boynu, sırtımı ' Korkma' diyerek  sıvazlayan elleri yoktu. Korkuyordum. Umudum, öfke ile çatışacak kadar güçlü değildi. Nasıl hitap edeceğimi bilmediğim adamın öfkesinden korkuyordum. Umudum korkuyordu onun kıvılcımlar saçan kahverengi gözlerinden. Kimsesizdim. Yalnız ve umutsuz!

Yüreğim, ablamsız geçen her dakika için eline aldığı çakıl taşı ile kendini yaralarken, içimde oluşan boşluğu özlemim ve hüznüm ile doldurmaya başladım. O gün bulunmayacak olmanın korkusu bugün kavuşamayacak olmanın korkusuyla yer değiştirmiş, kalbimi eze eze kurtuluşun mümkün olmadığını söylüyordu. Bunu doğduğum şehir benden daha iyi biliyordu aslında. Yoluna ölüm serilen ve bu yolu bile isteye yürüyenin ardında bıraktıklarına  ancak cansız bedenleri ulaşırdı. Lanet okunarak atılırdı üzerine toprak. Beyaz kefeni herkesin gözüne lekeli görünürdü. Ablam şimdi o yolun başında ilk adımını atmış beni bekliyordu  ve ben ilk kez bu kadar çaresizdim. İlk kez bu kadar çok korkuyordum yalnız kalmaktan!

" Onu savunacaksan hiç zahmet etme, kaybol gözümün önünden Berfu!" 

Gecenin sessizliğini bölenin hıçkırıklarım olduğunu düşünürken yine onun sesini duydum. Sesi gündüz olduğundan daha öfkeliydi. Onun sesini Berfu'nun kestiğini duyduğumda ise kulaklarımı kapatmak yerine kucağımdaki yastığı yerine bırakıp ayağa kalktım. Çünkü bahsi geçen yine bendim!

Ayağa kalktığım anda  dönen başım yüzünden avuç içimi duvara dayayarak ağır  adımlarla pencereye doğru yürümeye çalışırken diğer elimle yüzümdeki yaşları temizledim. Yanaklarımın kuru kalması artık mümkün değildi. Ablamsız dinmeyecekti ağrım, kalbim ağlamayı bırakmayacaktı!

Perdeyi hafifçe araladığımda ilk onun yüzünü buldu gözlerim. Azalmamış aksine çoğalmıştı yüzünün her zerresini kaplayan öfkesi. Eminim hiç dinmeyecekti de! Gözlerimi onun sağ tarafına kaydırdığımda annesinin bedenini ileri geri hareket ettirerek oturduğunu gördüm. Sonra ağabeyi Kenan ve onun eşi Meryem girdi görüş alanıma. Hepsi yadırgayan bakışlarını Berfu'ya yöneltmişti.

"Aklım almıyor bu yaptığınızı! Ya kızı  aç bırakarak mı öldürmeyi  deniyorsunuz?"

Berfu'nun sözleri ile annesinin sabah söyledikleri geldi aklıma. Bana kahvaltı getirdiği için kadını azarlamış, uğursuzun dölünü mü besleyeceğiz demişti. Kendince haklıydı belki ama bana uğursuzun dölü demesini hazmedemiyordum!

Sözleri kafamın içinde hiç durmadan yankılanmaya başlayınca kaşlarımı çatarak onları izlemeye devam ettim. Daha doğrusu Berfu'yu  parçalayacakmış gibi bakan adam ve annesini.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin