Duvardaki metalik, yuvarlak saat, dalga geçmek istermiş gibi bir türlü on ikiyi vurmuyordu. Sol tarafımızdan bir titreşim geldi, telefonun alarmı çalmaya başladı. Yanımda oturan Yun neşeyle ellerini çırptı ve ciddi atmosferi anında mahvetti.
"Sana bunun kutsal bir ayin olacağını söylemiştim, değil mi?" dedim azarlar bir ses tonuyla ve çatık kaşlarla.
"Bunu her pijama partisinde yapıyoruz ki," diye diretti Yun. "Haneul, daha fazla dayanamıyorum; gülmem gerek! Artık arar mısın şu numarayı?"
İçimde kalmaması için kısa ama öz bir kahkaha patlatıp dakikalar öncesinden tuşladığım numarayı aradım. Telefon sık ve ısrarlı bir şekilde çalarken bir yandan da Yun'a sesini kesmesi için işaret yapıyordum. Şaka kaldırmaz duruşum karşısında gözlerini devirdi.
Sonunda telefon açıldığında, karşıdan kalın ama melodik bir erkek sesi duyuldu. "Alo?" dedi çekingen sayılabilecek bir şekilde. Yanından birkaç erkeğin daha konuşması duyuluyordu. Her işletme ayininde olduğu gibi o sefer de heyecanlanıp kalbimin hızlı hızlı atmasına engel olamadım.
"Alo," derken sesimi olabildiğince kalın çıkartmaya çalışıyordum. Yanımdaki Yun ve Jung, kahkahalarını ağızlarına bastırdıkları elleriyle geçiştirmeye çalışıyorlardı. "Biz SM şirketinden arıyorduk da."
Karşımdaki kişinin hazır ol duruşuna geçtiğini, kulağıma gelen kumaş seslerinden anlamıştım. henüz bir şey yapmamama rağmen adam bariz bir şekilde paniklemişti. "Son zamanlarda provalara katılmadığımı biliyorum ama kafam çok doluydu. Bir sonrakilere katılacağım, gerçekten. Özür dilerim." Sesi oldukça tanıdık gelse de, onu nereden tanıdığımı bir türlü çıkartamıyordum.
Boğazımı temizledim ve arkadaşlarımın meraklı bakışları altında istifimi bozmamak için çabaladım. "Kiminle görüşüyorum acaba? Doğru kişiyi arayıp aramadığımdan emin olamadım da." Üstümdeki baskının elle tutulabilir pozisyona geldiğini hissedebiliyordum, çok değerli pijama partimizin en geleneksel ayininin içine etmek üzereydim çünkü.
"Benim, Byun Baekhyun," dedi karşıdaki kişi. Sesi ve konuşma tarzı gibi adı da oldukça tanıdıktı.
"Byun Baekhyun..?" diye refleks icabı adını tekrarlayınca, partinin başlarından beri sessiz sakin oturan Jong'un gözleri vahşice açıldı. Omuz silkip 'Ne?' dedim dudak hareketleriyle. Telefonu hoparlöre almamı işaret etti.
"Evet, noona. Yoksa beni aramamış mıydın?"
"Tanrım, bu gerçekten Baekhyun oppa!" diye bağırdı Jung bir anda. "Sesi aynı onun gibi! Baekhyun oppa, sen misin gerçekten?"
Baekhyun denen adam bir süre cevap vermeyince araya atlamaya karar verdim. "Baekhyun oppa da kim ya?"
Jung ve Baekhyun aynı anda bağırarak kulak zarımın aşınmasına neden oldular. "Onu nasıl tanımazsın?!"
"Beni nasıl tanımazsınız?!" Baekhyun ani çıkışından sonra iç çekti. "Siz SM'den değilsiniz, değil mi?"
Telefon hala elimde kalakalmış ve soruma cevap bulamamış bir haldeyken, başka birinin cevap vermesini bekledim ama etrafımdaki ben hariç herkes oldukça meşgul görünüyordu. Jung kriz geçiriyor, Yun onu sakinleştirmeye çalışıyor, Hana'ysa arkadaki yatakta horlayarak uyuyordu; bu yüzden ipleri yeniden elime almaya karar verdim. "Değiliz, tamam da, sen kimsin? Okulumuzdaki şu popüler çocuk falan mısın?"
Baekhyun konuşmaya başlamadan önce nefes almak için ağzını açtığı sırada, onu net duyabilmek için telefonu burnuma kadar soktum. "Ben EXO'dan Baekhyun. Hani çok eyeliner çeken? Hani en yakışıklı olan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
× Five Months × Byun Baekhyun
FanfictionYanlışlıkla aradığım numarayı hiç tanımadığımı düşünürken, aslında tüm kirli çamaşırları gözümün önünde olan biriydi o. Ve ben beş ay boyunca ona katlanmak zorundaydım.