Gözlerimi açtığımda ilk önce denizi gördüm. Uçsuz bucaksız masmavi bir deniz. Varlığın sonsuzluğuna size inandıracak kadar güzel bir kanıt belki de. Ama bunun aksine her şey elbet bir gün yok olurdu doğada. Kendi özüne dönerdi hep. Etrafıma baktığımda sahil kenarına park ettiğimizi anladım. Demek ki dün gece yaşananlar rüya falan değilmiş. Ablama baktım, yanımda rahatsız bir şekilde uyuyordu. Cebimden telefonumu çıkarttım saate bakmak için yediyi geçiyordu. Benim için erken bir saatti. Rahat uyuyamamıştım zaten. Sürekli kâbus görüp durdum. Rüyamda kaçtığımız adam hep bizi yakalıyordu. Ondan bir türlü kaçamamıştım. O kadar korkunçtu ki, adam beni yakaladığında birden bire dev bir mutanta dönüşüyordu ve beni parçalamaya başlıyordu. Rüyalarım o kadar gerçekçiydi ki hala tenimde onun sızısı vardı.
Ablamı uyandırdım sakince, acaba bugün işe gidecek miydi? Ya adamlar onun işyerine de gittilerse, kesinlikle işe göndermeyecektim onu. Hem ben tek başıma ne yapardım. Ablam gözlerini açtığında panikle " Ablacığım sakın işe falan gideyim deme, lütfen beni yalnız bırakma. Çok korkuyorum." Dedim ve anında ağlamaya da başladım. Korkuyordum ama, ne yapayım cesur olduğumda koca bir palavraydı.
"merak etme, önce kalacak güvenli bir yer bulmamız lazım. Sonra işi hallederiz. Telefonunu ver de iş yerine haber vereyim gelemeyeceğimi." Hemen telefonu uzattım. Numarayı tuşladıktan sonra konuşmaya başladı.
"günaydın Emine, nasılsın?"
"......"
"sağol bende iyiyim. Ben bugün gelemeyeceğim onu haber vereyim dedim. Belki birkaç gün de olabilir. Kardeşim hasta da onun yanında olmam gerek. Duruma göre haber veririm tekrar."
"......."
"evet, teşekkürler. Görüşmek üzere." Deyip telefonu kapattı. Nefesimi gürültülü bir şekilde bırakarak ablama döndüm.
"nereye gideceğiz abla?"
"bilmiyorum canım. Öncelikle peşindeki adamların kim olduğunu öğrenmemiz lazım. Ama bunu da nasıl öğreneceğiz bilmiyorum. Adamların yakınında olmadan bilemeyiz ki kim olduklarını. Senin bir fikrin var mı?"
"acaba kaçmakla yanlış mı yaptık. Sonsuza kadar kaçamayız ki yada burada kalamayız."
"ne yani seni kaçırmalarına izin mi verseydim. Kafayı mı yedin sen? Ben hayattayken kimse senin kılına zarar veremez anladın mı beni." bu soru sormaktan çok bir gerçeği dile getirmekti. İkimizde birbirimize zarar gelmesini önlemek için daha büyük bir kaçışın içine girmiştik işte. Öncelikle saklanacak bir yer bulmalıydık. Hayatta kalmamız için bu şarttı. Biz o adamlar gibi eli kolu uzun insanlar değildik ki. Yardım isteyecek kimsemizde yoktu. Sessizce düşünürken Vikinglerdeki Viki gibi ampul yanmaya başladı kafamda. Acaba? Tabi ya! Ah benim aptal kafam niye daha önce aklıma gelmedi ki. Heyecanla ablama döndüm ve aklımdaki fikri ona da anlatmaya başladım.
Yeni bölümü nasıl buldunuz. Gidişat hakkında söylemek istedikleriniz var mı ? Lütfen yıldıza basmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN DENEYİ
Ficción GeneralHer zaman madalyonun bir de ters yüzü vardı. Tıpkı kişiliklerimiz gibi. Önemli olan ise diğer tarafını da görmektir.