NURDANE ABLA'DAN DEVAM
Gözlerimi açtığımda etraf kapkaranlıktı. Başucumda duran komedine uzanıp ışıklı çalar saatime baktığımda saatin üçü geçtiğini gördüm. Midem ateş gibi yanıyordu, ağzımda kupkuru olmuştu. Yavaşça yataktan kalkıp odamdan çıktım ve mutfağın yolunu tuttum. Kendime bir bardak su doldurup içtikten sonra elimi ferahlamış midemde gezdirip, camdan dışarıya baktım. Etrafta bir sürü mafya kılıklı adam geziyordu. Bunların ne işi olabilirdi ki bizim apartmanın önünde, bildiğim kadarıyla bu tip insanlar yoktu, ya da bunlarla işi olan. Düşünceli bir şekilde odama dönerken kapının dışından da sesler gelmeye başladı. Hemen kapı deliğinden bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. İki tane adam Aylin diye birinin evinin hangi katta olduğunu tartışıyordu. Bir dakika neler oluyordu öyle. Aylin bizim Aylin'di zira burada başka Aylin yoktu. Adamlar yukarı çıkmaya karar verirken ellerindeki silahı gördüm. Korku ve panik her yanımı sarmışken, ne yapacağımı bilmez bir halde elim ağzımda etrafımda dönmeye ve tepinmeye başladım. Gördüğüm şey silahtı. Gerçek bir silah. Ne yapmalıydım şimdi, biraz daha yerimde tepinip kendime gelmeye çalıştım. Aylin'in hayatını kurtarmam gerektiği gerçeği beynimde bin voltluk ampul gibi yanıp sönerken hızla odasına gidip onu zorla da olsa kaldırmayı başarmıştım neyse ki. Hiç kimseyle konuşmayan, muhatap olmayan kardeşim başına ne iş açmıştı bilmiyorum ama bir an önce bu adamlardan kurtulmamız lazımdı. Camdan gördüğüm adamlarda demek ki Aylin için buradaydı. Ama ne isterlerdi ki bizden. Aylin'le beraber çatıya çıktığımızda hala adamlar peşimizden geliyorlardı. Nefes nefese çatıya vardığımızda, saklanacağımız bir yer ararken benim şaşkın kardeşim öyle alık alık bakıyordu etrafına, gözünün bir şey gördüğünü bile sanmıyordum. İlk önce baca deliklerine saklanmak geldi aklıma, gözlerim etrafı o kadar hızlı tarıyordu ki beynimin bu hıza yetişmesi imkânsızdı. Baca delikleri olmazdı ben olsam ilk oraya bakardım, çünkü Noel baba sayesinde baca delikleri fazla popülerdi. Hızla bakarken bir gri kapak dikkatimi çekti. Havalandırma boşluğu. Filmlerde hep işe yarardı, umarım bizi de kurtarırdı. Girişi fazla küçüktü ama bizde minyonduk. Hemen kapağın olduğu tarafa koşup çıkartmaya çalıştım ama sıkışmıştı. Aylin hala olduğu yerde donup kalmıştı. Bağırarak onu kendine getirdim ve onunda yardımıyla kapağı açıp hemen Aylin'i içine soktum. Kendimde girdiğimde adamlar çatıya henüz girmişti. Bütün vücudum korkudan ve telaştan titrerken Aylin'e belli etmemek için kendimi kasıyordum ama bu seferde kasmaktan her yanım uyuşmuştu. Onun yanında güçlü durmak zorundaydım, çünkü ben ablaydım. Onun hayatını korumak ve onu kollamak benim görevimdi. Küçücük bir bebekten farkı yoktu ki onun nasıl başa çıkabilirdi bunlarla. Tam adamlar gitmek üzereyken Aylin gene yapmıştı yapacağını. Telefonu elinde ötmeye başlamıştı. Ayrılamıyordu zaten telefonundan sanki onun bir parçasıydı. Ben bu kızla ne yapacaktım. Sinir katsayılarım tavan yaparken beynim patlamak üzereydi. Çığlık atmamak ve saçlarımı yolmamak için kendimi zor tutuyordum. Adam bizi fark etmiş ve olduğumuz yere doğru bir hamle yapmıştı. Neyse ki havalandırma borusundaydık ve borudan aşağıya kaymaya başlamıştık. Bu kesinlikle su parkında kaydımız kaydıraklar gibi değildi. Felaket derece vücudumu ateş sarmıştı. Acı ise dayanılmazdı. Metalin ve tenimin sürtünmesi sonucu çıkan ısı birinci derece yanık bile yapabilirdi.
Sonunda düşüş bittiğinde gözümü otoparkta açtım. Kendimize gelip koşmaya başladık. Bir blok ötedeydi arabayı park ettiğim yer. Hızla koşarken Aylin yere düşmüştü. Benim de gücüm yoktu ama bu kadar zayıf olması kızdırıyordu çoğunlukla beni. İnsanlar çıtkırıldımları sevmezdi, bende öyle ama, ne kadar sevmediğim huy varsa sanki bana inat hepsi Aylin'de toplanmıştı. Onu kaldırıp hızla koşmaya devam ettik. Çantamdan anahtarları çıkartıp kapıları açtım. Çok az kalmıştı, son bir kuvvet kendimizi arabaya attığımızda ellerim zangır zangır titriyordu. Aylin akıllılık yapıp kapıları kilitlemişti de adamın elinden kurtulmuştuk. Sonunda arabayı çalıştırdığımda hızla bir ara sokağa girip takip edilip edilmediğimize baktım. Neyse ki şu anda gelen yoktu. Nereye gittiğimizi bilmeden arabayı sürmeye devam ettim. Bu kadar paniğe ve strese dayanamayıp ağlamaya başladım. Aylin yanında uyurken ona baktım. O kadar masumdu ki. Kim bu masum kızdan ne isteyebilirdi. Onu koruyamama fikri kanımı dondurdu, ya adamlar bizi yakalasaydı öldürecekler miydi onu. Gerçi adamlar canlı istediklerini söylemişlerdi. Ne hesapları olabilirdi ki. Aklım, mantığım durmuştu. Sakar, beceriksiz ve aptal gibi görünebilirdi ama aslında fazlasıyla zeki olduğunun farkındaydım. Yoksa okuduğu bölümü hiçbir çaba harcamadan ve çalışmadan birincilikle sürdürmezdi, hatta orada okuyamazdı bile çünkü iyi bir üniversite de genetik mühendisliği okuyordu. Hızla yoluma devam edip ıssız bir sahil kenarına çektim arabayı. Bir plana ihtiyacımız vardı. Her zaman önemli şeyleri not aldığım defterimi çıkartıp yazmaya başladım;
1. Peşimizdeki adamların kim olduğunu öğren.
2. Aylin'i niçin aradıklarını öğren.
3. Onlardan kurtulmak için bir çözüm bul.
Öncelikli olarak bunları belirledikten sonra tekrar Aylin'e baktım. Sanırım rüya görüyordu çünkü kaşlarını çatmış, dudaklarını da büzmüştü. Gülümseyerek biraz daha onu izledikten sonra yarına daha dinç olmak için bende gözlerimi kapattım.
Yeni bölüm nasıldı arkadaşlar. umarım heyecanlı gidiyordur. Lütfen yıldıza basmayı unutmayınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN DENEYİ
Fiction généraleHer zaman madalyonun bir de ters yüzü vardı. Tıpkı kişiliklerimiz gibi. Önemli olan ise diğer tarafını da görmektir.