"Neyin var, Haneul?" diye sordu Yun, hiç beklemediğim bir anda. Kafamı kaldırıp ona şaşkın bakışlarla baktım. Konu neydi ki? "Son zamanlarda kendinde değil gibisin. Şimdiye elli kere Jung'un notunu eleştirmeliydin."
Kafam hala karışık olduğu için cevap vermeden önce duraksadım. "Sorun değil, Jung. Düzeltirsin." İşin aslı, her zaman olduğu gibi yine Baekhyun'u düşünüyordum ve ona aşık olduğumu geç de olsa anlamıştım. Bu, Jung'la konuşmama engel oluyordu. Onun hoşlandığı kişiye aşık olmuştum, bu iğrenç bir şeydi.
Jung bakışlarımı yakalamak için hafifçe eğildi. Hana'ların halısının desenini ezberlediğimi fark ettim. "Sen iyi misin?"
"Evet. Tabii ki."
Hayır değilsin," diye konuya dahil oldu Hana. "Son zamanlarda kesinlikle iyi değilsin. Seni tanımadığımızı mı düşünüyorsun?"
"Anlat bize, Haneul. Sorun ne?"
"Seni anlarız."
"Bize anlatabilirsin."
Ne devam eden ısrarlarına ne de gözümden düşmek isteyen damlalara engel olamayarak ağlamaya başladım. "Ben hayatımda tanıdığım en iğrenç kişiyim," dedim hıçkırılarımın arasından. "Baekhyun'a aşık oldum."
Jung, beklediğimin aksine, bana vurmadı, bağırmadı veya arkadaşlıktan reddetmedi. Yun'la birbirlerine baktılar ve kahkahalarla sarsıldılar.
"Sana demiştim," dedi Yun. "Bizim yumuşak Haneul üç ay olmadan yakışıklı ve karizmatik Byun Baekhyun'a aşık olur demiştim!"
Jung da onu onaylamakta gecikmedi. "Değil mi? Keşke birileriyle iddiaya falan girseydik!" İkisine anlamaz bakışlarla bakarken, herkesin gözü titreyen telefonuma kaydı.
"Ondan mı?" dedi Hana, beni şaşırtan bir heyecanla. Kafamı iki yana salladım. Hala şokun etkisindeydim tabii ki.
Jung'a döndüm. "Sen de ondan hoşlanmıyor muydun?" Şok içinde düşünerek duraksadım. "Ona aşık değil miydin?"
Jung bana sarıldı. "Tabii ki onu çok seviyorum ve en azından aşık olduğumu düşünmüştüm ama seninkinden farklı bir aşk bu. Ben onu sadece kameranın önünde olduğu kadar tanıyorum, sense en yakın arkadaşlarından birisin. İkimiz kesinlikle karşılaştırılamayız." Verdiği olgun cevap yüzünden hayretler içinde kalsam da, sarılışına karşılık verdim.
"Ee," dedi Yun, meraklı bir sesle. "Aranız nasıl? O da senden hoşlaşıyor mu?"
Bu soru karşısında hissettiğim olumlu duygular ve şaşkınlık uçup gitti; kendimi bir anda dudak büzerken buldum. "Hayır," dedim kısaca.
"Sorun ne? Neden senden hoşlanmasın ki?"
Derin bir nefes aldım, hala söylemek canımı yakıyordu. "O Taeyeon'a aşık ve işin kötüsü ne, biliyor musunuz? Taeyeon'un sadece dış görünüşünden hoşlanıyor. Makyaj güzeli hem de. Normalde güzel değil ki." İsyanlarıma Yun güldü.
"Çirkin diyemem ama sadece fiziksel görünüşe de çekilmemelisin."
"Evet! Bir güzelliğim eksik valla onu da herkes hemen fark ediyor!" diye bağırdım atarlı bir sesle. Kızlar yeniden güldüler.
"Çirkin olsan da sen karizmatiksin," dedi Jung. "Ya ben ne yapacağım? Hem çirkinim hem de çirkinim. Çift taraflı çirkinliğim var benim." İç çektik ve onu reddettik.
Bu esnada, her klasik sahnede olduğu gibi telefonum çaldı. "Kim?" diye sordu Hana, benim şaşkın gözlerle ekrana baktığımı görünce.
Cevap vermeyeceğimi anlayan Yun, boynunu uzatıp telefona baktı. "Tanrım!" diye haykırdı kulağımın dibinde. "Aç hemen!"
"Onunla konuşmaya henüz hazır değilim..." Yun, berbat bir arkadaş olduğu için, benim yerime çağrıyı cevaplandırdı. Sayesinde, Baekhyun'la konuşmak zorunda kalmıştım.
"Alo," dedi o kusursuz sesiyle. Sesinden büyülenmekten konuşamadan kaldım. Tekrar "Alo?" diye sormak zorunda kaldı.
'Sesi çok güzel' dedim ağız hareketleriyle. Yun da atarlı bir şekilde, 'Konuş' diye karşılık verdi.
Boğazımı temizledim. "A-Alo?"
"Haneulçoközürdilerimbiliyorumbirhayvanlıkyaptımnoluraffetbeniseniseviyorum."
"Oppa... Hiçbir şey anlamadım ama sanırım özür diliyorsun?" diye sordum. Kızlar ufak çaplı kriz geçirdiler.
"Şey, ondan önce... Sesin beni neden bu kadar rahatlatıyor? Kendimi daha iyi hissediyorum. Seni daha sık aramalıyım." Bir süre gerçekten ağzımı açamadım. Beni, hem sesiyle hem de sözleriyle büyülüyordu.
"Önemli değil," dedim hızlıca. "Neyse hepsi buysa kapatıyorum oppa. Arkadaşlarımla geziyorum da. Mesaj atarım. Görüşürüz..." Telefonu yüzüne kapatıp derin bir nefes aldım.
Bir dakikanın ardından, "O neydi be..." dedi Yun ve bir kahkaha attı. "Sana ne dedi? Her şeyi anlat hadi."
"Sesimi beğendiğini söyledi..." dedim mırıldanma- şaşkınlık karışık bir ses tonuyla. "Onu rahatlattığını söyledi... Sesim güzel mi? Sizi de rahatlatıyor mu? Şarkıcı olmalı mıyım?" diye sordum peş peşe. Sorularım, Yun'la Jung'un çığlıkları arasında havada kaldı.
"Sana abayı yakmış!" diye bağırdı Yun.
Jung da hemen araya girdi. "Baekhyun oppa ve Taeyeon yellozunun şirket yüzünden çıktığını duymuştum. Onların arasında normal bir abla-kardeş ilişkisi varmış. Baekhyun'un ona aşık olduğunu düşünmüyorum."
İç çektim. "Öncelikle ona 'yelloz' dememelisin; çünkü ne olursa olsun sesi güzel ve yetenekli. İkinci olarak da, Chanyeol oppayla bu konuyu konuştum. Önce şirket için çıkmışlar ve aralarında gerçekten hiçbir şey yokmuş; ancak ayrıldıklarında, Baekhyun depresyona girmiş ve onu çok özlediğini fark etmiş," diye düzelttim Jung'u.
"Öyleyse plan yapmalıyız." Yun bir anda ciddileşti ve sert gözlerini hepimizin üstünde teker teker gezdirdi. "Sizden bunu şimdiye kadar sakladım ama... Elimde çok büyük bir koz var." Hepimiz merakla ona yaklaştık. "Kuzenimi hatırlıyor musunuz?"
"Yakışıklı olan mı?" diye sordu Jung.
"Kız."
"Güzel olan mı?" diye sordu Hana.
"Yirmi yaşında olan."
"Ah o," dedim aydınlanma yaşayarak. Yun'un nereden baksanız yirmi kuzeni vardı. Aslında hangisinden bahsettiğini hiçbirimiz anlamamıştık.
"İşte, o. Onunla son zamanlarda oldukça yakınız ve bilin bakalım babası nerede çalışıyor. Doğru tahmin; SM Entertainment'da. Yani, bizi içeri sokabilirim."
"EXO'yla tanışabilir miyiz?!" diye bağırdı Jung heyecanlı bir sesle.
Yun kafasıyla onayladı; hala ciddiyetini korumaya çalışıyordu. "Kesinlikle. Baekhyun'un yanına da gidebiliriz yani."
Tüm gözler yeniden bana döndü ve herkes kararımı bekledi. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Baekhyun'u görmek bana ne hissettirirdi acaba? Yine de kafamı salladım ve "Tamam," dedim kararlı bir sesle. "Gidelim ama bana hazırlanmak için zaman verin. Mesela haftaya kadar."
Yun işaret ve baş parmağını 'o' şeklinde birleştirip 'tamam' işareti yaptı. "Okay! Öyleyse haftaya 'Baekhyun ve Haneul'u bir araya getir' planını başlatıyoruz."
"Amacımız bizi bir araya getirmek falan değil. Onunla konuşmayacağım veya gözüne görünmeyeceğim; sadece onu görmek istiyorum. Bu konuda anlaştık mı?" diye sorduğumda, isteksiz onaylama sesleri çıktı.
Ben de gelecek haftayı iple çekmek ve gelecek haftadan saklanmayı istemek arasında kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
× Five Months × Byun Baekhyun
FanfictionYanlışlıkla aradığım numarayı hiç tanımadığımı düşünürken, aslında tüm kirli çamaşırları gözümün önünde olan biriydi o. Ve ben beş ay boyunca ona katlanmak zorundaydım.