Bölüm 2

147 35 3
                                    


Ne zamandır o telefon elimde, hangi ara aldım onu odamdaki komodinin üstünden gerçekten bilmiyordum. Farkında bile değildim ve lanet olsun ki adam da mesaj sesini duymuş bize doğru dönmüştü. Duymasa bile telefonun ışığı yeterliydi yerimizi belli etmeye. Adam bize doğru koşarken telaşla uzandığımız yerden geri geri gitmeye başladık ve birden bire kendimi borudan aşağıya doğru hızla kayarken buldum. Sanırım borunun eğimli kısmını geçmiştik. Büyük bir hızla aşağıya kayarken vücudumun boruya sürtünen kısmı ateşe tutulmuş tavuğun derisi gibi yanıyordu ve bu da büyük bir acıya neden oluyordu. Bu borunun sonu neresiydi bilmiyorum ama umarım çıkışta adamlar bizi karşılamazdı. Ablamla çığlıklarımızın yankılandığı borudan başka birinin daha sesi duyuldu. Anlaşılan adam da peşimizden atlamıştı. Hadi biz elli kilo olarak sığmıştık da, o kocaman adam nasıl sığmıştı boruya, inanılır gibi değildi. Hızla düşmeye devam ederken ters döndüm birden borunun içinde. Artık yüzün koyun değil de popomun üstünde kayıyordum. Ayaklarımı boru sürterek hızımı azaltmaya çalıştım. İşe yaradığını fark ettiğimde bu taktiği ablama da söyledim ve o da poposunun üstüne dönüp benim gibi hızını kesmeye çalıştı. Biraz daha düştükten sonra dışarıya deyim yerindeyse uçmuştuk. Hemen kendimizi toparlayıp ayağa kalktık ve etrafımıza baktık. Bugün gerçekten de şanslı günümdeydim. En çok olmamızı istediğim yerdeydim: otopark da. Ablam "Arabaya doğru koş" diye bağırmaya başladı. Zar zor ayağa kalkmıştım, dizlerimin üstünde durmakta zorluk çektiğim halde koşmaya başladım. Bir kaç büyük adım atmıştım ki yere kapaklandım. Dizlerimin bağı çözülmüştü sanki başımda fena halde dönüyordu. "şimdi değil Aylin kendini bırakma lütfen şu arabaya binene kadar" diyerek ayağa kaldırdı beni ablam. Ayağa kalktığım sırada havalandırma borusundan diğer adamda kayarak düşmüştü yere. Hızla koşmaya başladık. Adamın nefesini sanki ensemde hissediyordum. Ablam çantasından arabamızın anahtarını çıkartıp kapıları açtı. Arabaya binip hemen kapıları kilitledim. Bunu alışkanlık haline getirmiştim, çünkü bir keresinde kırmızı ışıkta beklerken tinerci bir çocuk yanımdaki koltukta duran çantamı çalmıştı. O günden sonra arabaya biner binmez kapıları kilitliyordum. Ablam, titreyen eliyle anahtarı bir türlü kontağa yerleştirememişti. O sırada adam bize yetişmiş ve arabanın kapısını açmaya çalışıyor aynı zamanda da cama yumruk atıyordu. Ablam sonunda anahtarı kontağa yerleştirdi ve araba büyük bir gürültüyle çalışmaya başladı. Hızlı bir şekilde otopark çıkışına doğru ilerlerken adamda arabayla birlikte iki üç adım geldi ve hızımıza yetişemeyip yere yuvarlandı. Dikiz aynasından kontrol ettiğimiz adam ayağı kalkmış ve cep telefonuyla uğraşıyordu, ama biz çoktan otoparktan çıkmıştık ve bir ara sokağa sapmıştık. Sürekli adamların takip edip etmediklerini kontrol ediyordum aynalardan. Şu an için kimse görünmüyordu. Rahatlamayla nefesimi dışarı verirken tutmuş olduğumun bile farkında değildim. Ablama dönüp "atlattık sanırım adamları" dedim. Ablam oldukça kızgın bir ifadeyle bana bakıp sinirli bir şekilde konuşmaya başladı;

" cep telefonu, tebrik ederim seni. Ne kadar dâhiyane. Ya bir an olsun bırak şu aleti elinden be. Hayatın tehlikede, bilmediğimiz silahlı adamlar gecenin bir yarısı bizi kovalıyor ve sen en önemli şey telefonmuş gibi elinden düşürmüyorsun onu. Ya yakalansaydık, bu kadar şanslı olmasaydık ne yapacaktın. Benim hayatımı geçtim kendi hayatını nasıl tehlikeye atabilirsin. Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirsin Aylin. Gerçekten anlamıyorum seni. Ne yapmaya çalıştığını gerçekten anlamıyorum." Sesi iyice kısılmıştı. Kafamı kaldıramıyordum. O kadar haklıydı ki söylediklerinde ama benim bir suçum yoktu ki isteyerek almamıştım, farkında bile değildim. Kafamı kaldırıp ona baktığımda ağladığını gördüm. Bu ablamın pek sık yaptığı bir şey değildi ki, direksiyonu tutan parmak boğumlarının beyazlamasından anlaşılıyordu kendini fazlasıyla sıktığı. Ellerinin direksiyonda olmasını umursamadan ona sarılıp bende hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir boşalma yaşıyorduk şu anda ikimizde. Şoku hala atlatamamıştık. Hıçkırıklarım biraz azaldığında konuşmaya başladım.

"Yemin ederim abla farkında değildim. Çalana kadar da olmadım. Refleks olarak almışım sanırım inan hangi mantıkla aldım bilmiyorum. Çok özür dilerim. Eğer sana bir şey olsaydı ben zaten yaşayamazdım." Tekrar hıçkırıklara boğulmuştum. Onu kaybetme fikri beni deli ediyordu. Boğazımı görünmez bir elin sıkması gibi nefesimi kesiyordu. Ablam cevap vermeden sürmeye devam etti. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, onun da bildiğini sanmıyordum. Arabayı boş yollarda sürmeye devam etti. Arada da aynadan kontrol ediyordu arkasını takip eden var mı diye. Arabanın içini rahatsız edici bir sessizlik kaplarken başımı camın olduğu tarafa çevirdim. Camdan dışarıyı izlerken bomboş beynimle yanımızdan hızla geçen ağaçlara ve park etmiş arabalara bakıyordum. Sanki onlarda bizimle birlikte hareket ediyorlar yalnızlığımıza ortak oluyorlardı. Mevsimlerden yazı yaşarken gökyüzünün bile etrafını kara bulutlar sarmıştı. Gökyüzü yağmura teslim olabilirdi, şu an için başka şansı yoktu ama ben olamazdım. O adamlardan nasıl kurtulacaktım, bir yolunu bulmam gerekiyordu. Ablam ve ben bu işin içinden nasıl sıyrılacaktık, nasıl üstesinden gelecektik. Adamların oldukça güçlü oldukları her hallerinden belli oluyordu. Daha fazla düşünmeyecektim. Bu düşüncelerle kapadım gözlerimi. Tüm bunların bir kâbus olduğunu hayal ederek. Güneşli ve her şeyin geride kaldığı bir güne uyanmak için yalvardım içimden Allaha. Umarım sesimi duyar ve bana yol gösterirdi.

Evet Yeni bölümü nasıl buldunuz. heyecanla yorumlarınızı bekliyorum. umarım beğenmişsinizdir.


HAYATIMIN DENEYİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin