Medya Rüzgar. Slow bir müzikle okuyun. İyi okumalar..
Bu gerçek olamaz değil mi? Hayır Rüzgar bıçaklanmış olamaz. Bu gördüğüm kâbus olmalı. Koşarak topluluğun içine daldım. Yerde boylu boyunca yatan rüzgar'ı görünce hızla yanına eğildim. Etrafıma baktığımda herkes korku dolu gözlerle rüzgar'a bakıyordu. O an ki sinirle "ne bakıyorsunuz aptal aptal çabuk ambulans çağırın!" sanki bunu dememi bekliyorlarmış gibi hemen hareketlendiler. O sırada yanıma Pamir geldi. "toprak iyimisin? Ne oldu?" dedi. "ben bilmiyorum pamir. Bana yardım et! Bizimkileri bulurmusun?" hıçkırarak ağlarken söylüyordum bunları. Pamir başıyla onayladı beni. Allah'ım lütfen ona birşey olmasın..
Ambulans geldiğinde görevliler kalabalığı dağıtıp rüzgar'ı sedyeye koydular o sırada Doruk,çisem ve Pamir de gelmişti. Çisem ve ben hıçkırıklarla ağlarken Doruk gözleri kıpkırmızı boş boş etrafına bakınıyordu. Pamir ise yeni tanıştığı arkadaşını kaybetme korkusuyla bir oraya bir buraya koşturarak yardım arıyordu. Ambulansa ben binmek istedim ama Doruk izin vermeden kendisi bindi. Pamir çisem'le beni alıp taksiye bindirdi.
Hastaneye gittiğimizde Rüzgar'ımı ameliyata almışlardı. Bu sırada ailesi gelmiş bi köşede gözleri yaşlı çocuklarının kurtulmasını bekliyordu. Ben bu durumda olsam babam hastaneye gelme zahmetinde bile bulunmazdı. Abim kahrolur, annem ise her zaman ki halini -yani sesizleşip-bir köşeye çekilirdi. Ahh şuan yaptığım bencillik. Kendi halimi değil Rüzgar'ın halini düşünmeliydim. Yanım daki Pamir'e dönüp "Doruk nerede? " diye sordum. "biz geldikten sonra sinirle çıkıp gitti." dedi. Hayır Doruk sakın düşündüğüm şeyi yapma! Hemen telefonumu alıp Doruk'u aradım. İkinci çalışta açtı. "efendim" sesi kaskatı geliyordu. "neredesin Doruk?" dedim. Sesli bir nefes çekti içine. "biraz hava almaya çıktım. Eğer orada biraz daha dursaydım çok kötü şeyler olacaktı." dedi. "Doruk bak lütfen birşey yapma sana da birşey olmasına dayanamam. En azından rüzgar iyileşene kadar." şuanda Doruk'u ikna etmeye çalışıyordum. Dışarıdan Ne kadar uysal gözüksede gözü döndüğünde yapamayacak bir şey yoktur onun için. Bunu bildiğimden onu engellemeye çalışıyordum. "Tamam toprak haklısın ama Rüzgar bir iyileşsin Allah'ın izniyle ondan sonra bunu yapanların kökünü kurutucam. Onlar kim lan benim kardeşimi bıçaklıyolar?" dedi. Hayır olamaz korktuğum başıma geldi işte! "Doruk gözünü seveyim yapma bak bırak polisler yapsın sana da bir şey olur korkutma beni lütfen" dedim. Gerçekten şuanda ödüm kopuyordu onada birşey olacak diye. " Tamam toprak sakın ol. Hadi kapatıyorum görüşürüz. Birşey olursa ararsın." dedi. "Tamam görüşürüz. Dikkat et." dedim. Çisem de Pamir bana meraklı gözlerle bakıyorlardı. "Tamam sakin olun en azından şimdilik birşey yapmayacak." çisem derin bir nefes aldı. Pamir'e dönüp "hala ameliyatta mı?" dedim. Pamir kafasını Evet anlamında salladı. Sabahtan beri sesi çıkmayan çisem "hadi ameliyathanenin önüne gidelim."
Saatler geçti hala bi haber yok.. Kimse yerinde duramıyor. Bir oraya bir buraya gezip duruyoruz. Doruk'la konuşmamızdan bir saat sonra hastaneye dönmüştü. Doruk geldiğinde daha bir çökmüş gördüm sanki. Ah be rüzgar bi çıksan şu ameliyattan,yine bize şebekliklerini yapsan.güldürsen bizi her zaman ki gibi.. Bak herkes senin için burda. Seni bekliyoruz. Naz yapma artık. Aklıma geldikçe gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Sertap teyzenin yanına gidip sarıldım ona. Ben sarılınca sessiz ağlaması daha şiddetlendi. Halbuki ona destek vermeye çalışıyordum. Biraz moral vermek amacıyla konuşmaya başladım. "Sertap teyze yapma böyle bak bizim şebek uyanacak. O senin ağlamanı istemezdi. Ordan çıkınca seni böyle görürse üzülür. Hadi toparlan ve güçlü dur." dedim. Sertap teyze bana buruk bir gülümsemeyle bakıp onaylar biçimde kafasını salladı. Bende ona gülüp doğruldum. Karşımda yüzünde maskeyle doktoru görünce hemen onun yanına koştum. "ne oldu? durumu nasıl?" dedim. Heyecandan ne dediğimi bilmiyordum. Karşımda ki doktor bu halime gülüp konuşmaya başladı. "ameliyat başarılı geçti. Ama malesef hala hayati tehlikesi devam ediyor. Herşeye hazırlıklı olun. Ama elimizden gelenin en iyisini yapacağız emin olun." doktorun bu sözlerinden sonra hem sevinmiş hemde üzülmüştüm. Benim Rüzgar'ımın hala ölme ihtimali vardı çünkü. Ah be şebeğim uyan artık senin şakalarına ihtiyacım var..
Doktorla konuştuktan sonra rüzgar'ı yoğun bakıma aldılar. Şimdi ise hepimiz yoğun bakımın camında Rüzgar'ın cansız gibi yatan bedenini izliyorduk. Pamir yanıma gelip sırtımı sıvazladı. Ona baktığımda "hadi gel oturalım çok yoruldun sen." dedi. Bizi yeni tanıyan bir kişi nasıl böyle davrana bilir ki? Bu kadar düşünceli. Buruk bir gülümsemeyle baktım o güzel yeşillerine. "Tamam sende gel ama sende yoruldun." oda baktı benim ela rengi gözlerime sonra başıyla onayladı. Koluma girip destek oldu ve beraber oturduk. Şu iki günde yaşadıklarım çok çok tuhaf geliyordu. Canım bildiğim kişi bıçaklanmış yoğun bakımda yatıyor, eli kolumda iki gün önce tanıştığım çocuk yanımda bana destek veriyor. Ailem deseniz her zaman ki gibi yanımda değiller.
Doktor yoğun bakıma girdiğinde hepimiz camın önüne toplanmıştık. Son kontrolleri de yapıp yanımıza geldi doktor. Gözlüklerin altından bakıp sırıttı sanırım durumu iyiydi Rüzgar'ımın. "hastamızın durumu iyiye gidiyor şuanda herhangi bir aksilik yok. Hayati tehlikesi yarıya düştü denebilir. Ama biz yinede 24 saat daha yoğun bakımda tutucaz. Tekrar geçmiş olsun. İyi günler." doktor tam yanımızdan geçecekken hiç konuşmayan ali amca -rüzgarın babası- "görebilirmiyiz doktor bey" dedi. Doktor " hepiniz beşer dakika görebilirsiniz ama tek girin lütfen. İyi günler." hepimiz doktoru kafamızla onayladık. İlk önce Sertap teyze girdi içeri sonra ali amca Doruk, çisem de Pamir de girdikten sonra sıra bana gelmişti şimdi. Allahım çok heyecanlıyım. Hemşire bana önlük giydirip odaya soktu. İşte o sesler hayatta olduğunu anladığım o sesler. Bir dıt dıt sesi bu kadar umut dolu olabilirmiydi demekki oluyormuş. Gözlerim yanmaya başladı. Onun yanında ağlamamak için yukarı baktım. Yanına yaklaştım ve oturdum sandalyeye. "Rüzgar..." dedim. Ve devamını getiremedim. Burnumun direği sızladı biraz daha konuşsam ağlayacaktım. Kendime geldiğimde konuşmaya başladım. "hadi uyan şebeğim bize o iğrenç şakalarını yap yine sonra biz sana küfredelim. Sende bize yalandan küs sonra gel hepimize sarıl. Bak dışarda kaç kişi seni bekliyor. Sakın öleyim deme ha oraya gelir birkez daha ben öldürürüm seni haberin olsun." bu sözlerim yüzümü güldürürken yüreğimi paramparça yapmıştı. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda koşarak odadan çıktım. Önlüğü çıkarıp bahçeye çıktım. Peşimden Pamir de geliyordu. Temiz havayla karşılaştığımda gözlerimden usul usul yaşlar döküldü yanaklarıma ordan ise dudaklarıma indi. Bir hışım sildim gözyaşlarımı. Ağlamayacaktım rüzgar için güçlü kalacaktım. Pamir yanıma gelip "Toprak.." dedi. Başımı ona çevirdim. Gözleri kan çanağı gibi olmuştu anlaşılan o da anlayamıyordı Doruk gibi. "efendim" dedim. Yanıma gelip beni kolları arasına aldı. İlk önce şaşırsamda bende sarıldım çünkü buna ihtiyacım vardı. Sonra başıma bi öpücük kondurup kulağıma fısılda de "üzülme senin için onu yaşatacağım elimden ne geliyorsa yapacağım ama lütfen üzülme ağlama." dedi. Pamir'in sözleri kalbimi sıkıştırırken daha sıkı sarıldım ona. Bende ayak ucumda kalkıp kulağına fısıldadım "teşekkür ederim." sanki onu yıllardır tanıyordum. Bu hissi daha önce kimseye hissetmemiştim ismin ne olduğunu bilmiyorum ama çok güzel bir his herkesin yaşamak isteyeceği türden...
Umarım beğenirsiniz öpüyorum. :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mutluluğu Yakaladım Derken
Teen FictionAilesi dağılmış baba sevgisi nedir bilmeyen bir kız. Annesi ölmüş, babasıyla arasında soğukluk olan bir çocuk. İki yaralı kalbin aşkı... "Seni Seviyorum Toprak" dedi Pamir bağırarak. Yağmurun altında itiraf etti büyük aşkını. Kızın buz tutmuş kal...