Merhaba arkadaşlar, bu ilk hikayem o yüzden eksikler, hatalar olmuş olabilir. Bununla ilgili heyecanla yorumlarınızı bekliyorum. Umarım beğenirsiniz. Sevgilerle kalın.
" Aylin, çabuk kalk" ablamın şiddetli dürtmeleri ve sarması sonucu gördüğüm rüyanın en güzel kısmından koparılarak zorla uyandırılmıştım. Uyku mahmurluğuyla açtım gözlerimi ve sinirli bir şekilde bağırdım ablama;
"Of! abla ne istiyorsun gecenin bir köründe? Çok güzel bir rüya görüyordum." İstem dışı suratımı asmıştım. Gördüğüm rüyayı hatırlayınca boş boş sırıtmaya başladım. Rüyamda dünyayı kurtaran bir kahramandım ve dünya canavarlar tarafından istila ediliyordu. Tek umut bendim ve tam savaş alanına gelip düşmanla karşı karşıyayken uyandırılmıştım. Kahraman olma hayallerim yine sevgili ablacığım tarafından sabote edilmişti. Umarım geçerli bir nedeni vardır.
"Evet eminim gene dünyayı kurtarıyordun. Yukarıya silahlı adamlar çıktı, senin adını söylüyorlardı çabuk kalk."
"Ne!!!" diye feryat ettim. O çığlığın ağzımdan nasıl çıktığını ben bile anlamamıştım. Ablam telaşla ağzımı kapattı.
"Sessiz olsana, kızım anlamıyor musun çabuk çıkalım şuradan, hadisene !!!" sessizce bağırıyordu. Zaten sürekli bir azarlama ve bağırtılıya maruz kalıyordum. Ama şimdi bunları düşünmenin sırası değildi hayatım tehlikedeydi nedenini bilmediğim bir şekilde. Hızla yataktan kalkıp ablamın peşine takıldım. Dizlerim titriyordu ama önemsemedim. Ablamın beni kurtaracağını biliyordum. O her zaman en iyisini düşünürdü benim için şimdi de ona güveniyordum. Aramızda güçlü bir bağ vardı kardeşlik bağından da öte. Ablam kapının yanında duran yıllanmış ve artık tarihi eserlik mertebesine ulaşmış portmantomuzdan çantasını alıp boynuna geçirirken benim çantamı uzatıyordu diğer eliyle. Tüm bu panik halinde bile soğukkanlı durup nasıl akıl edebiliyordu tüm bunları anlayamıyordum bazen. Rüyalarım gerçek olsaydı eğer dünyayı kurtarması gereken kişi ablam olurdu, benim aksime büyük ihtimalle. İşaret parmağını dudaklarının üstüne götürüp sessiz olmamı işaret etti. Kafamı sallayıp onayladım onu. Ablam kapının kulpunu aşağıya doğru çekerken kalbim sanki ağızımda atıyordu ve kan yerine tüm hücrelerime korku pompalıyordu. Gözlerimde tüm bu korkulara tepki olarak gözyaşlarının usul usul yanaklarımdan akmasına izin veriyordu. Bu etki tepki olayını görüp, düşündükçe insan doğasına tekrar tekrar şaşırıyordum ama bunlardan önce kurtarmam gereken bir hayatım pardon iki hayatım vardı. Araladığımız kapının ağzından dışarıyı kolaçan ettikten sonra sessiz ama büyük bir hızla yangın merdivenin olduğu yere doğru koşmaya başladık. Bulunduğumuz katta üç tane daire vardı. Bizim dairemiz en uçtaydı ve Yangın merdiveni de bizim evin giriş kapısının diğer ucundaydı. Biz merdivenlerden hızla inerken başka birileri de merdivenlerden çıkıyordu. Panik, endişe sanki etrafımızda çember oluşturmuştu. Bir türlü bu duygulardan kurtulamazken donup kaldım, ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Şükürler olsun ki yalnız değildim. Ablam kolumdan çekip yukarıda ki merdivenlere yönlendirdi hemen beni hızla yukarı doğru geri dönerken bizim katta sesler yükselmişti. Sanırım adamlar bizim evi talan ediyorlardı. Bir saniye bile oyalanmadan yukarıya çıkmaya devam ettik. Bu arada adamlar bizim yangın merdiveninde olduğumuzu sanırım anlamışlardı çünkü onlarında ayak sesleri hızlanmaya başlamıştı. Korkudan hiçbir şey düşünemezden yangın merdiveninden çatıya ulaşmıştık. Ne yapacağımızı bilmez bir şekilde etrafımıza bakarken ayak sesleri iyice yaklaşmıştı. En geç iki dakika sonra yakalanacaktık. Her şey buraya kadardı, Başka bir çıkış yolu yoktu. Son umut kırıntılarımı da kürekle toplayıp çöpe atmıştım şimdi. Daldığım düşüncelerim de boğulurken, ablamın sessiz çığlığı beni kendime getirdi.
"Kime diyorum, hey! Allah aşkına, Aylin gerçek hayata dön artık. Yardım ette şu kapağı çıkartalım. Adamlar şimdi gelir, şakaları yok ki bizi bu kadar kovaladılar. Çıldırtma beni Aylin. Şu beladan bir kurtulalım yeminle saçı başını yolacağım senin. Bu adamları nasıl taktın peşine, neden taktın hepsinin hesabını bir bir vereceksin bana."
Motora bağlamış şekilde cümlelerini sıralarken çoktan havalandırma borusunun içine yüzün koyun girmiş kapağı da üstümüze kapatmıştık. Böylelikle saniye farkıyla adamların bizi yakalamasını engellemiştik. Nefesimi sessizce dışarı verirken büzüşüp kaldığımız havalandırma borusuna şükrettim. Onu buraya koyan mimara, apartmanlarda bunu zorunlu kılan belediye başkanına. Şu anda bu adamlardan bizi kurtarabilecek herkese şükrettim, en çok da yanımda bana destek olan canım ablama. Sanırım hiçbir zaman rüyalarımda ki kadar cesur olamayacaktım. Ablam olmasa adamlar çoktan benim leşimi sermişlerde yere.
Adamlar koşturarak bütün çatıyı ararlarken, baca deliklerine kadar baktıkları gördüm kapağın şeritli kısımlarından. İyi ki oraya saklanmadık dedim içimden. Buraya girme ihtimalimizi bile düşünmedikleri için es geçmişlerdi bakmayı çünkü dışarıdan bakıldığında oldukça küçük görünüyordu. Ben bile içinin bu kadar geniş olabileceğini düşünmemiştim. Buradan çıktığımızda ablacığıma sımsıkı sarılacaktım. Benim zeki ablam hayatımızı kurtarmıştı.
"Uçmadılar ya! Nereye gitmiş olabilirler?"
"Bilmiyorum abi ama yukarı çıktıklarına eminim. Ayak seslerini duyup peşlerine takıldım zaten, yoksa aşağıya ineceklerdi. Aşağıya atlamaları imkânsız kırk katlı bir apartmandayız. Süper güçleri yoksa eğer karşı bloğa geçmeleri de bir o kadar imkânsız. Buradalar eminim. Hangi deliğe girdilerse bulacağız merak etme."
"O kız patron için çok önemli anladın mı? Kılına bile zarar gelmemesi gerekiyor?"
"Patronun böyle basit bir kızla ne işi olabilir abi bir anlam veremi-"
"Neyse ne, orası bizi ilgilendirmez. Sen bunları düşüneceğini kıza odaklan. Kızları bulana kadar buradan ayrılma, adamlarını da organize et. Ben gidiyorum, patronu durumdan haberdar etmem lazım" kızgın bir ses tonuyla susturmuştu öteki adamı. Adamların kendi aralarında yaptığı konuşmaları dinlerken sorular zinciri sarmaya başlamıştı bile beynimin etrafını. Patron kimdi? Benden ne istiyordu? Ben hayatımda bir kere bile bu tarz insanlarla karşılaşmamıştım bile, ne yapmış olabilirdim ki?
Hafif toplu olan yani kızgın olan adam gitmişti. Uzun boylu, zayıf olan adam ise çatıda durmaya devam ediyordu. Bizim taraftan biraz uzaklaşıp çatının kenarına doğru yürümeye başladı. Aşağıya bakarken birden telefonunuma mesaj geldiğini bildiren ses yankılanmaya başladı etrafta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN DENEYİ
General FictionHer zaman madalyonun bir de ters yüzü vardı. Tıpkı kişiliklerimiz gibi. Önemli olan ise diğer tarafını da görmektir.