"Tanrım, Haneul!" diye bağırdı Yun, beni düşüncelerimden ayırıp zıplatan bir sesle. "Yedi yüz elli üç mesajın var! Yedi yüzünün 'Ateşli Kızlar', 'Ateşli Kızlar 2' ve 'Ateşli Kızlar 3'ten geldiğine eminim ama geri kalan elli üç mesajını kontrol etmelisin! Telefonun patlayıp giderse ne yaparız?!"
Jung bunun üstüne hemen ileri atılıp telefonumu kapmak için Yun'un yanına gitti. "Baekhyun oppa mı atmış?" Duraksadı ve iç çekti. "Bana da atmasını isterdim."
"Kızın telefonunu rahat bıraksanıza," dedi Hana sonunda kitabından başını kaldırıp. "Belki sevgilisi falan vardır." Hana'nın bunu söylemesi, Yun ve Jung'un patlamasına yetti de arttı bile.
"Sevgili mi?!" diye bağırdı Yun. "Sevgilin var bize söylemiyorsun, öyle mi?!"
Hepsi benden olumsuz cevap beklerken, önemli bir şey olmadığını düşündüğüm için onlara söylemediğim sözcükler ağzımdan döküldü. "C sınıfındaki Nayong'la çıkıyorum," dedim gelecek olası darbelerden korunmak için biraz geriye giderken. Bir süreliğine, rahatsız edici bir sessizlik oldu. Hana bile bana biraz şaşkın gözlerle bakıyordu. "Şey," diye başladım. "Zaten bir süredir konuşuyorduk ve teklif edince hayır diyemedim..." Yaklaşık yarım gündür konuşuyorduk ve kabul etmemin gerçekten öyle belirli bir sebebi yoktu. "Aslında yakında da buluşmaya gideceğiz, birkaç saate falan..."
"Nayong yakışıklı çocuk tabii," dedi Yun kaşlarını kaldırıp. "Zeki de. Sana neden baktığını pek anlayamadım ya, neyse." Kolunu çimdikleyince hafif bir çığlık attı ama gülüyordu da. "Tebrik ederim." Göz kırpıp sarıldı bana. Yun'a sarılmak, beni daima ferahlatırdı. Teninden, kendine özgü ve hoş bir koku yayılırdı; bu koku, evinde yirmi şişe kadar olduğunu düşündüğüm hafif parfümüyle karışınca, ortaya gerçekten bir ziyafet çıkardı. Sarı ve yapılı gibi duran bukle bukle saçları vücudumu gıdıklar, derin bakan sütlü kahve gözleri de daima anlayışlı bir şekilde ışıldardı.
Hana'nın bakışlarını üstümde hissedince ona döndüm. Sarılmak ve kahkahalarla sarsılmak pek ona göre değildi, bunu biliyordum. O yüzden bir süre sadece birbirimizi süzdük. Simsiyah ve canlı dalgalı saçları, başının oldukça yukarısından at kuyruğu yapılmasına rağmen beline geliyordu. Yeşil gözlerinde anlayışlı bir bakış vardı. "Tebrik ederim," dedi tekdüze bir sesle.
"Seni seviyorum, Hannnnna," diye cevap verdim laubali bir sesle. İç çekip kafasını yine kitabına gömdüğünde kıkırdadım.
Hana'yla olan bakışmamız bitince, Jung üstüme atladı. Jung'un beni aynı şekilde rahatlattığını size söyleyemem ama onun da kendine özgü, insanda uyandırdığı hoş bir his vardı. Sürekli güzel olmadığından yakınsa da, onu tanıdıkça güzelleştiğine şahit olabilirdiniz. Koyu kahve gözlerinde, yalnız olduğunu bağıran bir şeyler bulabilirdiniz hep. Onu gerçekten çok seviyordum ama zavallı olduğunu düşünmesinden de nefret ediyordum.
Omzumda olan kafasının hafifçe titrediğini görünce, korkuyla onu benden uzaklaştırıp yüzüne baktım. "Sorun ne?" diye sordum endişeli bir şekilde.
"Baekhyun oppa'yla asla beraber olamayacağım," dedi gözyaşlarını silmeye çalışırken. "O benim aşık olduğum ilk erkek, Haneul. EXO'yu sevme sebebim o. Eskiden onun beni beklediğini düşünerek kendimi hep teselli etmeye çalışırdım ama şimdi korkuyorum. Beni önemsemezse ne yaparım? Milyonlarca fandan biriyim ben de sonuçta sadece... Ben... Sadece bir konserini izlesem, sadece herhangi şarkıdaki sesini duysam dahi, ona daha fazla aşık oluyorum. Bu gerçek, biliyorum çünkü daha önce hiç kimseye karşı böyle şeyler hissetmedim... Beni bırakıp giderse ne yaparım? Ah, Tanrım, öyle korkuyorum ki..."
"Tabii ki senden hoşlanacak," dedi Yun. Arkasında olduğu için Jung onu göremiyordu, böylelikle sadece kendinden emin sesini duyabiliyor; tereddütlü gözlerine bakamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
× Five Months × Byun Baekhyun
Fiksi PenggemarYanlışlıkla aradığım numarayı hiç tanımadığımı düşünürken, aslında tüm kirli çamaşırları gözümün önünde olan biriydi o. Ve ben beş ay boyunca ona katlanmak zorundaydım.