Ego Patlaması: Şimdi de sıcak suyu döküp soğuk su koyacağım...
...
Ah
Suho hyungun yumurtası düştü
Haneul: Onun Suho oppanın yumurtası olduğunu nereden biliyorsun ki?
Ego Patlaması: Zengin ve aptal gözüküyor
Yamuk yumuk falan
Peki onu ne yapmalıyım?
Haneul: Al ve tencerenin içine geri koy
Ego Patlaması: Koydum
Soğuk suyu da koydum
Şimdi ne yapmalıyım?
Haneul: Sofrayı hazırla
Reçel falan koy
Ekmeği kes
Ego Patlaması: Pffft
Benim gibi skillsli bir aşçıya böyle kolay görevler vermek de ne demek?
Kai'ı falan uyandırayım da o yapsın
Küçükler ne için var?
Haneul: Kahvaltıyı sen hazırlayacaksın, değil mi?
Bulaşık yıkamaktan kaçan Kai oppa mı?
Hayır
Öyleyse ekmeği de sen keseceksin, reçeli de sen koyacaksın
Beni oraya getirtme oppa
Ego Patlaması: Bazen içinden çıkan şeylere akıl sır erdiremiyorum
Az önce de kırk yaşında bir ahjussi çıktı
Haneul: Sözünde durmayan insanları sevmiyorum
Şimdi bana yazmayı bırak ve ekmekleri kes Baekhyun
Oppa
Ego Patlaması: İyi kurtardın ergen -_-
Sahi, sen kaç yaşındasın?
Haneul: 17
Şimdi şu ekmekleri keser misin?
Ego Patlaması: Benden altı yaş küçük biriyle mi konuşuyordum?!
Ben seni yirmi falan sanmıştım!
Hayatım koca bir yalanmış!
Haneul: Ekmekler.
Ego Patlaması: Tamam tamam gidiyorum
Geldimmm
Şirin bir sofra oldu bence
Haneul: Pek güvenim yok ya, neyse
Ego Patlaması: Bunu duymamazlıktan geleceğim ve diğer üyeleri kaldıracağım
Sonra da soframı görünce verdikleri tepkileri ses kaydı olarak sana atacağım
Göreceksin, çok mükemmel olacak!
Hayatımın en güzel sabahı!
--
Ben henüz cevap veremeden çevrim dışı oldu ve gülümsemeden edemedim. Sohbeti biraz üste kaydırıp hoşuma giden yerleri tekrar okudum. Bu esnada da bilgisayarımdan rock müziğin etrafı inleten notaları yayılıyor, duvarlara çarpıp kulağıma geri geliyordu. Annemin sesini kısmam için uyarısı çok geçmeden geldi, ayağa kalkıp hoparlörden ayarlamalarımı yaptım. Kardeşimin oyuncaklarıyla münakaşaya girdiğini, ablamın da telefonda sevgilisiyle konuştuğunu duyuyordum. EXO-L olan ona, Baekhyun'la konuştuğumu söylesem ne diyeceğini düşünemeden edemedim.
Kendi kendime düşünüp tavandaki kusurları ezberlemeye çalışırken, telefonum yeniden titreşti. Konuşmaya girip ses kaydını açtım.
"Bekleyin, bekleyin!" diye bağırıyordu Baekhyun, diğer üyeler aralarında fısıldaşırken.
"Ben açım," dedi Kai, huysuz ve uykulu bir sesle.
"Sen hep açsın," diye homurdandı birkaç kişi birlikte, bunun üstüne kıkırdadım. Kai'n bir arkadaşıyla birlikte on yedi fast food menüsünü bir oturuşta bitirdiğini duymuştum. O vücuda tabii ki normaldi.
Baekhyun'un heyecanlı sesi yeniden duyuldu. "Dün gece bildiğiniz gibi bulaşıkları yıkamadım, bu yüzden ben de size bir sürpriz yapıp kahvaltıyı hazırlamaya kadar verdim çünkü sizi seviyorum!" İç çektim, sabah pek de öyle demiyordu.
"Bu bir sürpriz değil ki," dedi Lay de her zamanki uyuşuk sesiyle. "Dün gece kahvaltıyı senin hazırlamana hep beraber karar vermiştik."
"Öhöm, heyecanlı bir müzik istiyorum şimdi." Baekhyun, Lay'i duymazdan gelip konuşmasına kaldığı yerden devam etti. "Channie?" Chanyeol olduğunu düşündüğüm biri, beatbox yapmaya başladı ve hep beraber üçe kadar sayıp -anladığım kadarıyla- kahvaltıyı görmek için odaya geçtiler.
Kahvaltıyı gördüklerini düşündüğüm sırada, Chanyeol beatbox yapmayı bıraktı ve kimse konuşmadı. Sonunda Sehun, "Bu hyung da ne böyle?" dedi bana ünlü Showtime repliğini hatırlatarak.
Xiumin, "Kahvaltı nerede?" diye sordu gayet ciddi bir sesle. Ben de tüm dikkatimi Baekhyun'un cevabını duymaya verdim.
"İşte," dedi Baekhyun. "Haşlanmış yumurta, dilimlenmiş ekmekler ve reçel." Başka bir şey koymamasına iç çektim. Daha önce hiç kahvaltı etmemiş falan olmalıydı.
"Daha önce hiç kahvaltı etmedin mi?" diye sordu D.O., duygularıma tercüman olarak. "Yumurtalar tencerede, ekmeklerin tabağı yok, masada boş boş bekliyorlar ve reçel de kavanozunda öylece duruyor. Zaten hiçbir şey yapmamışsın, bari tabak, çatal, bıçak falan koysaydın." D.O.'nun sesindeki sinir, elle tutulabiliyordu.
Chen'in sesi, diğer üyelerinkini böldü. "Peki ya Nutella nerede?" Onaylama sesleri duydum. "Nutellasız bir kahvaltı hazırlamayı düşünmedin, değil mi?"
Baekhyun, "Aslında..." diye başlasa da, Suho onun sözünü böldü.
"Pekala," dedi iç çekerek. "Hep beraber güzel bir kahvaltı hazırlayalım ve bundan ders alalım, tamam mı?"
"Tanrı aşkına, hyung. Almamız gereken ders 'Masaya Nutella koymayı unutma' falan mı olmalı?" diye sordu Sehun, oldukça bozulmuş bir sesle. Kahvaltı hazırlama işlerine hiç girmek istemediği açıktı.
Xiumin, Suho'nun sözü dinlenmeyince olaya el attı. "Herkes masaya bir şeyler koyarsa, işimiz çabucak biter."
Bunun üstüne, sıkıntılı oflamalar duyulsa da, herkes ayaklandı ve birkaç saniye boyunca kimse konuşmadı. Sonra, Baekhyun'un fısıldayan sesi geldi.
"Gördün mü, Haneul? Yani, duydun mu demek istedim. İşte bu yüzden en mükemmel grup olduğumuzu söyledim. Haşlanmış yumurta fikri harikaydı, teşekkür ederim. Haftaya bana yine yardım edersin, değil mi? Yemekten sonra görüşürüz."
Bitince, ses kaydını başka bir dosyaya daha yedekledim ve yüzümdeki aptal gülümsemeyi silemeyerek aşağıya, bizi kahvaltı için çağırıp ciğerlerini parçalayan annemin yanına indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
× Five Months × Byun Baekhyun
FanfictionYanlışlıkla aradığım numarayı hiç tanımadığımı düşünürken, aslında tüm kirli çamaşırları gözümün önünde olan biriydi o. Ve ben beş ay boyunca ona katlanmak zorundaydım.