Bölüm 🍀102🍀 Su Toprak Üzümlü Kek

24.1K 1.6K 319
                                    

Merhaba arkadaşlar

Dilerim iyisinizdir.

Bu bölüm biraz geçiş bölümü tadında. Birde bu bölüm Erkam'ın neden kek sevmediğine son kısımda yer verdim. Aslında  benim yaşadığım bir durumdu ve neden  Erkam'a kendimden vere vere bunu verdim hâlen daha bilmiyorum. Biraz mide bulandıracak bir durum, hassas olanların atlamasını tavsiye ediyorum.

Dilerim beğenirsiniz... 🤍

/102/ SU, TOPRAK, ÜZÜMLÜ KEK/

20 ŞUBAT 🍂🍂

' Zamanı koydum avuçlarının arasına... Kalbimi, ömrümü emanet ettim sana Elam. Ama öncesi var; sana gelişim öfkemi terkimden, kendimi sevmekten geçiyordu. Senin varlığına kavuşmak için  terkettim öfkemi.  Aynam oldu gözlerin; kendimi o yıldız tanelerinde gördükçe sevdim. Sen yanımdayken sevdim olduğum adamı... Değiştirdin; umutlarımın yönünü, hayallerimin rotasını. Teşekkür ederim canımın yarısı.'

Gülümseyerek okuduğu satırların bulunduğu sayfanının sağ üst köşesine bugünün tarihini yazan Erkam, kapağını  karısı ile birlikte süslediği  defteri kapattığında kıvrılan dudaklarına inat doldu gözleri. Kaleme aldığı bir paragraflık yazıda şimdiki zamanın teşekkürü, geleceğin umudu, geçmişin kalemden dökülmeyen çığlıkları vardı. Derin bir nefes alarak yaşların düşmesini engelledi ancak geçmişinden kopup gelen anıların zihnini talan etme uğraşına engel olamadı.

Artık hayatında istemediği iki adamın - babası ve Ferit'in- geçmişindeki yeri değişmeyecek olsa bile geleceğinde onlara yer vermeyecekti ama kaderin huzuru yakaladığı anda  bir oyun oynamasından korkmuyor değildi. Arınmıştı öfkesinden, hayatında değer verdiği kişilerin sayısı azaldığı gibi de çoğalmıştı ama yeniden aynı öfkeyi hücrelerinde ağırlamak istemiyordu. Şiirine kesinlikle yansımazdı öfkesi, bu kesindi ama olurda kardeşi bir gün karşısına yeniden çıkarsa ya da babası canlarını sıkacak bir şey yaparsa öfkeleniyor diye şiiri huzursuz olurdu. Tamamiyle hayatından çıkmış olan adamların bir daha karşısına çıkmamasını dilemekten başka çaresi yok gibiydi. Ya da görmemezlikten gelmeye çalışacak, yok sayarak yoluna bakacaktı. Tabi bu Esila ile iletişim kurmadıkları sürece yapabileceği bir şeydi.

Kilidi bulunan komidinin  çekmecesini açıp, defterini Esila'nın defterinin yanına koyarken gözüne çarpan renkler gülümsemesini büyütmüş, kısa bir süreliğine de olsa geçmişinin çığlığını susturmuştu. Kuruttukları kırmızı, sarı gül yaprakları ve deniz kabukları  onun siyah kapaklı defterini süslerken, Esila'nın kırmızı defterinin üzerinde pamuktan yaptığı beyaz bulutlar, elişi kağıtlarından yaptığı bir ağaç vardı. Ama Erkam'ı asıl gülümseten şey Esila'nın ağacın dallarına yapıştırdığı antep fıstığı kabukları idi.

Parmak uçları Esila'nın defterinin üzerinde bir süre gezindikten sonra kapağı ses çıkarmamaya özen gösterek  kapatıp, kilit yuvasındaki anahtarı sola doğru çevirdi. Bu defterleri anı olarak yazmanın yanında -henüz tarihini belirlememişlerdi- okutmak için birbirlerine vereceklerdi. İlk yazan Erkam olmuştu ve yataklarında uyumakta olan karısı onun birkaç saatlik uykuyla durduğundan habersizdi.

Esila'nın yastığın altına soktuğu sağ elini çıkarıp yanağını kaşıyışını izleyen Erkam, yeniden yatağına gitmek için sandalyeden kalktığında telefonundan gelen titreşim bakışlarını ondan ayırmasına neden olurken kendi telefonunun titrediğini sanan Esila gözlerini açmadan elini yastığının altında gezdirdi. Geç saatte uyudukları için gözleri açılmamak için sancılanınca yastığının altında olmayan telefonunu aramaktan vazgeçip uykuya dalmayı bekledi ancak bu seferde kulağına uğrayan  adım sesleri dikkatini çekti. Sırt üstü dönüp gözlerini sızlanarak kısık bir şekilde  açtığı sırada kulağının dikkat kesildiği adım sesleri yatağın sol yanının çökmesiyle bir kesildi.

AĞLA SEVDAM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin